Ruşen Çakır: Cumhuriyet ve Gezi

27 Mayıs 2013 Pazartesi günü Taksim Gezi Parkı'nda başlayıp önce İstanbul geneline ve beraberinde Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Bursa ve Kocaeli şeklinde Türkiye'nin birçok iline yayılan eylem ve olaylarda yaşananları, gerçekleri, arşiv kayıtlarını, fikir ve görüşleri paylaşıyoruz

Ruşen Çakır: Cumhuriyet ve Gezi

Mesajgönderen eskimo » 31 Eki 2013 15:14

facebook
twitter
gplus

Geçen yıl bugünkü yazımı (http://haber.gazetevatan.com/cumhuriyet ... 4/yazarlar) iki soruyla bitirmiştim: 1) 89 yılda cumhuriyet bu ülke insanlarına neler verdi? 2) Bu ülke insanları cumhuriyet kavramının içini nasıl doldurdu, dolduruyor?

Artık 90. yıldayız ve geçen bir yıllık süre zarfında bu iki soruyu cevaplama noktasında bize yardımcı olabilecek epey gelişme oldu. Tabii öncelikle, başlığa da çıkarttığımız Gezi Parkı direnişi. Farkındayım, Gezi Parkı’ndan hareketle yaşananlara “direniş” denmesinden rahatsız olan çok kişi var. Olabilir, ancak dünyanın her yerinde toplumun bir kesimiyle devleti karşı karşıya getiren bu türden olaylara “direniş” denir. Yine farkındayım, cumhuriyet kavramıyla Gezi direnişini aynı cümle içinde kullanmak bile birçok kişiyi rahatsız ediyor. Olabilir, ama Gezi’de neyin niçin olduğunu daha iyi anlamak istiyorsak onu bu iki kavramla birlikte değerlendirmek şart.

Gezi’nin cumhuriyetçi yönü

Birçok kişi cumhuriyeti farklı tanımlayabilir, belki de Fransız ekolünden geldiğim için olsa gerek, benim tercihim hep Fransız Devrimi’nin o üç ilkesini, yani “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik”i öne çıkarmak olmuştur. Gezi’ye bu açıdan baktığımızda her üç ilkenin de direnişte baştan sona var olduğunu görüyoruz:

1) Gezi direnişine insanlar özgür iradeleriyle katıldılar. Öte yandan bir çevre hareketi olarak başlayan direniş kısa süre içinde her türden hak ve özgürlük talebinin dile getirildiği bir arena oldu.

2) Belli bir hiyerarşinin olmadığı Gezi’de herkes eşitlenmişti. Öte yandan direnişe katılanların en büyük beklentilerinden biri, siyasi iktidarın kendilerine eşit yurttaş muamelesi yapmasıydı.

3) Gezi’de, o zamana kadar birbirlerini tanımayan veya birbirleriyle sorunları olan kesimler şaşırtıcı bir şekilde yan yana durabildiler.

Ne var ki, toplumun bir bölümünde dayanışma ve kardeşlik duygularını pekiştiren Gezi direnişi, hükümetin uzlaşmaz tutumu nedeniyle toplumda zaten var olan kamplaşmayı daha da derinleştirdi.

Hükümetin neden böylesine yanlış bir strateji izlediği noktasında aklıma öncelikle şu üç gerekçe geliyor:

1) Daha önceki farklı toplumsal protestoların çoğunu polis zoruyla kolaylıkla bastırabilmiş olan hükümet yetkilileri bu sefer korku eşiğinin aşılmış olduğunu, tazyikli su+biber gazının artık pek etkili olmadığını anlayamadılar. Bunun verdiği öfkeyle tepkilerini giderek şiddetlendirdiler;

2) Şu ya da bu şekilde, halkta Gezi’ye yönelik destek kadar, hatta ondan daha fazla tepki olduğu sonucuna varan Başbakan Erdoğan, bunu yaklaşan üç kritik seçim için kullanmaya karar verdi;

3) Son üç gün boyunca ele almaya çalıştığımız gibi, Türkiye’de hükümet olmaktan devlet olmaya terfi etmiş olan AKP hükümeti, bunun verdiği özgüvenle uluslararası sistemle bağımlılık ilişkilerini azaltma yoluna girmiş; bu yüzden küresel güçlerin tepkisini çekmeye başlamıştı. Gezi direnişinin beklenmedik etkisini anlamakta zorluk çeken siyasi iktidar, bunu söz konusu küresel güçlerin komplosu olarak tanımlayarak bir taşla iki kuş vurduğunu düşündü.

Yanlış yaptılar ve yanlışlarında ısrar ediyorlar. Hükümetin, vatandaşlarının talep ve beklentilerini dinleyip elverdiğince yerine getirmeye çalışmak varken, onları bir tür “vatan haini” gibi görmesinin 90. yılına giren cumhuriyetin ruhuna uygun olmadığı açıktır. Umarım en kısa zamanda bu yanlışlıktan dönülür.

Herkesin Cumhuriyet Bayramı’nı kutlarım.

http://haber.gazetevatan.com/Haber/579498/4/Yazarlar
Kullanıcı avatarı
eskimo
 
Mesajlar: 2612
Kayıt: 22 Haz 2013 22:57

Dön Gezi Parkı Olayları
cron