FATİH ŞAHİNTÜRK

Yeni Dünya Düzeni (New World Order), monarşileri yıkmayı, dini inançları yok etmeyi, ulus devletleri ve vatanseverliği sonlandırarak sosyal düzeni alt üst etmeyi planladığı öne sürülen teori

Re: FATİH ŞAHİNTÜRK

Mesajgönderen yazyagmuru » 27 Mar 2014 10:21

facebook
twitter
gplus

GÜLSE ŞENER BİRSEL

Bugün Silivri'de mahkum Yalçın Küçük Hoca, yıllar önce bir tv programında, karşısında bulunan Alev Alatlı'ya iki tespitini söylemişti... Bu iki tespit de benim kafamda bir yıldırım etkisi yapmıştı o zaman... Söyledikleri şuydu:

1- Bizde aydın kesimi, bürokratik kökenlidir... Belli bir devlet kadrosundan çıkmıştır... Gerçek aydın, her türlü aykırı fikri savunur, toplumun değer yargılarına karşı gerçekleri korkmadan söylemelidir, ancak biz de öyle mi? Talat, Posta memuruydu... Ali Suavi Mektebi Sultani yani Galatasaray Lisesi Müdürüydü... Jön Türklerin hırçın çocukları ve Namık Kemal hariciye dairesinden kalem odasından çıkmıştı... Şimdi çıkıp, belli başlı devlet dairelerinde çalışanların, memurların, özgür aykırı fikirleri savunabileceğini nasıl bekleyebilirsiniz?

2-Bir insan aynı anda nasıl sunucu, oyuncu, gazeteci, senarist, vs. olabiliyor? Bir insan her zaman bir meslek erbabıdır... Diğeri ancak ikincildir ve belki hobidir, belki daha ileridir ancak branş veya uzmanlık alanı değildir... Bir insan çok iyi bir resim sanatçısı olabilir ancak müzisyende olabilir ama aynı anda hem usta bir resim sanatçısı ve aynı oranda müzisyen olamaz...

Biz de öyle mi? Sözüm ona bir Hülya Avşar, bu ülkede nasıl her daim tv'den düşmüyor? Ben Hülya Avşar'ın bu ülkede halen ne olduğunu bilmiyorum...

Oyuncu mu? En popüler filmi hangisi? Kaç ödül kazanmış?

Sanatçı mı ? son albümünün adını bilen var mı?

Acun'un kadrolu jürisi mi? Yetenek avcısı olmak için hangi eğitimi almış? Bugüne kadar kaç yeteneği keşfetmiş?

Manken mi? Bu kadar kısa boylu bir mankeni hiç bir ajans kabul etmez...

Vs...

Saba Tümer, Ayşe Arman, Burcu Esmersoy ve Gülse Hanım'ı, Birsel aynı kategoriye koymak zorundayım...

Kim bunlar? Ne yetenekleri var? Hayatlarında bir metrobüse binmişler mi? Bugüne kadar hangi sosyal soruna parmak basmışlar? Gülse Hanım, Gezi'den taraf oldu... Onu ayrı tutmak zorundayız...

Gülse Hanım'ı yıllar önce, GAG adlı programda sunucu olarak tanıdık... Orjinal değil, Avrupa'da yayınlanan benzer bir programın çakmasıydı... O güne kadar tanımazdık Gülse Hanım'ı, artık tv kanallarının reklamların dizilerin gözbebeği...

Daha sonra Avrupa Yakası adlı dizinin oyuncusu ve senaristi olarak tanıdık... Diziyi hatırlıyoruz, nişantaşı dolaylarında yaşayanların hayatlarını ve ilişkilerini komik bir dille anlatıyor... Diziye hayat veren isim ise komedyen Ata Demirer... Daha sonra Ata Demirer'in misyonunu, Tolga Çevik ve Peker Açıkalın aldığını da hatırlatıyorum... Şu anda yayınladığı Yalan Dünya adlı dizi de Beyaz aynı misyonu devam ettiriyor, güzel, demek kendine güvenemiyor, izlenmeme kaygısı var, sürekli stand-up çı desteği tampon yapıyor... Bir ara Güpse Özay'ın nurhayat karakteri ve şimdi de melahat teyze karakteri hayat öpücüğü veriyor olmalı... Not düşüyorum, millet neye gülerse rolü artacaktır... Gülse'nin tüm yeteneği budur...durumu kurtarmak...

Avrupa Yakasında Gülse'nin sevgilisi Cem karakterine hayat veren kişi Gezi'ci çapulcu Levent Üzümcü idi...

Peki Cem karakterinin babası kimdi? Rutkay Aziz... Başka bir çapulcu Gezi'ci Mehmet Ali Alabora'nın eski nişanlısı, doğa Rutkay Aziz'in babası, yani Alabora'nın eski kayınpederi... Güzel, boşluk kalmamaktadır, meselenin ağaç olmadığı aşikardır, "hadi gel o zaman"...

Peki Avrupa Yakası dizisinin yapımcısı mı?

Plato film ve Sinan Çetin... Sinan Bey'i anlatmaya gerek yok, gezi olayları başladığında Sırrı Süreya'yı hastanede ziyarete gittiğinde "Ali Ağaoğlu'nun yanına" diye hastaneden kovulmuştu Sinan Bey, hatırlatoyorum...

Peki, bir soru sorabilir miyim? Mehmet Ali Alabora'nın oynadığı İş Bankası reklamlarının yapımcısı Plato Film mi? Araştırmak zorundayız... Eğer öyleyse boşluk kalmamaktadır...

Yeteneksiz Gülse Hanım, ATV satılınca, kanalını değiştiriyor... Çünkü kanalın eski sahibi Dinç Bilgin'dir ve kanalın ana haber spikeri Murat Birsel'dir..

Murat Birsel mi?

Gülse Şener Birsel eşidir...

Kanalın sahinbi Dinç Bilgin Kapani'dir... Aile izmirlidir... Amca Şevket Bilgin DP İzmir milletvekiliydi... Tekrar iyidir, zorundayım..

Öyle ya, aile eş dost akraba yardımı olmadan Gülse Hanım'ı kim niye popüler yapsın?

Güzel, Gülse Birsel'in endogomik bağlarına geçebiliriz, yeteri kadar ipucumuz var... Parçalar birleştirilmek için bizi bekliyor...

Murat Birsel, doğrusu ikinci evliliğini Gülse Hanım ile yapmış.. İlk evliliğini Tayyibe Gülek ile yapmış...

Tayyibe Hanım, CHP'nin efsane genel sekreteri, Robert Kolej mezunu Kasım Gülek'in kızı...

Dinlerarası Dialog’un Uzakdoğu ayağını temsil eden Moon Tarikatının alt kuruluşlarından biri olan PWPA’nın (Professors Worl Peace Academy-Dünya Barış Akademisi Profesörleri) Türkiye’deki ilk başkanı Robert Kolej Mezunu Kasım Gülek’ti. Kasım Gülek’in ölümü üzerine yerine Hayri Erdoğan Alkin geçti. Alkin, ayrıca TESEV’in danışmanlarındandı. Erdoğan Alkin’in oğlu Emre Alkin de Hüsamettin Özkan’ın damadıydı.

Hüsamettin Özkan’ın dayısı Necati Kurmel, Saray Halı’nın sahibidir. Hüsamettin Özkan’ın bacanağı da ANAP’lı Enerji Bakanı Cumhur Ersümer’dir. Hüsamettin Özkan’ın kardeşi Necdet Özkan’ın bacanağı da DYP ve ANAP’lı Maliye Bakanı Sümer Oral’dı. Necdet Özkan’ın kayınbiraderi de dolandırıcılıkta nobele aday Orhan Aslıtürk idi. Orhan Aslıtürk’ün eşi de ANAP’lı Şişli Belediye Eski Başkanı Gülay Atığ Aslıtürk idi.

Hep iç içeler, bende peşlerindeyim...

Tayyibe Hanım çok daha marjinal... 2011 yılında Bilderber toplantılarına katılan 4 kişiden biri...Diğerleri Turkcell'in patronu Süreyya Ciliv, Mustafa Koç, Şefika Pekin...

Şüphesiz bu kadronun en az tanınmış olanı Şefika Pekin... Tüm endogomik bağları Silsile'de yazılıdır... Akrabalık bağları ve ilişkilerini görünce nasıl tanınmadığına şaşıracaksınız...

Gülse Hanım'ın eşi Murat Birsel'in akrabalarına gelirsek...

a) Sümerbank kurucusu ve CHP Antalya (1939-1950) milletvekili Nurullah Esad Sümer’in kayınbiraderi de Nurettin Vergin’di. b) Nurullah Esad Sümer’in dayısı Ahmet Tevfik Birsel’in kızı Nebeviye Birsel’in torunu Naziye Çullu da, Selim Ragıp Emeç’in oğlu Aydın Emeç’in eşiydi.
c)Nurullah Esad Sümer’in diğer dayısı da Rıza Birsel idi.
d)Rıza Birsel’in torunu Semih Birsel’in oğlu da gazeteci Murat Birsel’di.
e) Nurullah Esad Sümer’in dayısı Rıza Birsel’in torunu Rasin Rıza Birsel, Aylin Muşkara’nın eşi idi.
f) Aylin Muşkara’nın babası Tevfik Muşkara Dr. Reşit Bey’in kızı İsmet Şahingiray ile Tevfik Muşkara’nın amcası Küçük Talat Muşkara da Dr. Reşit Bey’in diğer kızı Nimet Şahingiray ile evlenerek bacanak oldular.
g) Talat Muşkara’nın yeğeni İpek Kumbaracıbaşı (Kramer) ise geleceğin Başbakanı Adnan Menderes’in oğlu Yüksel Menderes’in eşi olacaktı.
h) ....

Bu akrabalık bağlarının fazlası var eksiği yok... Ama biz halen Gülse Birsel'in "yalan dünya"sındayız, ben de ordayım...
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Kullanıcı avatarı
yazyagmuru
 
Mesajlar: 1295
Kayıt: 13 Tem 2013 11:11
Konum: ankara

Re: FATİH ŞAHİNTÜRK

Mesajgönderen yazyagmuru » 27 Mar 2014 10:23

facebook
twitter
gplus

KAMAL DERVİSH

Önce bir düzeltme...

Kemal Derviş'in, Şişli Terakki Lisesi Kurucularından ve 1909 yılında Talat Paşa önderliğinde kurulan Türkiye Mason Cemiyeti kurucularından Avukat Celal Derviş ve kız kardeşi Sosyalist gazeteci Zekeriya Sertel'in eşi Sabiha Derviş ile bir akrabalığı yoktur...

Gazi Paşa'nın teyze oğlu TKP'li Fuat Reşat Baraner'in eşi, Serbest Fırka Kurucularından "Fosforlu Cevriye" yazarı Hatice Suat Derviş ile de bir akrabalığı yok...

Peki Kimle var?

Arnavutluk Valisi iken isyan eden ve kazan kaldıran kafası kesilerek idam edilen hain Tepedelenli Ali Paşa ile var, onun soyundandır...

Cumhuriyet tarihi ünlü yazarlarından ve şairleriden Nizamettin Nazif (Tepedelenlioğlu) de Ali Paşa'nın torunlarındandır...

Biz Kemal Derviş'in adını ilk defa 2001 krizi sonrası İthal bakan olarak duyduk... Başbakan Bülent Ecevit davet etmişti...

Hiç inanmamıştım, şimdi açıklıyorum: Kemal Derviş'in adını Ecevit'e veren ve Batık Türk Ekonomisini daha fazla batırmak ve göçertmek için Kemal Derviş'e teslim edilmesini isteyen isim David Makovski'dir...

Deklare İbrani asıllı ve ABD'nin ünlü Think Thank kuruluşu Wahington Enstitüsü'nün elit üyelerindendir...

http://www.washingtoninstitute.org/expe ... vsky-david

http://www.washingtoninstitute.org/experts

Kemal Derviş Türkiye'ye "kurtarıcı" olarak hediye edilirken, oğlu Dj Erol Derviş'in nişanlısı Yasemin Kozanoğlu'nun kokain partilerinin değişmez ismi olduğu haberleri medyayı kaplıyordu...

http://www.radikal.com.tr/1998/10/21/turkiye/05kok.html

Yasemin Kozanoğlu'nun endogomik bağlarını "Silsile: Sevi'nin Gizli Kurmayları" adlı çalışmamızda yazmıştık, tekrar paylaşabiliriz:

"Malkoçoğlu, Battalgazi, Kozanoğlu, Kolsuz Kahraman, Kızıltuğ gibi birçok milliyetçi uydurma roman yazan Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun torunu ve iş adamı Ahmet Kozanoğlu-Ahu Tuğbay çiftinin kızı, bir dönem Kemal Derviş’in oğlu Erol Derviş’in nişanlısı Yasemin Kozanoğlu, kamuoyunda kokain partilerinin değişmez ismi olarak tanındı.

Yasemin Kozanoğlu’nun teyzesi Afet Tuğbay’ın ilk eşi, yani Ahmet Kozanoğlu’nun bacanağı da Turgut Demirağ idi. Turgut Demirağ, Afet Tuğbay’dan önce Rüçhan Çamay ile evlenmişti. Bu evliliklerinden doğan kızı Melike Demirağ’ın eşi de Türkiye İşçi Partili müzisyen Şanar Yurdatapan idi.

Şanar Yurdatapan’ın kardeşi de Aktris ve Akil Kadın Lale Mansur idi. Şanar Yurdatapan’ın kuzeni de 1992-1996 yılları arası Üstad-ı Azam mason Can Arpaç idi. Şanar Yurdatapan’ın diğer ünlü kuzeni de şarkıcı Alpay (Nazikoğlu) idi.

Şanar Yurdatapan’ın babası Daniel Yurdatapan’ın dayısı da Kurtuluş Savaşı’nın önemli isimlerinden Hüsrev Gerede idi. Hüsrev Gerede’nin eşi de Galip Kemali Söylemezoğlu’nun kızı Lamia Söylemez idi. Hüsrev Gerede’nin torunu da Survivor yarışmasından tanıdığımız fotoğraf sanatçısı Bennu Gerede idi."

Güzel, Kemal Derviş'ten yola çıktık, sanatçılara, akil adamlara, masonlara, iş adamlarına kadar geniş bir koridor açtık...

Ancak Halen Kemal Derviş'ten uzağız...

Kemal Derviş, 2001 krizinden önce Türkiye'de aktif siyasette yert almıştı... 1994 yılında Boyner Holding'in sahibi şimdilerin neo-çapulcusu Cem Boyner'in YDH'sinde (Yeni Demokrasi Hareketi) kurucu üyeydi...

Aynı harekette Asaf Savaş Akat, Cengiz Çandar, Can Paker, Etyen Mahçupyan, Kemal Anadol, Mehmet Altan, gibi isimler vardı. Can Paker'i OSI'den ve TESEV'den tanıyoruz...

CIPE’nin Partneri, TESEV’i fonlayan ABD’li NGO’lardan biri de George Soros’un OSI (Open Society Intitute-Açık Toplum Enstitüsü) Vakfı’dır.

TESEV’in yönetim kurulu şu isimlerden oluşuyor: Can Paker, İshak Alaton, Mete Sayıcı, Bekir Ağırdır, Memduh Hacıoğlu, Ayşe Canan Kadıoğlu, Alp Orçun, Ahmet Tosun Terzioğlu, Mehmet Tobur, Asaf Savaş Akat, Coşkun Akdeniz, Oğuz Babüroğlu… Ayrıca Danışma Kurulunda Kemal Derviş, Ferit Eczacıbaşı, Cüneyt Zapsu, Tarhan Erdem, Üstün Ergüder gibi isimler var.

(http://www.tesev.org.tr/tr/kurumsal-yapi)

Güzel, Akil kadın Lale Mansur'dan sonra Akil adam Nafiz Can Paker'e de ulaştık...

1994'deki bu hareket, YDH, Necmettin Erbakan Hoca'mın kasırgasına yenik düşüp eriyip gidecek, ancak 28 şubat sürecinde, DSP içinde Brütüs Hüsamettin Özkan-İsmail Cem İpekçi ikilisiyle yeniden parlayacak ve YTP (Yeni Türkiye Partisi) adıyla partileşecek, ancak o da Erbakan'ın "sadık talebesi" R.T.Erdoğan'ın AKP fırtınası karşısında ikinci kez dağılacaktı...

Kemal Bey, Dervish, Türkiye'deki faliyetlerine başlamadan, 2002 ve 2004 yıllarında Bildergberg Toplantılarına katılarak, sahiplerine bir kez daha itaat etme fırsatını da kaçırmadı...

Kemal Dervish'i bize kazandıran isim Bülent Ecevit, siyaset hayatına, 27 Mayıs 1960 ihtilali sonrası kurulan CHP'den Kurucu Meclis üyesi olarak başlamıştı... Ecevit'in yol arkadaşlarından ve Kurucu Meclis üyesi önemli bir kişi daha vardı:

Turgut Göle...

Kim mi?

Kemal Bey'in kuzeni Erol Derviş Bükey'in dünürüdür... Turgut Göle'nin oğlu Celal Göle, Erol Derviş Bükey'in kızı İnci Derviş Bükey ile evlenmiş... Güzel, Ecevit-Dervish ikilisinin çok eskilerden birbirini tanıdığını söyleyebiliriz...

http://yenisafak.com.tr/aktuel-haber/de ... anset-11.3

Peki Celal Göle'nin kız kardeşi, Turgut Göle'nin kızı Nilüfer Göle'nin eşi mi?

Asaf Savaş Akat... Asaf Savaş Akat'ın ismine 1994'de YDH'de rastlamıştık... Güzeli hep iç içeler, bende tepelerindeyim...

Ancak... Nülüfer Hanımi Göle, Asaf Savaş Akat'ın ikinci eşi oluyor... Merak etmeyin, ilk eşini de dışardan değil:

Emine Uşaklıgil... Romancı Halid Ziya Uşaklıgil ve Cumhuriyet Gazetesi kurucusu Yunus Nadi'nin torunudur...

Halid Ziya Uşaklıgil'in Gazi Paşa'nın eşi Latife Hanım ile amca çocukları, yani kuzen olduğunu yazınca da bu çember tamamlanmış oluyor, mutluyum...

Bitti demeyi çok isterdim ancak bitmedi...

Kemal Derviş gibi Halil Hamit Paşa'nın diğer bir torunu da Muvaffak Ata yerlici... Sıkı durun, endogominin kralı geliyor:

Ata Yerlici’nin anne tarafından dedesi Selahattin Ögelman, İsmet İnönü’nün gelini Engin Ögelman’ın amcasıydı.

Çembere ikinci cumhurreisi de aldım, daha mutluyum...

Muvaffak Ata Yerlici'nin eşini de yazalım: TİSK Başkanı, başka bir yazı da tüm bağlarını yazdığımız iş adamı, Narin Mensucat'ın sahibi Halit Narin'in kızı İnci Narin... Kısaca Kemal Derviş'in akrabası Muvaffak Ata Yerlici, Halit Narin'in damadıdır...

İnci Narin'den boşanan Ata Yerlici, Asu Kırdar ile evlendi...

Asu Kırdar mı?

Adını Kongre Binalarına verdiğimiz DP'li Belediye Başkanı Lütfi Kırdar'ın torunudur...

Hep iç içeler, boşluk kalmamaktadır, şaşırtmıyorlar, şaşırmıyoruz...
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Kullanıcı avatarı
yazyagmuru
 
Mesajlar: 1295
Kayıt: 13 Tem 2013 11:11
Konum: ankara

Re: FATİH ŞAHİNTÜRK

Mesajgönderen yazyagmuru » 27 Mar 2014 10:25

facebook
twitter
gplus

ULYA AVİSAR&SABA TÜMER

‘Ben bir Sabetaistim!'' diyemeyeceğim artık... Köklerimize rağmen, annem babam da değiller.Annem ve babam, çok uzun zaman önce samimi olarak Müslüman oldular. Bu konuyu kapattılar, açmıyorlar, açılmasını da istemiyorlar.Akrabalarımızın yüzde 80'i de Sabetaist kökenimizi bilmiyorlar.Bilenler de zaten, ne kabulleniyor ne de tartışmak istiyor.Bana gelince... Sabetay Sevi Efendi, beni hiçbir zaman bir mesih olarak ikna etmedi ama en azından beni bir arayışa itti.Ve sonunda kendi tercihimi yaptım. Belki şaşıracaksınız ama pek çokları gibi Müslüman değil, Hıristiyan oldum. Rabb'e şükür Hıristiyanım, İsa'nın Mesih olduğuna inanıyorum. Mutluyum, huzurluyum."

Böyle diyordu Ayşe Arman 16.06.2004 tarihli Hürriyet gazetesindeki köşe yazısında... Benim dikkatimi çeken nokta bu değildi. Betül Mardin & Haldun Dormen çiftinin gelini "Şuh" gazeteci Ayşe Hanım'ın kızının adı Alya... Etnik olarak Yahudi, inanç olarak Hristiyan, psikolojik olarak ta kendini Türk hisseden birinin kızına, arapça "yüksek yer, sema, gök" gibi anlamlara gelen Alya ismini koymasını anlamsız bulmuştum. Zira seçilmişlerin asla vazgeçmedikleri iki şey endogomi ve etimoloji... Asla dışarıya kız vermiyorlar ve dışarıdan kız almıyorlar. Ve isimlere, kelimelere son derece dikkat edip İbrani köklü isimleri seçiyorlar.

Bu soru aklımdayken, şimdilerde Silivri'de makhum yalçın Hoca, Küçük, beni uyardı. Alya, aslında Ulya'nın bir türeviydi. Ulya, İbranca bir kelime, arapçaya Alya olarak geçmişti.

a) Batık iş adamı Halit Cıngıllıoğlu'nun kız kardeşinin adı da Ulya idi, not alıyorum, anlamlı buluyorum. Ulya Cıngıllıoğlu, Sabahattin Zaim ile evlenmiş, Ulya Zaim olmuş.
b) Halit Bey'in kızı Leyla ise Turhan Feyzioğlu ile evlenmiş Leyla Cıngıllıoğlu Feyzioğlu olmuş.
c) Sabahattin Zaim'in teyze oğlu Cevat Babuna idi. Şu meşhur Adnan Oktar ekibinden Oktar Babuna'nın babasıydı.
d) Turhan Feyzioğlu, 1924 Selanik mübadili Cahit Uçuk'un halasının oğluydu.

Endogomi süreklidir, hiç şaşmıyorlar, beni de şaşırtmıyorlar.

Soru netti: İbranca Ulya, arapçaya Alya olarak geçerken Türkçe'ye ne olarak geçmişti?

Ulya'nın türkist karşılığı Hülya idi.

Ben Ulya Avşar diye not etmiştim, Yalçın Küçük, Ulya Avisar diyor, katkıdır, anlamlı buluyorum...

Ben halen Hülya'nın sanatçı mı, şarkıcı mı yoksa jüri mi olduğu konusunda kararsızım. Hiç bir yeteneğinin olmadığı konusunda ısrarcıyım. Acun, ilk olarak programına Hülya'yı çıkarmalıdır. Hiç yeteneğinin olmadığı ve ilk turda eleneceğine eminim... Biz onu 94 yapımı "Berlin'in Berlin" filminden tanıyorduk. Öncesine kadar yoktu, artık hiç yoktur.

Boşandıktan sonra tv'de "Kaya beni arada şey ediyor" deyince seçilmiş olduğu konusunda artık emin olarak kanaat getirdim. Kızına Zehra ismini vermişti, zahir'in türevi olarak düşünmüştüm. Yanılmışım, İbranca Zohar, yani Işık'ın karşılığıydı.

Birde Işık aşkı var, Kenan'a soyadı olan Işık... Şemsi Efendi okullarının devamı olan Feyziye mekteplerinin türevi olan Işık Liselerine adını veren Işık...

Tekrar Ayşe'ye dönersek, Hülya'dan sonra onunda Türk milletinin ahlak yapısının bozmak için seçilmiş olduğunu biliyorum. Erotik ve şehevi köşe yazıları Hürriyet'in en çok okunan sayfalarıdır. Türkiye dışında hiç bir yerde gazeteci olamazdı.

Sahi, o da bir ara Acun'un Jürisiydi. Ajun jürileri yeteneksizlerden seçiyordu. O zaman Acunu'un ikinci Yeteneksiz adayıdır, davet ediyorum, deşifre için önemlidir.
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Kullanıcı avatarı
yazyagmuru
 
Mesajlar: 1295
Kayıt: 13 Tem 2013 11:11
Konum: ankara

Re: FATİH ŞAHİNTÜRK

Mesajgönderen yazyagmuru » 27 Mar 2014 10:27

facebook
twitter
gplus

YENİDEN SABA TÜMER
bazı yazılar benzer gibi görünse de satır aralarında atlanmayacak kadar önemli bilgiler olabiliyor (var).

Her zaman bu köşede üstü kapalı olarak sürekli dile getirdiğim iddiayı tekrarlıyorum: Türkiye'de mutlu bir azınlık var ve mutlu azınlık ticaret, basın medya, siyaset, sanat ve hatta dini hassasiyetleri yüksek bazı kurumları ve bazı tarikatlerin bazı kollarını dahi ele geçirmiş vaziyette ve kapalı devre sosyetik ve lüks bir hayat sürüyorlar... Silsile: Sevi'nin Gizli Kurmayları adını verdiğimiz inceleme-çalışmamızda bu ailelerin hemen hepsinin tüm ayak izlerini, endogomik bağlarını ve fikirlerini, bir puzzle birleştirme hassasiyeti içinde adeta iğneyle kuyu kazar gibi bir çalışma ve disiplin içinde yazmaya çalıştım...

Birinci, ikinci, altıncı ve yedinci cumhurbaşkanlarının, birbiriyle akrabalık bağını birarada gösteren başka bir çalışma olduğunu sanmıyorum veya ben görmedim bilmiyorum...

Hiç kusura bakmasınlar, Kurtuluş Savaşında Savaşmış ve İstiklal Madalyası almaya hak kazanımış bir büyük dedenin torunu olarak söylüyorum, benim dedem, bunlar bu ülkede at koştursun diye savaşmadı... Yeniden Kuva-i Milliye ve Mutlu azınlık'ın değil mutsuz Anadolu Halkının egemenliği ve hakimiyeti için bunların deşifresi şarttır...

Bu kapalı devre çalışan özel klan veya mutlu azınlık mensupları, eskiden "torpil" dediğimiz, şimdilerde "referans" dediğimiz olgu sayesinde iktidarda kalma marifetini hakkını vererek başarıyorlar... Tebrik etmek istiyorum... Bu mutlu azınlığın sürekli yukarda, önde, ilerde ve iktidarda kalma halinde aradıkları en son vasıf, liyakat'tir... Kesinlikle o makamlara layık değildirler...

Bu yazının konusu olan Saba Tümer de mutlu azınlık mensubudur ve yıllardan beri televizyon dünyasında program yapmaktadır... İddia ediyorum: Saba Hanım, Türkiye dışında herhangi bir ülkede bırakın tv programı yapmayı, herhangi bir kanalda sekreterlik dahi yapamaz... Görsel olarak güzelliğinin dışında hiç bir özelliği yoktur... Tam bir kara cahil ve karakter yoksuludur...

Ve tabi mutlu azınlık mensubu olduğunu da söylememiz gerekiyor...

Kısa süre önce yayından kaldırılan, eski sufist, yeni selefi islam profesörü Yaşar Nuri Öztürk Hoca'nın kadrolu olarak katıldığı ve inceden de Saba Hanım'a yazdığı Show Tv'de yayınlanan Saba Tümer'in sabah kuşağı prgramına aslında +18 muamelesi yapılmasını veya "dikkat korku içerir" logosu konmasını kendi arkadaş çevreme dile getirdim... Çünkü Saba Hanım, kahkaha ile kişneme arası attığı o "Şuh" kahkahalar sırasında, ağzının üst ve alt dudak arasındaki oluşturduğu çapı, henüz büyüme çağındaki küçük çocukların büyüme ve gelişmesine olumsuz katkı yapabilecek dereceye ulaşmaktadır zaman zaman...

Mutlu azınlık mensubu ve kadrolu yeteneksiz ve bandrollü cahil Saba Hanım'a tüm kapıları açan isim teyzesi Müjde (Gökçe) Çolakoğlu'nun eşi Kemal Çolakoğlu'nun ağabeyi Nuri Çolakoğlu'dur...

Mutlu Azınlık'ın resmi ve legal öğretim kurumu Robert Kolej mezunu ve gençliğinde Mao'cu Nuri Çolakoğlu'nun televizyonculuğu, başka bir Robert Kolej Mezunu, bugünlerde batık Çukurova Holding'in patorunu Mehmet Emin Karamehmet'in prenslerinden Erol Aksoy'a Show Tv'yi ve Cine-5'i kurmasıyla başlıyor...

Karamehmet'in Örümcek ağları yazımda yazdım, tekrarlıyorum:

a) Karamehmet'in eşi Şerife Eliyeşil'in dedesi Şadi Eliyeşil, 9 Eylül 1922 günü, İzmir'e giren Milli Mücadele Orduları'nın komutanı Fahreddin (Altay) Paşa'nın bacanağıdır. Fahreddin Paşa, 1930 yılında Gerçekleşen Menemen Vakası sonrası kurulan İstiklal Mahkemesinin hakimidir...

b) Fahreddin Altay'ın ve Şadi Eliyeşil'in baldızı Fikrîye Belbez, 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra kurulan I. Gürsel Hükümetinin Bayındırlık Bakanı Daniş Koper’in annesiydi.

c) Prof.Dr. Hikmet Belbez de, Fahreddin Altay ve Şadi Eliyeşil'in kayınbiraderidir.

d) Mehmet Emin Karamehmet'in yeğeni Melisa Eliyeşil de, dünyaca ünlü kalem markası Faber Castell'in veliahtı Charles Von Faber Castell'in eşidir... Castell ailesi, Judaik-Germen'dir, yani Alman yahudi ailesi...

Nuri Çolakoğlu'nun devreye girmesiyle, pardon "referans" olmasıyla kardeşinin yeğeni Saba Tümer'in de pek parlak televizyonculuk ve yayıncılık hayatı başlıyor...

Saba Hanım'ın teyzesi Müjde Gökçe ve eşi Kemal Çolakoğlu çiftinin damatları da pek tanıdık:

Eski TFF Başkanı İzmir'li Mahmut Özgener... Mahmut Özgener, İzmir'in Altay Spor Kulübünün uzun süre Başkanlığını yapmış.. Babası Esin Özgener'de Altay'ın başkanlarından... Fahreddin Altay Paşa'da Altay hayranı... Soyadı Kanunu çıkınca Altay soyadını alıyor...

Altay'ın resmi internet sitelerinden bazı kurucularını paylaşıyorum:

Vasıf Çınar Bey, Kürt aşireti bedirhan Bey'in kardeş torunu...
Şükrü Saraçoğlu Bey, Tek parti dönemi başbakanlardan...
Baha Esad Tekand Bey, ve kardeşi Enver Esat Tekand Bey, İzmirli Evliyazade ve Coca Cola'nın Ceo'su Muhtar Kent'in akrabalarından...
Talat Erboy Bey, Uşakizade, İlmen, Menemenecioğlu ailerinin mensubu...
Nejat Evliyazade Bey, Adnan Menderes'in eniştesi...

Altay Spor Kulübü Başkanlarından bazıları:

Gazi Paşa dönemi Milli Eğitim Bakanlarından Vasıf Çınar,
Emin Çölaşan'ın dedesi Refik Şevket İnce,
Mahmut Özgener'in babası Esin Özgener,
Mustafa Koç'un eşi Carolina Giraud ailesinden E. Giraud,
Vestel'in ve Zorlu Holding'in patronu Nazif Zorlu...

Bu tablodan sonra "forever Karşıyaka" diyebiliriz...

Mahmut Özgener'in anne tarafı daha tanıdık:

a) Anne Bige Kibar, İzmir'in ünlü belediye başkanı "Asfalt Osman" lakablı Osman Kibar'ın kızıdır... İzmir'in Milletvekilleri, Belediye Başkanları, Valileri, gıdısı, dıdısı acil araştırma konusudur...Kibar'lar Dilber'ler ve İpekçi'ler, Şişli Terakki'nin kurucuları olan 3 aile olduğunu tekrar etmekle yetiniyorum... Mezarları, Üsküdar Bülbülderesindedir...

b) Asfalt Osman'ın kızı Bige Özgener'den başka bir de meşhur oğlu var: Müzisyen besteci Melih Kibar... Hababam Sınıfının müzikleri olmak üzere bir çok eser besteleyen Melih Kibar, Şefika Pekin'den boşandıktan sonra bir ara Çiğdem Talu ile aşk yaşamış ama sonunda İbrani kökenli Esthel Hanım ile evlenmiş... Tabi ya, bir Türk ile evlenmesi imkansızdı...

c) Melih kibar'ın eski eşi Avukat Şefika Pekin, 2011 yılında Bilderberg Toplantılarına katılan dört isimden biri...Diğerleri Sürreyya Ciliv (Turkcell), Tayyibe Gülek Domaç, Mustafa Koç... Eski CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek'in kızı Tayyibe Gülek'in eski eşi Murat Birsel'in şimdiki eşi de, "Avrupa Yakası" ve "Yalan Dünya" Gülse Şener Birsel... Güzel, hep aynı insanlara, olaylara ve fikirlere gelmeyi seviyorum ve sanırım başarıyorum...

d) Şefika Hanım'ın kendi gibi Avukat kızı Selin Pekin Kibar, Özelleştirme idaresi başkanı Uğur Bayar'ın eşi oluyor... Uğur Bayar eski Washington Büyükelçisi Mehmet Ali Bayar'ın kardeşidir... Hüsamettin Cindoruk, DYP'den ayrılıp DTP'yi kurup partiyi Mehmet Ali Bayar'a teslim edecekti... Ancak hesapları, Milli Görüş'ten ayrılıp AKP'yi kuran Recep Tayyip Erdoğan bozdu... Yoksa Bayar'ın başbakanlığına kesin gözüyle bakılıyordu... Ne diyeyim, verilmiş sadakamız varmış...

Evet, Saba Tümer'den yola çıktık, birçok "elit" aile mensubuna temas ettik ve yazının sonuna geldik... Pek bilinmeyen "birkaç" akrabalık bağını daha yazıp, bu yazıyı müsadenizle sonlandırıyorum:

a) Nuri Çolakoğlu'nun amcası Mehmet Rüştü Çolakoğlu'nun eşi Mübeccel Dinçkök, Akmerkez'in sahibi Raif Ali Dinçkök'ün oğlu ve bir dönem Yasemin Kozanoğlu ile birlikte kokain partilerinin değişmez ismi Ali Raif Dinçkök'ün halasıydı.... (http://www.radikal.com.tr/1998/10/21/turkiye/05kok.html)

b) Nuri Çolakoğlu'nun kardeşi Sabri Çolakoğlu'nun eşi Deniz Ardalı ise İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin önemli isismlerinden ve Enver Paşa'nın yakın arkadaşı ve Teşkilatı Mahsusa'nın tetikçilerinden Küçük Talat lakaplı Talat Muşkara'nın torunudur... Talat Muşkara'nın yeğeni İpek (Kramer) Kumbaracıbaşı, Adnan Menderes'in oğlu Yüksel Menderes'in eski eşiydi... Talat Muşkara'nın diğer yeğeni Tevfik Muşkara'nın damadı Rasin Rıza Birsel, az önce adını zikrettiğimiz mutlu azınlıktan Murat Birsel'in babası Semih Birsel'in amcaoğludur...

c) Rasin Rıza Birsel'in annesi Bihin Evliyazade, İzmir'in meşhur Evliyazade ailesi'nin mensubu ve Refik Evliyazade'nin kızıdır. Evliyaze ailesi, Adnan Menderes'in eşinin ailesidir... Ailenin diğer damatları da Adnan Menderes gibi idam edilen Dr. Nazım ve Fatin Rüştü Zorlu'dur... Gazi Paşa dönemi Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras da ailenin damadıdır...

d) Refik Evliyazade'nin kız kardeşi Gülsüm Hanım'ın torunu Mesadet Dülger de, yine adını Altay Spor Kulübü kurucuları arasında zikrettiğimiz Baha Esad Tekand'ın eşiydi... Her zaman söylediğim gibi: Tüm Yollar Roma'ya çıkar...

Tekrar Saba Tümer'in partneri Yaşar Nuri Öztürk Hoca'ya dönersek...

Hocam geçmişini reddettin, olmadı... CHP'den Miletvekili oldun, yine olmadı...

Beyaz Türk değilsin hocam, ne tasavvufu reddetmekle Burjuva olabilirsin, ne de CHP'ye katılmakla Mutlu azınlık....

Vazgeç bu sevdadan...

Saba'yı sana…
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Kullanıcı avatarı
yazyagmuru
 
Mesajlar: 1295
Kayıt: 13 Tem 2013 11:11
Konum: ankara

Re: FATİH ŞAHİNTÜRK

Mesajgönderen yazyagmuru » 27 Mar 2014 10:29

facebook
twitter
gplus

SİNEMA DÜNYASI

Çok güzel, şüphelenmek bilimin yarısıdır...

Şüpheleniyorum, bilime doğru bir açılımdır...

Onlara Teşekkürü bir borç biliyorum, beni hiç yormuyorlar... "Burdayız" der gibiler... Şüphelerim doğru çıkıyor...

Derya Alabora'nın yeteneksiz ve çirkin bir tiyatro oyuncu olmasına rağmen neden bu sistem içinde halen vazgeçilmez olduğunu sorgulamak, gerçekten de cevaplanması gereken br soruydu... Siyasi arena da görüş bildirmesi de bir o kadar dikkat çekiciydi...

http://www.milliyet.com.tr/2007/03/06/magazin/amag.html

annesinin izmirli, babasının selanikli olduğunu öğreniyoruz kendi ağzından... Şaşırtmamaktadır...

Ancak onu üne kavuşturan kişi ne anası ne babası ne de danası... Onu şöhret kapılarını açan isim dayısının oğlu Mustafa Alabora olduğunu öğreniyoruz...

Can Yücel ile evliymiş Derya Hanım... Akil Lale Mansur ve Zerrin Egeliler misli yeşilçam filmlerinin kritik hayat kadını rollerini oynamış... Özellikle Masumiyet'te hayat kadını Uğur rolü ile kendisini hatırlıyoruz...

Derya Hanımı'ın diğer filmi Salkım Hanımın Taneleri.... Yılmaz Karakoyunlu'nun romanından çevrilen filmin konusu 1942 Varlık Vergisi ve Aşkale Sürgünleri... Kendilerinin içinde olduğu olayları sinema filmi olarak paylaşmaları pek yerindedir, aynı filmde Hülya Hanım, Ulya Avisar ve Zuhal Olcay'da var... Masumiyetten tanıdığımız Güven Kıraç, bu projede yer alan diğer isim...

Derya Hanım'ın kuzini Mehmet Alabora'nın kariyeri daha parlak... Dormen tiyatrosunda başladığı tiyatro hayatı, 1972 yılında 2,5 yıl kesintiye uğramış... Mehmet Bey, siyasi faaliyetlerinden dolayı cezaevinde yatmış o dönem... Hangi fikri savunduğunu sormayın....

Kara melek'ten sonra Abdülhamid Düşerken ile kariyeri tavan yapmış... Abdülhamid'i düşürenlerin, nasıl düşürdüklerini ballandıra ballandıra anlattıkları bu filmde başrolde Duvara Karşı'dan tanıdığımız Meltem Cumbul'un yanı sıra Güven Kıraç, Tarık Akan, Oğul Mehmet Ali Alabora, Erdal Özyağcılar, Ali Poyrazoğlu, Müjdat Gezen, Halil Ergün, Engin Cezzar gibi isimler var... Türk sinema ve tiyatro tarihinde yukarda adlarını zikrettiğim bu isimlerin tamamı, 80 öncesi dönemde sol görüşlü fikir ve faaliyette olduğunu da hatırlatayım... Bugünde çapulist bir yaklaşım içindeler...

Bir isim dikkatimi çekti... Engin Cezzar... Robert Koleji mezunuydu... Endogomik bağlarını daha önce yazmıştım:

a) Gülriz Sururi'nin eşidir
b) İnci İpekçi'nin kuzinidir... İnci Hanım, Can Yayınlarının sahibi Erdal Öz'ün kayınvalidesidir... İsmail Cem İpekçi, Abdi İpekçi ve Cemil İpekçi diğer kuzenlerdir... Malum, Cemil İpekçi, her fırsatta ailesinin Selanik'li olduğu dile getirmektedir..
c) Engin Cezzar'ın teyze kocası, yani Eniştesi Memduh Moran, baba tarafından Memduh Paşa'nın torunudur. Anne tarafından dedesi de Osmanlı Son dönem sadrazamlarından Ahmet Tevfik Okday Paşadır...

Hep iç içeler...

Hababam Sınıfı'nın yeni versiyonlarında Tarık Akan'ın misyonunu devam ettiren Oğul Mehmet Ali Alabora'yı da Yılan Hikayesi adlı tv dizisiyle hatırlıyoruz... Başroldeki aktris de yabancı değil, Meltem Cumbul...

İç içeler...

Abdülhamid Düşerken'de bir isim daha vardı, yanlış hatırlamıyorsam: Rutkay Aziz... Yakın zaman da AKP aleyhine yaptığı açıklamalarla ve Ergenekon davasına verdiği destekle ve çapulist açıklamalarıyla tanıyoruz... Ex-damat Mehmet Ali Alabora da ordadır... hatırlıyorum...

Kurtuluş ve Cumhuriyet filmlerinde Mustafa Kemal rolündeydi Rutkay Bey... Başkası olmazdı... Şehit Ali Şükrü Bey'i oynayacak değildi elbette.. Kendisi gibi oyuncu kızı Doğa Rutkay da bir ara Mehmet Ali Alabora ile beraberdi...

Rutkay Bey'in yer aldığı diğer film duruşma... Orada kim var: Meltem Cumbul, Güven Kıraç...

Rutkay Bey'i hatırlatan dizi ise Gülse Birsel'in senaryosunu yazdığı Avrupa Yakası... Gayet Modern Avrupalı bir çapkın Bohem hayatı içinde yaşayan bir adam... Gülse Şener Birsel, Gazeteci Murat Birsel'in ikinci eşi olduğunu öğreniyoruz... Murat Birsel'in ilk eşi ise Ayşe Kulin'in "Adı: Aylin" romanından tanıdığımız Tayyibe Gülek Domaç... CHP efsane Genel Sekreteri Kasım Gülek'in kızıdır...

Ayşe Kulin'in diğer bestseller romanı "Nefes Nefese"de ise Nazım Kender karakteriyle yaşattığı isimde Büyükelçi Necdet Kent oluyor... Marsilya Başkonsolosu Necdet Bey, II.Dünya Savaşı sırasında Nazi zulmünden kurtardığı yahudiler ile tanınıyor, bir nevi Türk Schindler diyebiliriz. Üstün Hizmet Madalya Sahibidir ve Coca Cola Ceo'su Muhtar Kent'in babasıdır...

Muhtar Bey, Kent, şu anda ABD'deki Türk Lobisinin en güçlü ismidir... Bayrağı 2006 yılında ölen Ahmet Ertegün'den devralmıştı. Ahmet Ertegün'ün babası da Washington Büyükelçisi Münir Ertegün idi...

Bir not ekleyebilir miyim: Akil adam Murat Belge'nin üvey annesi Zsa Zsa Gabor, Burhan Asaf Belge'den boşanınca 1941 yılında ABD'ye gitmişti... Onu ABD'de karşılayan ve jet sosyeteyle tanıştıran isim Münir Ertegün'dü... Zsa Zsa Gabor Münir Ertegün vasıtasıyla Conrad Hilton ile evlendi... Hilton Otellerinin sahibi Conrad Hilton, Paris Hilton'un büyük dedesidir... Güzel, endogomik bağlar Okyanus ötesine de uzanıyor...

İç içeler...

Gülse Birsel'in yazdığı ve Rutkay Aziz'in oynadığı Avrupa Yakasının yapımcısı Plato yapım Sinan Çetin... Malum Sinan Bey'in kardeşi Sabahattin Çetin, Sözde Ermeni Soykırımını anlatan Ararat filmini Türkiye'de yayınlamak isyeten Belge Film'in sahibi... Sinan Çetin'in diğer kardeşi Orhan Çetin'in de Melike Demirağ'ın eski eşi olduğunu da hatırlatmak isterim... Güzel, çok ilginç bir noktaya geldik:

a) Yılmaz Güney'in yazdığı Sürü adlı filmde Tarık Akan ile başrol oynayan Melike Demirağ, Aktris Rüçhan Çamay ve film yapımcısı Turgut Demirağ'ın kızıdır
b) Melike Demirağ, Ali Koç'un eşi Nevbahar Demirağ'ın üvey kardeşidir... Turgut Bey, Rüçhan Çamay'dan sonra Afet Tuğbay ile evleniyor... Bu evlilikten Nevbahar doğuyor...
c) Melike Demirağ, Şanar Yurtapan'ın eski eşidir... Melike Hanım'ın ikinci eşi Orhan Çetin...
d) Şanar Yurdatapan, Akil Lale Mansur'un kız kardeşidir...

Hep iç içeler...

Sanat mı? tekeldir...

Gerçek sanatçı mı? İsmi bilinmeyenlerdir...
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Kullanıcı avatarı
yazyagmuru
 
Mesajlar: 1295
Kayıt: 13 Tem 2013 11:11
Konum: ankara

Re: FATİH ŞAHİNTÜRK

Mesajgönderen yazyagmuru » 27 Mar 2014 10:31

facebook
twitter
gplus

BÜLENT ECEVİT

Şüphesiz 1926 Gazi Paşa'ya Suikast davasından sonra tutuklananların, cezaevindeyken sağlık durumlarından sorumlu hükümetin resmi cezaevi doktoru Fahri Ecevit, o günlerde henüz bir yaşındaki oğlu Bülent'in, gün gelecek başbakan olacağını nereden bilebilirdi.

Osmanlı Son dönem sadrazamlarından Ahmet Tevfik (Okday) Paşa, Sultan Vahdettin'in kızı Ulviye Sultan'dan boşandıktan sonra Kırat Ali Paşa'nın kızı Ferhande Hanım ile evlenmişti.

Kırat Ali Paşa'nın diğer kızı ve Havva Seher ve Ferhande Hanım'ın kardeşi Adviye Hanım ise Medinede kutsal bölgelerin güvenliğinden sorumlu Hacı Emin (Sargut) Paşa ile evlendi. Hacı Emin Paşa'nın çocuklarından bir kısmı I.Dünya Savaşından sonra Libya'ya yerleştiler.

a) Kamuoyunun yakından tanıdğı Selanik'li Kenan (Büyükaksoy) Rıfai'nin kurduğu Rifailik tarikatından Cemalnur Sargut, ailesinin Libya kökenli olduğunu söylüyor. Soyadı benzerliği mi, akrabalıkvar mı bilmiyorum...

b) Kenan Rıfai'nin torunu Faruk Gürsoy, 2009'dan beri Türkiye'nin Vatikan Büyükelçisidir.

c) Mehmet Akif'in damadı DP Konya Milletvekili Ömer Rıza Doğrul, Rıfai tarikatındandı.

d) Rıfailik tarikatından Samiha Ayverdi'nin torunu Gülşah Uluant, Mesut Yılmaz'ın kuzeni Tarık Akçal'ın eşidir.

e)....

Hacı Emin Paşa ise Türkiye'ye gelerek Kastamonu'ya yerleşti. Hacı Emin Paşa'nın kızı Nazlı Sargut Hanım, parlak Hükümet tabibi Fahri Ecevit ile evlendi.

Bülent Ecevit bu evlilikten doğmuştu...

Bülent Ecevit, adet üzere Robert Kolej'e gitti. Başka nerde okuyacaktı ki... Yan sınıftaki Rahşan Aral'a aşık oldu. Robert Kolej'de Rahşan ile Bülent'i tanıştıran isim de Altemur Kılıç idi. Şu 1926 Gazi Paşa Suikastı davasının hakimi ve İş bankası hissedarlarından ve hortumcularından Kılıç Ali'nin oğlu Altemur Kılıç...

Kolej'den sonra Gazeteci olmayı seçen Bülent Bey, Rockefeller Bursu'yla gazetecilik okudu. Emperyalizme karşı ama Rockefeller bursuna değil...

27 Mayıs, Ecevit'in siyasete girmesine sebep oldu. CHP'den kurucu meclis olarak meclise girdi. Genç, parlak bu gencin CHP içinde yükselmesi kaçınılmazdı ve öle oldu. Kısa sürede CHP Genel Sekreterliğine kadar yükseldi.

1972 yılında, CHP'yi merkezin soluna çeken "Ortanın Solu" fikrini benimseyen Ecevit, CHP Kongresinde, yılların genel başkanı İsmet İnönü'yü devirip Genel Başkan oldu. Yalnız değildi. En yakınında eşi Rahşan Ecevit vardı. Can Paker, Asaf Savaş Akat, Bülent Tanla, Ahmet Yücekök gibi isimler diğer destekçileriydi. Ekibin Beyni ise 79'da suikast sonucu öldürülecek Milliyet Başyazarı Abdi İpekçi idi.

a) Can Paker, Mehmet Barlas'ın kayınçosudur. TESEV ve George Soros'un OSI Türkiye Kurulu Başkanıdır. Robert Kolej Mütevelli Heyet üyesidir.
Kısa süre önce OSI'den kovuldu. (http://www.internethaber.com/george-sor ... 57773h.htm)

b) Asaf Savaş Akat'ın ikinci eşi Nilüfer Göle'nin kardeşi Celal Göle, Kemal Derviş'in kuzeni İnci Derviş Bükey'in eşidir.

c) Asaf Savaş Akat'ın ilk eşi de Halid Ziya Uşaklıgil ve Cumhuriyet Gazetesi kurucusu Yunus Nadi'nin torunu Emine Uşaklıgil idi.

d) Bülent Tanla, Şişli Terakki Lisesi Yönetim Kurulu üyesidir.

e) Ahmet Yücekök.....

Bülent Ecevit, 1973'de Necmettin Erbakan ile koalisyon Hükümeti kurarak ilk defa başbakanlık koltuğuna oturdu. 13 yıl önce girdiği siyasette şimdi başkandı. Kıbrıs Barış Harekatını da yapan bu hükümetti.

1975 yılında İzmir Çeşme'de Altın Yunus (Golden Dolphin) Hotel'de yapılan Bilderberg toplantısına katılması gerekirdi ve katılmıştı. Otelin Sahibi Selçuk Yaşar, başta DYO markası olmak üzere Tuborg disbritörü ve Pınar markasının sahibiydi. Babası Durmuş Yaşar adını vermişti DYO'ya...

a) Selçuk Yaşar'ın teyze kızı Hayrunnisa İnci Arkan'ın eşi Ali fethi Pirinççioğlu da CHP Diyarbakır milletvekiliydi.

b) Pirinççioğlu ailesinin üç unlü kuzeni Ziya Gökalp, cahit sıtkı tarancı ve Süleyman Nazif tir.

c) Aileden Nilgün Pirinççioğlu, Betül Mardin ile Image halkla ilişkileri kuran 3 kişiden biridir. Betül Mardin, Arif Mardin'in kız kardeşi, Ayşe Arman'ın kayınvaldesi, Haldun Dormen'in eski eşi ve Şerif Mardin'in kuzinidir.

d) Aileden Hikmet Pirinççioğlu, Germen ailesine damat gitmiştir. Germen'lerin diğer damadı Şefik Fenmen, Mithat Paşa'nın dördüncü kuşak torunudur.

Ecevit, 1977 seçimlerindende birinci parti olarak çıktı. Aynı yıl bir suikast atlattı. 1977-1980 arası bir dizi hükümet kurduktan sonra 12 Eylül 80'e yakalandı. 1973 yılında Erbakan ile koalisyon hükümeti kurmaktan çekinmeyen Ecevit, 1977'den sonra Süleyman Demirel ile koalisyon kurmamak için adeta çırpınmış ve bu inadından dolayı darbe kaçınılmaz olmuştu.

1980'den sonra 6 yıl siyasi yasaklı kaldı. Özal'ın siyasi yasakları kaldıran referandumundan sonra yeniden siyasete döndü ve DSP'yi kurdu. Solu bölen adam diye yıllarca suçlandı. Yıllar sonra adeta kuyudan çıkarıldı ve "teröristbaşını yakalayan adam" olarak yeniden başbakan oldu. Ancak ilerleyen sağlık durumu başbakanlık yapmasına engeldi. DSP içinde, başını Hüsamettin Özkan ve İsmail Cem İpekçi'nin çektiği yenilikçi kadro, DSP'den ayrılmasıyla başlayan süreçte yalnız kaldı. Yıllar önce İnönü'ye karşı onu destekleyenler, şimdi onu hançerlemiş, siyasette yalnız bırakmıştı.

Yıllar sonra da halefi Deniz Baykal bir kaset skandalı sonucu tasfiye edilecekti. CHP Genel Başkanlık koltuğu lanetli mi?
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Kullanıcı avatarı
yazyagmuru
 
Mesajlar: 1295
Kayıt: 13 Tem 2013 11:11
Konum: ankara

Re: FATİH ŞAHİNTÜRK

Mesajgönderen yazyagmuru » 27 Mar 2014 10:33

facebook
twitter
gplus

LOZAN ANLAŞMASI

Bundan tam 90 yıl önce 24 Temmuz 1923 günü İsviçre'nin Lozan kentinde Lozan Antlaşmasını imzaladık. Söz konusu antlaşmaya göre, batılı İtilaf Devletleri, bizi resmen tanıyor ve savaşı bitiriyordu. Böylece Gazi Paşa liderliğinde başlatılan Milli Mücadele hareketi, Ulusal ve Uluslararası alanda resmiyet kazandığı gibi Ankara'da başlayan Milli Mücadele Hareketinin liderleri ve Millet Meclisi, bu toprakların tek ve resmi muhatabı olarak kabul ediliyordu. Aynı Zamanda 622 yıllık Osmanlı İmparatorluğunun da çöküşü, tarihten silinişi anlamına geliyordu.

Yeni yönetimin alkışlarla İsmet Paşa'yı karşılayarak kabul ettiği Lozan Antlaşması zafer mi yoksa hezimet mi idi?

Pek bilinmez, peşin söyleyeyim: Lozan Antlaşması sırasında Misak-ı Milli terkedilmiştir. Musul ve Kerkük İngilizlere, Batum Rusya'ya ve Ege Adaları Yunanistana'a bırakılmıştır.

Lozan Antlaşmasına en çok karşı çıkan Rauf Orbay idi... Nasıl çıkmasın, Lozan daveti sırasında başvekil'di, son anda Lozan'a Dışişleri bakanlarının katılması kararı gelince, Gazi Paşa müdahele ediyor, Bekir Sami Bey istifa ettiriliyor ve İsmet Paşa zorla Dışişleri Bakanı yapılıyor ve Lozan'a gönderiliyor... Çünkü Rauf Orbay'ın gelenekçi ve Hilafetçi olduğu biliniyor, asla taviz vermezdi...

Diğer karşı çıkan Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele Paşa'lar idi... Dikkat edilirse bu kadro TCF'yi kuran kadroydu ve 1926 İzmir Suikastı davasına ilişkilendirilip siyasi arenadan tasfiye edildiler... Ergenekon Operasyonları bugün başladı sananlar, dönüp tarihe baksınlar bir zahmet...

Lozan Konferansı görüşmeleri sırasında başka sıkıntılarımız da vardı:

Lozan Konferansı görüşmeleri sırasında, yetersiz iletişim imkânları nedeniyle, Ankara’dan Lozan’daki heyetimize yollanan bilgi ve talimatlar şifrelenmiş telgraflar halinde olup, önce Köstence telgraf merkezine gitmekte, oradan da Lozan’a iletilmekteydi. O dönem İngiliz gizli servisi bize ait şifreleri çözmüş, Köstence’ye ulaşan telgrafların tamamına yakınını açarak görüşmeleri öğrenmiştir. Bu sayede İngilizler toplantı başlamadan, Türk delegesinin o gün neler söyleyeceğini, hangi politikayı izleyeceklerini öğrenip, ona göre kendi stratejilerini geliştirmiştir. (MİT’in Gizli Tarihi, Tuncay Özkan, s.159)

Lozan Antlaşmasında imzası bulunan 3 kişi: Hariciye, yani Dışişleri Bakanı İsmet İnönü, Sağlık Bakanı Rıza Nur, İktisat Vekili Hasan Saka... İlk başta İsmet Paşa Hasan Saka'nın Lozan'a gelmesine karşı çıkmış, "bırakın şu eşşeği" demiş, ama sonra Gazi Paşa ikna etmiş ve Lozan'a gönderilmiş... Aynı İsmet Paşa, Cumhurbaşkanı olunca aynı "eşşeği" Başvekil yapacaktır yıllar sonra...

Rıza Nur, çok ilginç bir karakter... "Silsile: Sevi'nin Gizli Kurmayları" adlı çalışmadan alıntı:

Alliance Israelite Universelle mezunu Dr Rıza Nur (1879-1942), Türkçü fikirleriyle ve İttihatçılar’a olan muhalefetiyle tanındı. Babıali Baskınından sonra ülkeyi terk etti daha sonra döndü. Yeni meclis’te Sinop Mebusu oldu. Lozan Antlaşmasında imzası bulunan 3 isimden biriydi. 1926 yılında İzmir Suikastından sonra Gazi Paşa ile arası açıldı ve Paris’e yerleşti. Daha sonra Mısır’a yerleşen Rıza Nur, Gazi Paşa’nın ölümünün ardından 1938 yılında Türkiye’ye dönerek İstanbul’a yerleşti. 1942 yılında İstabul’da vefat etti. Çok tartışmalı anılarını 1935 yılında British Museum’a 1960 yılından önce yayınlamamak şartıyla bırakmıştır. 1968 yılında Kadir Mısıroğlu ve Altındağ yayıncılık tarafından yayınlanan bu anılar, akabinde yasaklanmış ve toplatılmıştır. Kitap daha sonra serbest bırakılmıştır.

Belki ilk, bilmiyorum, Rıza Nur'un deşifresi önemlidir. Rıza Nur, Türkçü fikirleriyle tanındı. Önce İttihadçılarla ters düştü Hürriyet İtilafçı oldu... Daha sonra Gazi Paşa ile arası açıldı, memleketi terketti. Ateist-Türkçülerin lideri Nihal Atsız'ın manevi babasıdır. Aynı kaynaktan Rıza Nur'un endogomik bağları:

a) Rıza Nur'un kayınvalidesi Kevser Hanım'ın kuzeni Rüştü Okçu, Avni Okçu'nun babasıydı.
b) Avni Okçu'nun eşi Sara Hanım, Nazım Hikmet'in teyzesidir.
c) Sara Hanım'ım ilk eşi Şevket Mocan, DP'li milletvekili iş adamıdır. Şevket Mocan'ın ilk eşi Nihal Hanım, Ahmet Refik Uluçay'ın kızıdır. Ahmet Refik Uluçay, CHP Niğde Milletvekilidir. Uluçay'ın diğer damadı Necmeddin Sadak... Malum Necmeddin Sadak Akşam Gzetesinin sahibi ve kurucusu ve II.Dünya Savaşı boyunca Nazi Almanya Yanlısı...
d) Şevket Mocan'ın kızı Ayşe Mocan, Dündar Baştımar'ın eşidir. Dündar Baştımar ve kardeşi Yıldız Baştımar ve kardeşi Yıldız Baştımar'ın eşi Nihat Sargın TİP'lidir.
e) TİP'in lideri Mehmet Ali Aybar da Nazım Hikmet ile akrabadır: Aybar'ın anneannesi ile Nazım anneannesi kardeş...

Not: Nihal atsız, Alpaslan Türkeş'in CKMP lideri olup, 1969 kongresinde partinin adını MHP olarak değiştirince manevi evlat Nihal Atsız ve ekibi partiden ayrılmıştı....

Ne güzel, mutlu azınlık, Türkçü, Liberal, kapitalist, sosyalist, işçi partili, kemalist olabiliyor...

Rıza Nur'un kayınpederi, yani Kevser Hanım'ın eşi Şükrü Paşa'nın kardeşi de Süreyya İlmen Paşa... Meşhur Süreyya Paşa sinemasının ve Plajının sahibi...

Süreyya Paşa'nın da ilişkileri çok uzun, ama sadece "kafanız karşması" için birazını yazıyorum: Süreyya Paşa'nın oğlu Atıf İlmen, Ömer Fevzi Mardin'in kız kardeşi Fatma Aliye Mardin'in ile evleniyor. Ömer Fevzi Mardin, Küçük Hüseyin Efendi'nin halifesi ve müridi... Küçük Hüseyin Efendi'nin en meşhur talebesi de Mareşal Fevzi Çakmak... Zaten mezarı da yanıbaşındadır...

Fevzi Paşa, Millet Partisini kuruyor, ama daha sonra vefat ediyor... MP, Cumhuriyetçi Köylü Partisiyle birleşip CKMP, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi adını alıyor... CKMP'de 1969 yılında, bir kongreyle adını MHP olarak değiştiriyor... Tabi ki Genel Başkanı Alpaslan Türkeş... Zaten Alpaslan Türkeş'te ehli tarikat... Arusi Tarikatından Mustafa Aziz Çınar'a bağlı... Mustafa Aziz Çınar, Ömer Fevzi Mardin'in halifesi... Yani aynı ekolden...

Ömer Fevzi Mardin ve Fevzi Çakmak gibi Küçük Hüseyin Efendi'nin diğer bir müridi de Münir Ertegün... Kim mi?

Uzun Süre Washington Büyükelçiliği de yapan Özbekler Tekkesinden Münir Ertegün, Lozan'a katılan delegelerden ve Hukuk Danışmanı idi:

(…)Yine işlere başladık. Bu esnada Polonyalılar bir heyet göndermişler, bizimle muahede yapmak istiyorlar. A'la... Karşımızdaki hasımlara karşı bundan iyi bir şey olmaz. “Peki!” dedik, Münir ile Tahir'i müzakereye memur ettik. Bu işle ben ve İsmet hiç meşgul olmadık. Sade direktif verdik. Bazı müşkülleri bize danıştılar. Söyleyeyim ki, bu muahede, bu iki adamın eseridir. Biz bedavadan imza koyduk. Hele Hasan! Büsbütün bedavadan. Lozan Muahedesinde de bu adamın (Hasan Saka'nın) imzası pek haksızdır. Hiçbir hizmeti geçmemiştir. Bilakis muahedeye fenalığı vardır. Münir'in (Ertegün), Hikmet'in, diğer bütün müşavirlerin, hatta kâtip ve şifrecilerin ondan ziyade hakkı vardır. (Hayat ve Hatıratım, Rıza Nur, Cilt: 3, S. 1210, 1211)

Münir Ertegün'ün Hukuk Danışmanı olduğu Lozan Delegasyonunun bir de en büyük danışmanı vardı: Hayim Nahum...

İsmet Paşa'nın Harbiye'den Fransızca Öğretmeni ve Türkiye Musevi Cemaati Hahambaşısı (1908-1920)'dır:

Bir müddettir İstanbul eski hahambaşı Nahum bizim otelde görülmeğe başladı. Baktım bir gün İsmet’le görüşüyor. Ne yapmış, kimi vasıta yapmış bilmem. İsmet‘e yanaşmış. Yaman Yahudi!... Artık İsmet‘ten ayrılmıyor. Yemek zamanını biliyor ya, asansörün yanında bekliyor. Derhal İsmet’in koltuğuna giriyor, belinden yakalıyor. O da onun. İsmet‘i lüzumu yokken holde dolaştırıyor. Sonra yemek salonunda, İsmet‘le şakalaşıyor, gülüyor. Anlaşılıyor ki, herkese: “İsmet benim samimi, teklifsiz arkadaşımdır.” diye göstermek istiyor ve gösteriyor. Nihayet bütün Yahudi sırnaşıklığı ile yanaştı. İsmet’in yakasını bırakmıyor. Şimdi odasından da çıkmıyor. İsmet bunu müşavir tayin etti. Yevmiye vermeye de başlamış. Bana da söylemiyor. Heyet-i murahhasa çiftliktir, kullanıyor. Ne diye kandırdı da bilmem, bu sadedil (saf) İsmet, Yahudi’nin dolabına girdi. Derken hahambaşını soframıza da aldı. Bu vakte kadar sesimi çıkarmamıştım. (Hayat ve Hatıratım, Rıza Nur, C:3, s.1049)

Hayim Nahum (1872-1960)’da yeni rejime kendi yararlarına çok iyi bir gözle bakıyor, yasak kararların kadırılması için Jön Türkleri sıkıştırmaya başlıyordu. Hayim Nahum, Jön Türklerle ilişkisi olan biriydi. Bu ilişkiler Paris’te başlamış, giderek artmış ve Jön Türkler ihtilali yapınca onu İstanbul’a çağırarak Türkiye Yahudileri’nin Başhahamlılığına getirmişlerdi. Siyonistlerin iyice yörüngesine giren Hayim Nahum, Siyonist Örgütü ile Jön Türkler arasında arabuluculuk görevi yapıyordu. M. Landou’ya göre, Jön Türklere en etkili üç Siyonist isim, Hayim Nahum, Emanuel Carasso ve Moiz Kohen’di. (Paraizm, Ersal Yavi, s.192),

İsmet Paşa, anlaşıldığına göre, Lozan’da İngilizlerle bir çeşit gizli arabuluculuk rolü oynayan İstanbul Yahudi Hahambaşı Haim Nahum Efendi’nin telkinleriyle, hilafetin artık ne şekilde olursa olsun Türkiye’de devamına müsaade edilmeyip derhal kaldırılması fikrini tamamıyla benimsemiş bulunuyordu. (Hatıraları ve Söyleyemedikleriyle Rauf Orbay, Feridun Kandemir, s.96)

Son Not: Hayim Nahum'un oğlu Bernard Nahum, II.Dünya Savaşından itibaren Vehbi Koç'un arkasındaki gizli isimlerden biriydi. Koç'un yurtdışı ilişkilerinde hep Bernard Hahum vardı.. Zaten BEKO (BErnard- KOç) adlı şirketi de ortak kurmuşlardı. Seferad Yahudilerinin 1992 yılında kurdukları 500.Yıl Vakfı Derneğinin kurucularından biri de Bernard Nahum idi. Üçüncü Kuşak Jan Nahum da uzun süre Koç'a ait TOFAŞ AŞ.'nin Genel Müdürlüğü'nü yapmıştı....

Bir de Lozan Antlaşmasından sonra kabul edilen 150'likler listesi ve Türk Yunan Nüfüs Mübadelesiyle gelenler var, ayrı bir yazı konusudur...

Lozan'ın Zafer mi Hezimet mi olduğuna bir de bu açıdan bakın derim…
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Kullanıcı avatarı
yazyagmuru
 
Mesajlar: 1295
Kayıt: 13 Tem 2013 11:11
Konum: ankara

Re: FATİH ŞAHİNTÜRK

Mesajgönderen yazyagmuru » 27 Mar 2014 10:44

facebook
twitter
gplus

HÜRREM SULTAN

Kanuni Sultan Süleyman'ın en büyük hatalarından biri de Mahi Devran Sultan'dan olan oğlu Mustafa'yı, gerçek adı Roxalane olan Hürrem Sultan ve Hürrem Sultan'ın Kanuni Sultan Süleyman'dan olan kızı Mihrimah Sultan'ın eşi de olan Rüstem Paşa ile kurduğu ittifaka uyarak onu öldürmesidir. Hürrem-Rüstem Lobisinin amacı, Hürrem'in oğlu Beyazid'ı Kanuni'den sonra taht'a çıkarmaktı. Ancak, Bayezid'de Kanuni'den önce ölünce, Kanuni'nin Hürrem'den diğer oğlu II.Selim üzerinde ittifak ettiler. Bu Lobinin diğer bir üyesi de Sokullu Mehmed Paşa idi.

Masal'ın başlangıç tarihi olarak Budin Seferi, 1541'i kabul edebiliriz. Kanuni dönemindeki Budin Seferinin sonunda şehrin anahtarını Kanuni'ye teslim eden Salamon oğlu Yasef (Nassi), Hürrem Sultan tarafından İstanbul'a davet ediliyor ve saraya yerleşiyor. Kanuni'nin mali işler danışmanı olacak kadar itibarlı, zengin ve vergiden muaf olan bu adam, Avrupa'da Katolik Venedikliler tarafından gördüğü zülümden sonra Venedik düşmanı olarak Osmanlı'ya sığınıyor. Arkasındaki isimler Hürrem, Rüstem ve Sokullu... Kanuni'nin ölümünden sonra'da aynı ekip tarafından II.Selim'in danışmanı oluyor.

Masal'da adı geçen ikinci isim, Ester Kira (Esther Handali) adlı kadındır ve Harem'in kiler sorumlusu olarak, Hürrem Sultan himayesinde saraya girmişti... Ancak kaynaklar, Venedik casusu olduğu konusunda hemfikirdir. Ayrıca, 1590 yılında Sipahiler tarafından parçalanarak öldürüldüğüne göre, çok servet sahibi olduğuna kanaat getirebiliriz.

Ölümünden sonra serveti müsadere edildi.

Masal'da geçen üçüncü isim, Yasef Nassi'nin Halası ve Kayınvalidesi, Donna Gracia Nassi'dir. 1558 yılında, zengin kocasının serveti üzerine kalan bu kadın, Avrupa'nın engisizyon zülmünden kaçarak İstanbul'a geliyor ve kızı Reyna'nın eşi ve yeğeni Yasef Nassi ile işbirliği yaparak birçok servet sahibi olmaya devam ediyor.

1541 ve Kanuni'nin ölüm tarihi olan 1566 yılına kadar bu lobinin, yeniçeri ağalarıyla el ele vererek, bir nevi Yeniçeri Ağaları - Devşirme Paşalar -Yahudi kadınlar'dan oluşan bir Lobi kurduğunu ve Osmanlı mali sistemini ele geçirdiğini kabul edebiliriz.

1566 yılında, II.Selim'in, Hürrem Sultan'ın oğlu olarak padişah olmasıyla, süreç el değiştirerek devam etmiştir. Bu dönemde, 1558 yılında ölen Hürrem Sultan'ın misyonu, gelini yani II.Selim'in eşi Nurbanu Sultan (Olivia Venier Baffo) adlı başka bir Yahudiyle devam ettirilmiştir. Ayrıca Sokullu Mehmed Paşa, Nurbanu Sultan'ın kızı İsmihan Sultan ile evlendirilmişti, böylece Sokullu Mehmed Paşa, II.Selim'in damadı olmuştur.

1561 yılında ölen Rüstem Paşa'nın kardeşi Cıgalzade (Cağaloğlu) Sinanüddin Yusuf Paşa, 1550-1553 yılları arasından Kaptan-ı Derya olan Sinan Paşa'dır ve Osmanlı Deniz Kuvvetleri Sancağına 6 köşeli yıldız koydurması anlamlıdır.

Kanuni’nin 1550-1553 yılları arasında göreve getirdiği Osmanlı donanmasının Kaptan-ı Derya'sı Sinanüddin Yusuf Paşa, Damat Rüstem Paşa’nında kardeşiydi. Sicil-i Osmani, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kültür Bakanlığı ve Toplumsal Tarih Vakfı, İstanbul 1996, Cilt. 5, s. 1515.

O halde Rüstem Paşa'yı da Yahudi saymamız yerindedir ve boşluk bırakmamaktadır... Hürrem Sultan, sadece oğlu Selim'i değil, kızı Mihrimah'ı da Yahudilerle evlendirmiştir...

II.Selim'in iktidarının ilk yıllarında Hala-Yeğen Nassi'ler'in, başarısız bir Tiberya Projesi var ki, Siyonizm'in öncüsü sayabiliriz. Ancak başarısız olan bu girişimden sonra 1570 yılında bir Kıbrıs'ın Fethi var ki, Lobi'nin ikiye bölünmesine neden olmuştur. Nassi, bu seferden sonra Kıbrıs Kralı olarak anılmaya başlanmıştır..

Nassi'ler ısrarla Kıbrıs'ın fethedilmesini isterken, Sokulllu Mehmed ise şiddetle karşı çıkmıştır. Şüphesiz, Kıbrıs'ın Siyonist sınırlar içinde yer alması buna en büyük gerekçe olmaktadır. Yada meşhur Kıbrıs Şaraplarının, Nassi'ler eliyle Avrupa'ya pazarlanması, çok kapitalizmi çağrıştırsa da, Kıbrıs, bize çok pahalıya mal olmuştur. Kıbrıs'yan sonra Nassiler, Şarap ticaretiyle servetlerine servet katmıştır.

Yasef Nassi'nin bu harekatı, 1571, İnebahtı Bozgununa neden olmuştur. Bize pahalıya mal olduğunu hatırlatmak yerindedir.

1574 yılında, II.Selim'in ölümü üzerine, oğlu III.Murad yeni padişahtır. III.Murad, II.Selim ve Nurbanu Sultan'ın oğluydu. Çiftin kızları İsmihan Sultan ise Sokullu'nun eşiydi.

Dolayısıyla III.Murad iktidarı, Sokullu Lobisinin iktidarı diyebiliriz. III.Murad'ın eşi de başka bir Yahudi Safiye Sultan idi.

Sokullu Mehmed Paşa, bu olaylardan sonra, Venedik tarafında yer alarak, karşı lobi oluşturmuştur. Sokullu Mehmed'in Venedik'ten 1572 yılında getirdiği Salamon Ben Eşkenazi, Sokullu'nun danışmanı olarak III.Murad döneminde misyonu devam ettiriyor. Diğer tarafta ise, Nassi'nin 1579 yılında ölümünden sonra akrabası Salamon Ben Yaeş'te Sultan III.murad'a yakın diğer isimdir. Sonuç olarak, III.Murad dönemi (1574-1595) Yahudi Lobisinin güçlü olduğu dönem olarak devam etmektedir.

1570 Kıbrıs Harekatı gibi, ikinci büyük hata 1577 Polonya Seferidir. Polonya (Lehistan), Yahudi nüfusunun çok fazla olduğu bir yer olarak bilinmektedir. Yine bu dönemde Osmanlı-İran Savaşları ve İngilizlere verilen ilk ahitname dikkat çekmektedir. Bu dönemde Salamon Ben Eşkenazi'nin çabalarıyla sadrazamlığa getirilen Ferhad Paşa dönemin dikkat çeken diğer ismidir.

1595'te Sultan Murad'ın ölümü üzerine, yeni Sultan III.Mehmed (1595-1614), ilk iş olarak sadrazam Ferhad Paşa idam etti. Celali isyanları bu döneme ratlar. Celali isyanları yeniçeri isyanları değil, aksine İstanbul'daki Yeniçeri saltanatına karşı yapılmış bir isyandı. Celali isyanlarını bastırmakla görevli kişi ise Mehmed Paşa idi ve Sinan Paşa'nın oğluydu. Tarihçiler Mehmed Paşa için "Muhannes ibni muhannes", (kahpe oğlu kahpe) derler...

Bu süreç, Osmanlı yıkılışına kadar devam etmiştir...
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Kullanıcı avatarı
yazyagmuru
 
Mesajlar: 1295
Kayıt: 13 Tem 2013 11:11
Konum: ankara

Re: FATİH ŞAHİNTÜRK

Mesajgönderen yazyagmuru » 27 Mar 2014 10:54

facebook
twitter
gplus

mistiklere sıra geldi nihayet
ŞEYH BEDRETTİN&YUNUS EMRE

Evet, çok ilginç bir çıkarım ile karşı karşıyayız.

Yunus emre ile Şeyh Bedrettin hemen hemen aynı zamanda yaşamış iki mistiktir. Birincisinin dünya ve içindekileri hor gören ve yok sayan mistik ve spiritüalist görüşü, diğerinin de "yarin yanağından gayri her şeyi ortak" sayan materyalist ve sosyalist görüşü yüz yıllar sonra iki insan tarafından gün yüzüne çıkarılıp 1950 kapitalizm ve emperyalizm açılım öncesi sosyolojik afyon olarak kullanılmıştır.

Yunus Emre'yi deşifre edip Yunus Emre Divanını yazan ve bize tanıtan Burhan Ümit Toprak idi.

Müzeler Genel Müdürü ve güzel sanatlarda yani mimar Sinan üniversitesinde hoca idi.

Ama asıl ünü kayınpederinden geliyor. Mareşal Fevzi Çakmak ın damadıydı. Mezarı Eyüpsultan da Gümüşsuyundadır. Ortak noktaları Küçük Hüseyin Efendi idi. İkisi de onun sohbetlerinde bulunmuştu ve mareşal "beni şeyhimin başucuna gömün" diye vasiyet etmişti. Burhan Toprak'ın mezarıda aynı yerdedir. Küçük Hüseyin Efendi'nin halifesi de Ömer Fevzi Mardin idi.

Mardin, 1942'den sonra Dinlerarası Dialog'u benimseyen ve üç dini birleştirmek için kolları sıvıyan, Rahip Buchman'ın İsviçre Caux'da kurduğu Moral Re Armament, Manevi Cihazlanma Cemiyeti'nin verdiği kurslara katılan sahtekar din alimiydi. Ve emekli deniz binbaşısıydı. Yakın arkadaşlarından biri de Rauf Orbay idi.

Ayşe Arman'ın kayınvalidesi Betül Mardin'in ve Sosyolog Şerif Mardin'in amcası olan Ömer Fevzi Mardin'in dinlerarası dialog'u benimsediği tarih, Siyonizm'in ve Kapitalizmin Türkiye'ye giriş tarihi ile eşzamanlıdır...

İsrail'in kuruluş tarihi ile Hürriyet gazetesinin kuruluş tarihleri de aynı günlere rastlar... Tesadüf mü? Hiç sanmıyorum...

Mareşal Fevzi Çakmak'a yakın diğer bir dini lider de Şeyh Esad Erbili Hoca Efendiydi. Esad Erbili Hoca Efendi düzmece Menemen provakasyonundan sorumlu tutularak seksen küsür yaşında tutuklandı. İdama mahkum edildi. İlahi tecelli, darağacına çıkmadan hastalanarak vefat etti. Yerine oğlu asıldı. Sene 1930 idi ve Devri İsmet Paşa ve Devri Tek Parti idi...

Menemen olayının ardından sıkıyönetim ilan edilmişti. Sıkıyönetim komutanı Fahreddin Altay paşa idi.

Altay Paşa Kim mi?

Camilere kilise misli sıralar koyalım ayakkabı ile girelim diyen Paşamız...

Olaydan Sonra kurulan İstiklal Mahkemesi Başkanı Kim mi?

Van'ın Özalp ilçesinde kaçakçılık yaptı diye mahkemeye bile gerek duymaksızın 33 köylüyü kurşuna dizdiren Mustafa Muğlalı idi, hakimden çok cellatı çağırmaktadır. İsmet Paşa'nın cellatlarındandı.

Esad Erbili Hoca Efendinin vefatından sonra talebesi Mahmut Sami Ramazanoğlu Erenköy de sohbetleri devam ettirdi. Onun vefatından sonra da Hulusi Topbaş Erenköy Cemaatinin lideri oldu. Şimdi;

A) Hulusi Topbaş, Musa Topbaş'ın kardeşidir.
B) Hulusi Topbaş, Eymen Topbaş'ın babasıdır.
C) Hulusi Topbaş, Elmalılı Hamdi Yazır hoca'nın damadıdır.
D) Okan Bayülgen, Hamdi Hoca'nın değil, Hocanın baldızı'nın torunudur.

Elmalılı Hamdi Hocanın kız kardeşi Şerife Hanımın gelini Fatma İstiklal Çetinkaya da başka bir cellat, Kel Ali namlı Ali Çetinkaya'nın kızıdır. Kel Ali'yi "sonzuza uçan kelebek" İskilipli Atıf Hoca'nın idam kararını veren cellat hakim olarak biliyoruz. Hiç unutmadık, unutamıyoruz...

Soru net: Burhan Toprak Yunus Emre Divanını yazmasaydı bugün Yunus Emre bu kadar bilinir miydi?

Toprak'ın Yunus Emre Keşfi, emperyalizm ve Siyonizm'in Türkiye'ye giriş tarihi ile aynıdır.

Aynı yıllarda ibrani köklü Diyanet İşleri Başkanı Şerafettin Yaltkaya, Şeyh Bedrettin Divanını yazdı. Ardından da Nazım Hikmet, Şeyh Bedrettin Destanını yazdı.

Şeyh Bedrettin in babası Samavna kadısının, yani savcısının adı mı?

İsrail'di:

Hayatı hakkında en geniş bilgiyi torunu Halil tarafından Menâkıb-ı Şeyh Bedreddin adıyla kaleme alınan eserden öğreniyoruz. Şeyh Bedreddin hakkında şunları biliyoruz: Asıl adı Mahmûd olan bu zatın babası İsrail, bir Osmanlı emiri, bir gazi ve de 1361'de Edirne fethedildikten sonra ele geçirilen Dimetoka'ya bağlı Simavna veya Samavna denilen beldenin de ilk kadısıdır. Burada kadılık yaparken oğlu Mahmûd dünyaya gelmiş ve adına İbn-i Kâdî Simavna veya Simavna Kadısı oğlu denmiştir. Bunun Kütahya Simav ile ilgisi yoktur.(Blinmeyen Osmanlı, Ahmet Akgündüz, s.66, 67)

Yıldırım Bayezit dönemi (1389-1402) Yahudileri hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Bu dönemden sonra, Osmanlı Devleti “Fetret Devri”ni yaşamıştır. Yıldırım Bayezit’in, Ankara Savaşında (1402) Timur’a esir düşmesinden sonra, oğulları arasında kardeş kavgası başlamıştır. Bu mücadelede Çelebi Mehmed galip gelmiştir. Bu dönemde kayda değer en önemli olay, bir Yahudi dönmesi olan Torlak Kemal’in Şeyh Bedrettin isyanında icra ettiği roldür.Asıl adı Samuel olan bu Yahudi dönmesi, Torlak Kemal adı ile şöhret bulmuştur. Torlak, Bektaşiliğe yeni intisap etmiş olan acemi, gezginci, batıni, gibi manalara gelmektedir.

Kaynaklarda Torlak Kemal, Torlak Hu Kemal ve Kemaloğlu Torlak Hüd olarak geçen bu şahıs, Manisa ve çevresinde kendi düşüncelerini Simavnalı Bedrettin’in düşünceleriyle

karıştırarak, Şeyh Bedrettin’in halifesi Börklüce Mustafa ile beraber, Bedrettin adına isyana girişmiştir. (Osmanlı Devletinde Yahudiler, A.Hikmet Eroğlu, s. 111, 112)

Güzel, Şeyh Bedrettin'in babasının adı İsrail, sağ kolu Torlak Kemal Yahudi dönmesi olduğu artık malumumuzdur. "Tüm mallarımızı ortak kullanalım, yarin yanağından gayri" şeklindeki komünizan görüşlerinden dolayı Şeyh Bedrettin yeryüzünün ilk komünisti sayılması anlamlıdır.

1402 Ankara Savaşından sonra talebesi yahudi Torlak Kemal ve yeniçerilerden Börklüce Mustafa el ve iş birliği yaparak isyan ederler ve Fetret devrinde Musa Çelebiyi desteklerler. Mehmet Çelebi, kardeşi Musa Çelebi'yi ve şurekasını tasfiye etmişti.

Yıllar sonra 2. Diyanet İşleri Başkanı Şerafettin Yaltkaya da İsrail-zade Bedrettin'in hayatını yazıp, iade-i itibar ediyordu.

Şerafettin Yaltkaya'nın bağlı bulunduğu yer, medrese değil mevlevihane idi. En yakın arkadaşı Hasan Ali Yücel de ordadır.

Gazi Paşa'nın meçhul cenaze namazını kıldıran Diyanet İşleri Başkanı ve en yakın arkadaşı MEB Hasan Ali Yücel, İbadet Dilinin Türkçe olması için adeta çırpınmıştı. Yücel ile Yaltkaya'nın ortak noktaları, mensup oldukları Yenikapı Mevlevihanesiydi. Yenikapı Mevlevihanesinin Postnişini Osman Selahaddin Dede'nin talebesi ve yakın arkadaşı Mehmet Esat Efendi de Selanik Mevlevihanesi'nin Postnişini idi.

Yenikapı Mevlevihanesinin, Beyaz Türklerin sızdığı mevlevihanelerden biri olduğunu söylebeliriz. Diğer sızıntılar, isimler, olaylar ve fikirler Silsile: Sevi'nin Gizli Kurmayları adlı çalışmamda yeteri kadar açıklanmış ve yazılmıştır, ilgilenenler için tavsiye edebilirim...

Mehmet Esat Efendi Şişli Terakki Lisesi kurucularından Refik Recep Efendi'nin eniştesidir. Refik Recep Efendi'nin damadı Halil Ağa ise dolandırıcı Halil Bezmen'in dedesiydi:

Halil Bezmen Dergaha Girdi, Özlem Yılmaz, Sabah, 30.04.2006. http://arsiv.sabah.com.tr/2006/04/30/cp ... 0-102.html

Şeyh Bedrettin'i bize tanıtan ve Şeyh Bedrettin Divanını yazan Şerafettin Yaltkaya'nın mensup olduğu Yenikapı Mevlevihanesinde durum budur.

Gayet açık, Yaltkaya'nın bizi Şeyh Bedrettin Felsefesine çağırdığı tarih, Emperyalizm ve Siyonizm'in Türkiye'te giriş tarihi ile aynıdır.

Burhan Toprak Vs. Şerafettin Yaltkaya veya Yunus Emre Vs. Şeyh Bedrettin diyebiliriz, yerindedir...
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Kullanıcı avatarı
yazyagmuru
 
Mesajlar: 1295
Kayıt: 13 Tem 2013 11:11
Konum: ankara

Re: FATİH ŞAHİNTÜRK

Mesajgönderen yazyagmuru » 27 Mar 2014 11:06

facebook
twitter
gplus

KOÇ 1

Koç'un Örümcek ağlarını daha önceden yazmam gerekirdi. Gecikmiş bir yazıdır, tamamlıyorum...

Şüphesiz Koç'u bugünlere getiren isimlerin başında yıllar önce tanıştığı bir isim vardı: Bernard Nahum...

Kim mi?

1908-1920 yılları arasında Türkiye Musevi Cemaati Lideri Hahambaşı Haim Nahum'un oğluydu. Haim Nahum'un İsmet Paşa'nın Harbiye'den Fransızca öğretmeni ve 1923-24 Lozan Görüşmeleri sırasında Hilafetin kaldırılması konusunda İngilizlere söz verip, İsmet Paşa'yı ikna ettiğini hatırlatmakta fayda var. 3 Mart 1924 günü hilafet kaldırılırken, TBMM'de Meclis sekretarya katiplerinden biri de genç memur Koçzade Mehmet Vehbi, yani Vehbi Koç idi.

Vehbi Koç, II.Dünya Savaşından önce ticarete atılırken, şüphesiz üyesi bulunduğu CHP'den destek almıştı. Burla (Benardate) Kardeşlerden transfer ettiği Bernard Nahum ile adlarının ve soyadlarının ilk iki harflerini kullanarak BEKO Markasını kurarken heyecanlı olması gerekirdi.

Koç'u uluslararası alanda tanınmış biri yapan olayı da, kendi anılarından yazalım:

İngilizler, Almanlarla çalıştığımız için bizim firmayı kara listeye sokmuşlar. Buna üzüldüm ve durumu nasıl düzelteceğimi düşünmeye başladım.
İkinci Dünya Savaşında Museviler, Almanya’nın işgal ettikleri ülkelerde, ya öldürülüyorlar ya da kaçıyorlardı. Yine böyle kaçmak zorunda kalan, Romanya Musevilerinden aşağı yukarı 600 kişilik bir grup küçük bir gemi ile İstanbul limanına gelmişti. Bize sığınmak istiyorlar, biz kabul etmiyoruz. Akdeniz’e çıksalar Alman donanması ya havadan ya da denizden batıracak. Perişan bir hal. Vapur Sarayburnuna demir atmış. Ankara’dan talimat bekleniyor. O sırada Mobil Oil Şirketinin Türkiye Müdürü, harıl harıl beni arar. Ankara’ya geldi. Anlattığına göre, Mobil’in Romanya’daki direktörü, hanımı ve iki çocuğu ile birlikte vapurda imiş. İsteği, Türk hükümetinin bu dört kişinin vapurdan çıkmalarına izin vermesi.

Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gittim. O zaman orada tanıdığım şube müdürü, sonradan Dışişleri bakanı olan İhsan Sabri Çağlayangil idi. Durumu ona anlattım. Bana, ‘Bu işte o kadar istek var, o kadar büyük paralar teklif ediliyor ki, kimse elini süremiyor. Bu ancak bakan işidir. Bakan Faik Öztrak’tır. Ancak onun emri ile çıkabilir. Gidersin, anlatırsın’ dedi.

Bakanlığa gittim. Bayramdı, kuyruğa girdim. Bir süre sonra beni kabul etti. Bakan’a: ‘izin verirseniz, yandaki odada size bir şey söylemek istiyorum’ dedim. Kibar adam, beni yan odaya aldı. Bakanın benim hakkımdaki iyi düşüncesi sonucu, emir verdi. İhsan Sabri Bey de arkadaşımız olduğu için derhal bu emir İstanbul’a bildirildi ve aile kurtuldu.” (Hayat Hikayem, Vehbi Koç, Can Dündar, s.73)

Koç'a yardım eden İçişleri Bakanı Faik Öztrak'ın Endogomik bağlarını biraz yazabilir miyim:

a) Koç'a yardım eden İçişleri Bakanı Faik Öztrak'ın oğlu Orhan Öztrak da 27 Mayıs İhtilali sonrası kurulan kurucu meclisin Tekirdağ il temsilcisiydi.
b) Faik Öztrak’ın damadı Osman Şefik İnan ise 27 Mayıs İhtilalinden sonra kurulan I. Gürsel Hükümetinin Devlet Bakanı ve kurucu meclisin Çanakkale temsilcisiydi.
c) Faik Öztrak’ın gelini Gülmen Yetkin ise Ord. Prof. Suud Kemal Yetkin’in kızıydı.
d) Suud Kemal Yetkin’in babası da, hilafetin kaldırılması konusunda 53 arkadaşıyla beraber önerge veren CHP Urfa milletvekili Şeyh Saffet (Yetkin) idi.
e) Gülmen Yetkin’in gelini İlkay Asparuk ise Emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Cumhur Asparuk’un kızıydı.
f) İçişleri Bakanı Faik Öztrak’ın aynı adı taşıyan torunu Faik Öztrak da bugün CHP Tekirdağ milletvekilidir.

Haim Nahum, Lozan'da Hilafetin kaldırılması konusunda İsmet Paşa nezdinde lobi yapıyor, Vehbi Koç, TBMM'de katip olarak kayda geçiyor, yıllar sonra ticarete atılıyor, yanındaki isimde oğul Bernard Nahum... Merak etmeyin, üçüncü kuşak torun Jan Nahum'da uzun süre Kıç Holding bünyesindeki Tofaş Aş.'nin Genel Müdürlüğünü yapıyor... Bernard Nahum ayrıca B’nai B’rith Teşkilatı’nın Türkiye ayağı olan Fakirleri Koruma Cemiyeti’nin de üyesiydi.

Koçzade Mehmet Vehbi, geleneği bozmayarak "dışarıdan" kız almadı. Teyzesinin kızı Sadberk Aktar ile evlendi. Sadberk Hanım'ın kız kardeşi, yani Vehbi Koç'un diğer teyze kızı ve baldızı Adile Hanım'ın gelini de bügün jet Sosyetenin önemli siması Ender Mermerci idi. Ender Hanım, ünlü Cildiyeci Prof. Dr. Hasan Reşat Sığındım'ın kızıydı. Hasan Reşat Sığındım, Üzeyir Garih'in babası Ezra Garih ile iş ortağı idi. Birlikte Beyoğlu Tünel'de ortak muayenehane açmışlardı.

Azra Garih ve Hasan Reşat Sığındım'ın diğer bir ortak noktaları da Küçük Hüseyin Efendi idi. İkisi de Küçük Hüseyin Efendi'nin müridiydi.

Sadece onlar mı? Başka kimler vardı kimler:

Bu vesile ile Büyük Evliyaullah Hazeratı cümlesinden olup, yolumuzun ulularından Arif-i Zat-ı Billah Esseyyid Mevlana Küçük Hüseyin Efendi'yi ve halife-i hassı Zat mürşidi Esseyyid Ömer Fevzi Mardin Hazretleri’ni zikrettikten sonra terbiyesinde yetişmiş pek çok değerli dervişlerinden birkaçının isimlerini burada dercetmek istiyoruz: Eski Başvekillerimizden vatanperver Hüseyin Rauf Orbay, beynelmilel tıp ilmi ile mücehhez Ord. Prof. Dr. Hasan Reşat Sığındım, yine tıp aleminden Ord. Prof. Dr. ve aynı zamanda Paşabahçe Tezyin-i Sanatlar hocası muhterem Ahmet Süheyl Ünver, Washington Büyükelçimiz Münir Ertegün, eski Adliye ve Hariciye Vekillerimizden Ord. Prof. Dr. Yusuf Kemal Tengirşenk, Sağlık eski Bakanlarından tıp profesörü Dr. Nihat Reşat Belger, Atina Büyükelçimiz Enis Akaygen, Müzeler Umum Müdürü Prof. Dr. Burhan Toprak ve Mareşal Mustafa Fevzi Çakmak ve teğmen rütbesi ile huzuruna varıp mübareğin kendisine gösterdiği keramet üzerine ömrünün son demine kadar mum ışığında Kur'an-ı Kerim okuyan Balıkesir Kumandanı Korgeneral Kurtcebe Noyan Paşa. Bu vesile ile ayrıca belirtmiş olalım ki Halveti Tarikatinden Şark Orduları Başkomutanı Kazım Karabekir Paşa, Mevlevi Tarikatinden Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tekin Arıburun (Paşa) ve Aziz Şeyhimin “Ordumuzun en değerli paşası Faik Türün Paşadır.” diye buyurduğu 1970 ile 1973 arasında İstanbul 1. Ordu Kumandanı Org. Faik Türün Paşa da birer mübarek tarikat mensubudurlar. (Miratül Hakaik, Mehmet Faik Erbil, s. 406)

Yukarıdaki isimlerden sondajlama, herhangi birini alıp, fırtına etkisi yapacak bir endogomi yapıyorum:

a) Emekli Hava Kuvvetleri Komutanı ve AP'li senatör Tekin Arıburun'un eşi DP'li milletvekili Perihan Eldeniz, Kıbrıslı Kamil Paşa'nın torunu, Naci (Eldeniz) Paşa'nın kızıydı.
b) Naci Eldeniz Paşa’nın eniştesi “Colonel” Aziz Bey, Berlin Sefiri Sadullah (Ayaşlı) Paşa’nın gelini yazar Münevver Ayaşlı’nın dayısıydı.
c) Tekin Arıburun-Perihan Eldeniz çiftinin kızı Gülfiliz Hanım ise Hulusi Tanman eşiydi.
d) Hulusi Tanman'ın teyzesinin kızı İnci Kıraç, Can Kıraç'ın eşiydi.
e) Can Kıraç'ın kardeşi İnan Kıraç'ın eşi Suna Kıraç, Vehbi Koç'un kızıydı.

Döndük dolaştık, Vehbi Koç'a geldik. Dahası da var. İnci Kıraç, yukarıda adı geçenlerin şeyhi Küçük Hüseyin Efendi'nin torunuymuş. (http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=13452)

yalnız "oyun içinde oyun", "endogomi içinde endogomi" var demek istiyorum, yukarıda madde madde yazdığım bağların "b" maddesine bi çengel daha atmak istiyorum. B maddesini tekrar yazıyorum:

Naci Eldeniz Paşa’nın eniştesi “Colonel” Aziz Bey, Berlin Sefiri Sadullah (Ayaşlı) Paşa’nın gelini yazar Münevver Ayaşlı’nın dayısıydı.

a) Münevver Ayaşlı'nın kayınpederi Sadullah Ayaşlı'nın kızı Edibe Ayaşlı, Ali Nuri Okday Paşa'nın eşiydi.
b) Ali Nuri Okday-Edibe Ayaşlı çiftinin kızı Semra Okday, Selami Tanman'ın eşiydi.
c) Selami Tanman, Hulusi Tanman'ın kardeşidir. Yani İnci Kıraç'ın diğer teyzeoğludur.

Güzel, CHP'li Vehbi Koç'un DP iktidara gelince desteklediğini tahmin etmek or olmasa gerek. Şunu söyleyebiliriz: Bu ülkede sermaye, her zaman çift taraflı oynar. Yada diğer bir deyişle her zaman kazanan ata oynar.

Kumarı her zaman oynatan kazanır demek yerindedir. Koç'un bu ikiyüzlülüğünü 12 Eylül 1980 darbesinde de görmek mümkün. 12 Eylül'den bir hafta sonra 19 Eylül'de Kenan Evren'e tebrik ve tavsiye mektubu yazan ve gönderen Koçzade Mehmet Vehbi, kısa bir süre sonra ANAP kurulunca Özal'a maddi yardım ve tebrik mektubu gönderecekti. Sermaye, siyaset ve ideoloji üstü kaldıkça kazanır.
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Kullanıcı avatarı
yazyagmuru
 
Mesajlar: 1295
Kayıt: 13 Tem 2013 11:11
Konum: ankara

ÖncekiSonraki

Dön Yeni Dünya Düzeni
cron