İntikamci Geri Ceviri

Siyaset ve Politika üzerine fikir alışverişinde bulunuyoruz

İntikamci Geri Ceviri

Mesajgönderen Cıva » 08 Tem 2013 23:00

facebook
twitter
gplus

Bu yazım, intikam duygusuyla bir siyasi yöntem uygulamanın olası sonuçları üzerine olacak. Bu yazıyı bana yazdıran; olayları bu şekilde görmemi sağlayan temel, kültürel çeviri kavramını calışırken oluştu kafamda. Dolayısıyla önce bu kuramlardan ufak bir özet geçeceğim. İlgilenenlerin internetten araştırıp daha üst düzey bilgi edinebilecekleri varsayımıyla konuyu fazla açmayip, sonrasında kendi kafamda oluşan soruları sormaya calışacağım.
Kültürel çeviri basit özetiyle, bir toplumun yaşayışını etkileyen ana unsurların, önceden belirlenmiş belli amaçlar doğrultusunda donüştürülmesine deniyor. Örneğin bir devletin sömürgeleştirdiği bir bölgedeki dil, eğitim sistemi, inanış ve ibadet şekilleri, kişi ve yer adları, giyim-kuşam alışkanlıkları üzerinde yaptiği değişikliklere; topyekun olarak kültürel çeviri denebilir. Burada amaç asimilasyon olabilir, toplumu kültürel açıdan kendine daha yakın hale getirip ekonomik çıkar elde etmeyi kolaylaştırmak olabilir ya da başka misyoner niyetler olabilir.
Sömürgeleşerek kültürel çeviriyi yaşamış toplumlarda bağımsızlık kazandıktan sonra kimlik arayışı çok ciddi bir konudur. Burada köktenci, özcü yaklaşımlar gütmek çoğunlukla ilk başvurulan yöntemdir. Sömürgecilik öncesinde vatanın cennet gibi güzel, sorunsuz, huzurlu bir yer olduğu yanılgısındaki insanlar o yere geri dönmek için her değişmiş uygulamayı o dönemdekilere çevirmeye çalışırlar. Buna terminolojide "geri ceviri" deniyor. Ancak toplumlara geri çeviri uygulamak birkaç açıdan olanaksız. Daha doğrusu, geri çevirerek o "cennete" dönmek olanaksız. İlk gerekçe, aradan geçen zaman. O dönem ve o yer bir daha hiç bir zaman beraber gerçekleşemeyecektir. Çünkü orada sabit duran bir şeyden söz etmiyoruz. Dahası, insanlar da ayni degildir. En azından birkaç kuşak boyunca sömürgecinin etkisine maruz kalmış ve melezleşmiştir. Başka bir sorun ise, toplumların genellikle homojen bir yapıda olmaması ve dolayısıya herkesin cennetinin başka olabilmesidir. Farklı kimlik grupları söz konusu dönüş yerinin hangi noktaya karşıılık geldiği, buraya hangi geri çevirilerle gidileceği konusunda kati bir söz birliğine varamaz. Daha genel bir başka sorun ise, dolaylı olarak zamanla ilintilidir: dönemin ihtiyaçları değişmiştir ve geri dönüldüğünde bu ihtiyaçlara o donanımla cevap vermek hiç kolay olmayacaktır. Bu ve benzeri sebeplerden ötürü geri çeviri, elbette sömürgeleştirmenin verdiği hasarın bir benzerini verecektir topluma.
Peki ne yapmalı? Sömürgecinin etkisi sürdürülmeli mi? Köklerimizi aramak suç mu? Kültürel çeviriyi kabullenecek miyiz böyle? Hayır; ancak toplumsal bellekleri silemeyeceğimiz gibi, melezliği reddederek de bağımsızlık konusunda iyi bir noktaya gelemeyiz. Geri çeviri, köktenci-intikamcı güdümlerle değil; uzlaşımcı, onarıcı kabullerle olmalıdır. Eski bir söz, seni öldürmeyen şey güçlendirmiştir, der. Sömürgeleştirilme deneyimi halklara büyük acılar yaşatmıştır ancak bu dönemden bağımsızlıkla çıkan halklar dayanışmanın bilincini sindirmiş, dışarıdan gelecek hastaliklara bağışıklık kazanmışlardır. Bu arada kayıplar da yaşanmıştır; ama yalnızca onlara sarılmak kazanımların görmezden gelinmesine sebep olacaktır. Dahası, net bir köklere dönüş olanaksız olduğundan kaybedilmiş cennet hissi verecek, bireyleri nostalji, melankoli, yenilmişlik duygusuna sürükleyecektir. Yeniden kimlik arayışının her toplum ve her zaman için farklı yolları vardır, mutlaka. Ama köklere dönüş odaklı ve söz konusu dönemin izlerini kazıyarak yapılacak geri çeviri, daha onunmaz yara izlerine gebedir.
Şimdi bunları neden anlattığıma gelelim... Bu topraklarda 17. yüzyıldan beri süregelen modernleşme-batılılaşma çabalarımız, Osmanlı'dan TC'ye geçişle hayli ivme kazanmıştır. Mustafa Kemal devrimiyle şeriat hukukuyla yönetilen ümmet devletinden medeni hukukla yönetilen laik, demokratik, ulus devlete geçişimizi yukarıdaki gibi bir kültürel çeviri olarak düşünebilir miyiz; bu düşünce üzerinden çıkarımlar yapabilir miyiz bugünkü geri çevirilere?
Cumhuriyetin ilk yıllarında TC yüzünü tamamen Batıya dönmüş, Osmanlı'nın uygulamalarına sırt çevirmiştir. Saltanat ve hilafetin kaldırılması, Latin harflerinin kabulü, medeni hukukun kabulü, daha laik içerikli eğitim sistemi, kadın-erkek eşitliği, kılık-kıyafet ve şapka devrimi, bilim ve sanatta Avrupa'ya öykünme, kadınlara pozitif ayrımcılık bu dönüşün birkaç yeni uygulaması olarak sayılabilir. Böylece kendini Osmanlı kimliğine yakın gören kitlenin, hayatla göbek bağı kesilmiştir. On on-beş yıl içerisinde halkın yaşayışı ve görünüşü büyük ölçüde değişmiştir.
Son on yıldır TC'de iktidarda olan parti, TC devrimiyle yaşanan kültürel çeviriden hoşnutsuzluğunu açıklıkla dile getiren ve çareyi geri çeviride arayan bir hükümet poitikası izlemiştir. Bu uğurda okullarda dini içerik arttırılmış, türban serbest bırakılmış, evrim kuramı reddedilmiş, sanatta ve dış ilişkilerde Orta Doğu'ya ve Müslüman ülkelere yaklaşılmış, hukukun üstünlüğü çok kez çiğnenerek adaletin kantarı şüpheye düşürülmüştür.
Geri çeviri örnekleri arttırılabilir. Bugün süregelen ve toplumsal kutuplaşmayı bileyen sosyal olaylar bu geri çeviri uygulamalarının bir sonucu olarak okunabilir. Sonuçta, bir zamanlar göbek bağı kesilen insanlar orada donup kalmadılar. Onlar da biziz. Şimdi, üçüncü-dördüncü kuşak yetişirken bu topraklarda, batıya dönük yetişeni de oldu, doğuya dönük yetişeni de... Bu kavramları kendi kültürel altyapısıyla yoğuran da oldu.
Aslolan hoşgörü ve saygı. İhtiyacımız olmayan şey, intikam duygusu, düşmanlık. Unuttuğumuz/ihmal ettiğimiz değerleri hatırlamayı, aramıza duvar örmeyerek yapma yolları var. Yeni bir kırılma yaratmadan, eskiden yapılmış hataları tekrarlamadan yapma yolları var... Demokrasi, eşitlik, özgürlük, bireysellik gibi kavramlardan söz edip öte yandan da intikamcı bir tek adam zihniyeti güderek ancak yerimizde sayabiliriz.
Sizce başka nasıl yollar var daha huzurlu ve güvenli bir gelecek için?
Cıva
 
Mesajlar: 8
Kayıt: 23 Haz 2013 19:30

Dön Siyaset Politika
cron