Devlet-platon(lütfen okuyun)

Yeni Dünya Düzeni (New World Order), monarşileri yıkmayı, dini inançları yok etmeyi, ulus devletleri ve vatanseverliği sonlandırarak sosyal düzeni alt üst etmeyi planladığı öne sürülen teori

Devlet-platon(lütfen okuyun)

Mesajgönderen biyazıpcıkcam » 04 Ağu 2014 15:53

facebook
twitter
gplus

arkadaşlar şimdi yazacağım yazıyı lütfen yarıda kapamayın. yazı dağınık olursa kusra bakmayın.
yazdıklarım gerçekten uçuk şeytler olacak kabul ediyorum ama lütfen kesip atmayın hele ki önümüzde olcak olayları incelerken önemli olabilir.

yazıda platon-devlet adlı kitabıyla ilgili bahsedeceğim ve de illuminati ile alakasından kitaptan alıntılar yaparak yazcam uzun olcak ama kitaptan o konuşmaları almam gerekir böyle bir başlık açıyorsam çünkü kimse umursamaz yazıları koymazsam.

konunun başlarındaki olaylar daha bir yoruma açıktır kesinlikle ama sonlarda daha bi anlaşılır olacak.
kitap sayfalarını hasan ali yücel yaınlarındaki sayfalarına göre yazdım başka bir yayında sayfa sayıları değişik olabilir diye söyleme gereği duydum

:::::::PLATON-DEVLET:::::::

kitaba başlarken sokratesle arkadaşları eve gidiyorlar ve orda doğruluk üzerine sohbetle başlıyor herşey. sokrates konuşma başlarında tartışmasında eğrilikle doğruluğu tartışıyor ve doğruluğun neden daha güzel bişey olduğunu anlatmaya çalışıyor.(bu arada dikkati çeken bir nokta var o da konuşma sırasında aslında en eğri olan adamın eğrilikte çok başarılı olduğu için kendini doğru gibi göstermesi ama doğru olan adamın da kendini doğru olarak göstermemeye çalıştığı ve eğri sanıldığıdır)
başta çocuklara korkunç ve korkutu masalların anlatılmaması da anlatılıyor.

sf.75 e geldiğimideki konuşmalardan biri şu
-peki,hadesin ülkesinde olup biten korkunç şeylere inanan biri,nasıl olur da ölümden korkmaz?savaşta yenilmekten,esir düşmektense,ölmeyi nasıl göze alabilir?
-alamaz
-öyleyse,hades üstüne söylenenlere de göz kulak olmak gerek;anlatınlan korkunç şeyler,doğru olmadıktan başka,iyi bir savaşçı olmaya da engeldir.hadesi övsünler kötüleyeceklerine.
-doğru
-doğruysa, homeros'taki şu sözleri ve benzerlerini silip atmalı "bu ölmüş,bu sönmüş insanlara kral olmaktansa,yoksul bir çiftçinin yanında ırgat olmak daha hoş gelir bana..", "tanrıları bile ürküten o korkunç,o kokmuş dünya ne ölümlülerin gözüne gözüksün ne ölümsüzlerin", "eyvahlar olsun!insan bir gölge oluyor Hades'in ülkesinde,öyle bir gölge ki,can yok içinde.." "kaynaşan gölgeler içinde bi o vardı kendini bilen" , "can,bir duman gibi kayıp gidiyor toprağın altına bitkin bir haykırışla..", "korkunç bir mağaranın dibinde,salkım sakkım asılı duran nasıl acı bağrışlarla uçuşurlarsa,canlar da öyle gidiyordu Hades'in ünkesine..." işte Homeros ve öteki şairler bu ve buna benzer sözleri atmamızı hoşgörmeli. ama bunlarda şiir yok mu?duyan hoşlanmaz mı bunlardan? tersine,bunlar hoşa giden sözler olduğu için,özgürlüğü sevmesi, kölelikten,ölümden kaçınması gereken insanlara duyurmamalı.
-evet duyurmamalı.
-Hades ülkensinde adı geçen initliler ırmağı kopkytos,korkular nehri styks,hortlaklar,hayaletler gibi,insaın tüylerini ürperten şeyleri de atmalı.başka bakımlardan işe yarıyabilir belki bunlar.ama,bizzim bekçilerimiz için tehlikelidir. bu ürperme onları yumuşatıp gevşetebilir,bizse bunu istemiyoruz.


şimdi syf.83 den alıntı yapacağım
-Ama şair bu sözleri söylerken,kendisi değil,bir başkasıymış gibi davranırsa, nedir o zaman yaptığı şey?bir başkasının yerine geçmek, sözünü bir başkasının kişiliğine,elinden geldiği kadar uydurmak değil mi?
-evet
-peki,bir insan seisini,davranışını bir başkasına uydurmaya çalıştı mı ne yapmış olur?benzemek istediği kişiyi taklit etmiş olmaz mı?
-olur
-demek ki,Homeros da,bütün şairler de anklatmalarında taklide başvururlar


syfa 85
-Haa!şimdi anladım. tragedyada gördüğümüz çeşit budur.demek ,şiirin iki türlü anlatma yolu varmış:biri,dediğin gibi tragedya ve komedyadaki taklit yolu,öteki,şairin olan biteni kendi anlatması.bu çeşit de dithyrambos'larda görülür sanırım. her iki çeşidin de bir araya geldiğpi olur,destanlarda başka şiirlerde olduğu gibi.anladın mı şimdi düşüncemi?
-evet,anladım ne demek istediğini
-öyleyse hatırla demin söylediğimizi.ne demiştik?gençlere söylenmesi gereken sözlerden sonra,bu sözlerin nasıl söyleneceğini incelemek kalmıştı demiştik
-hatırlıyorum
-ne demek istediğimi anlatayım artık şimdi.şairlerin,şiirlerinde taklide başvurmalarına izin verecek miyiz, vermeyecek miyiz? vereceksek ne zaman,hangi konularda vereceğiz ? bunun üstüne anlaşalım.
-anlıyorum.devletimizde tragedya ve komedyaya yer verecek miyiz,vermeyecek miyiz?sözü buna getirmek istiyorum.
-belki buna, belki daha başka şeylere.şimdiden kestiremiyorum.söz bir rüzgar gibi bizi nereye iterse oraya gideceğiz.


yazacağım aralarda da birçok konuşma var ama onlarda durmuyorum. burda koruyucularımızın nasıl insanlar olacağı ne yapmaları gerektiği tarzı şeyler yazmakta. (bi de bekçilerin ortak alanda yaşayıp kadın ve çocukların birbine ortak olmaları yazıyor!!)

syf 223' e gelelim.bundan sonraki bölümler daha dolu ve daha bilgi verici

-heralde fark etmişsindir ki,duyularımızı yapan usta,görme ve görülmeye ötekilerden daha çok emek vermiş.
-hiç düşünmemiştim bunu.
-düşün öyleyse:ses ve duyma, duymak ve duyurmak için bir başka şeyi gerektirir mi?öyle bir şey ki, onsuz biri duymaz,öteki duyulmaz olsun.
-hayır,böyle bir şeyi gereksemezler.
-hepsi demeyelim ama,duyularımızın çoğu böyle bir şeyi gerektirmez.getektireni var mıdır,sence?
-yoktur.
-gözlerimizde istediği kadar görme gücü olsun,onları istediğimiz gibi kullanalım.her şeyde istediği kadar renk olsun.bir başka cinsteb üçüncü bir şey işe karışmazsa,gözlerimiz görmez,renkler de görülmez.
-nedir,bu demek istediğin?
-ışık dediğin şey.
-doğru
-demek ki,görme ve görülmede,öteki duyularla nesneler arasında dolmayan değerli bir bağ vardır.ama sen belki tutar,ışık değersiz bir şeydir,dersin
-hiç de değil,ışığı nasıl küçümserim!
-sence,gökteki tanrıları hangisi bu bağı elinde tutar?hangisinin yardımıyla gözlerimiz, görebildiği kadar görür,görülebilen şeyler de görülür?
-güneş tanrı demek istiyorsun... herkese göre ışığın kaynağı odur?
-peki görmenin bu tanrıyla nasıl bir ilişiği olduğunu bilirsin?
-nasıl?
-görme yetisi ve bu yetiyi içine taşıyan göz dediğimiz şey güneş değildir,tabii.
-değildir,elbet.
-ama,duyular arasında güneşe en yakın olanı gözdür,değil mi?
-en yakını tabii.
-ondaki görme yetisi de,ona güneşten akıp giden bir güç değil midir?
-doğru
-peki,görmenin kendi deği,sebebi olan güneş de gördüğümüz bir şey değilmidir?
-öyledir
-şimdi şunu iyi belle,iyinin doğurduğunu söylediğim varlık güneştir.iyi,onu kendine eş olarak yaratmıştır.görünen dünyada,göz ve görünen nesneler için güneş neyse,kavranan dünyada da iyi düşünce ve düşünülen şeyler için odur.
-nasıl?daha iyi açıkla bunu
-bilirsin ki,renkleri gün ışığıyla değil de gece ışıklarıyla aydınlanan nesnelere bakıldığı zaman,göz onları güçlükle görür,gözü keskinlğini yitirmiş sanır insan.
-evet
-ama nesneler gün ışığıyla aydınlandı mı,aynı göz onları apaçık görür;kör olmadığı ortaya çıkar.
-şüphesiz.
-ruh için de şöyle düşün: ruh,bakışlarını gerçeğin ve varlığın aydınlattığı bir nesneye çevirdiği zaman onu kavrar,bilir ve tam bir anlayışa varır.ama,karanlıkta karışık doğan ve ölen geçicişeylere çevrildi mi,yarım yamalak,bulanık görür onları. bir görünüşten ötekine,bir uçtan öbür uca atlar,aklını işletemez olur
-öyledir.
-işte nesnelere gerçekliğini,kafaya da bilme gücünü veren iyi ideasıdır.bunu iyi bil.bilinen şeyler olarak gerçeğin ve bilimin kaynağı odur.ama bilim ve ger.ek ne kadar güzel olursa olsunlar,şuna inan ki,iyi ideası onlardan ayrı,onların çok üstündedir.görünen dünyada ışığın ve gözün güneşle yakınlığı olduğunu düşünmek doğru, ama onları güneş saynaj yanlış olduğu gibi,kavranan dünyada da bilim ve gerçeği yakın saymak doğru,ama onları iyinin ta kendisi saymak yanlıştır.iyinin yeri elbette ikisinin de üstünde,çok yükseklerdedir
-bilimi ve gerçeği doğuran,onlardan daha güzel olan iyinin sence görülmedik bir güzelliği olmalı.ama herhalde iyiye zevk demeye kalkmazsın.
-tanrı korusun.iyinin nasıl bir şeye bak sana şöyle anlatayım
-nasıl?
-güneş,görünen nesnelere yalnız görülme özelliği sağlamakla kalmaz.kendisi gelmeden onları dünyaya getirir büyütür,besler.buna bir diyeceğin yoktur heralde?
-yok
-bilinen şeyler için de öyledir.bilinme özelliğini iyiden alırlar.bundan başjka iç ve dış varlıklarını da ona borçludurlar. böyleyken,iyi,hiç de bir varlık değildir.varlıktan çok daha parlak,çok daha güçlü bişeydir.
O zaman Glaukon kahkahayı bastı:
-ey güneş tanrı! amma da yükseklere çıktın
-kabahat send........


tabi kitapta bu aralarda hep ruhçu şeylerden bahsedilir. bedeni doyurmak değil ruhu doyurmanın önemli olduğu gibi şeyler

Spoiler: göster
bi de mağara benzetmesini anlattayım platonun. biz aslında eli kolu bağluı bir şekilde mağarada duran insanlarızdır. mağarada ateş yanmaktadır ve bu ateşten yansıyan gölgeleri biz aslında gerçek sanırız aslında gerçek farklıdır.bu eli kolu bağlı adamlardan birini çözsen adamı güneşe cıkarsan gözleri başta alışamaz gölgeden ışığa çıkınca(matrix'i yine akıllara getiren olay) sonra bu adam dışarıyı görüp geri mağradaya girse yine ona da alışamaz.gördükleri şeyi başkalarına anlatmaya çalışsa diğerleri onu ciddiye almaz


syf 270 de koruyucularımız övülüp diğer bütün yaradılışlardan üstün oldukları anlatılyor( kibir),

sonraki sayfalarda 4 farklı devlet şekli de anlatılıyor ideal devlet dışındaki( timokrasi, oligarşi , demokrasi ,zorbalık)
şimdi özele gircem olayın çok daha uçuk geleceği yerlere ama lütfen yazıyı bırakmayın. asıl bizim ilgilenceğimiz oligarşi,demokrasi,zorbalık(hatta demokrasi ve zorbalık )
oligarşi olayı türkiyede biraz daha değişik ama demokrasi insanında anlayacaksınız demeye çalıştığımı

:::OLİGARŞİ::

oligarşide zenginlerle yoksullar ayrılır. başta oligarşi adamı vardır mal mülk sevdalısı israf eden
oligarşi adamının gidişi nasıl olur ona bakalım. syf 284
-şimdi böyle bir düzende baştaki zenginlerin,yoksuıllarla bir yolculukta,bir toplantıda ya da bir seferde bir araya geldiklerini düşünelim.birlikte denize açılsınlar,savaşa katılsınlar,tehlike karşısında birbirlerinin nasıl davrandıklarını görsünler.o zaman zenginler mi yoksulları hor görecek yoksa fakirler mi zenginleri?yukarından bakan artık zengin olmayacak;tersine zayıf,kuru,güneş kavruğu bir yoksul,yağ bağlamış bir zenginle ana baba gününde yanyana geldiğinde ne düşünür?bu adamlar yoksulların korkaklığı yüzünden zengin olmuş demez mi,kendi kendine? sonradan bir araya gelip konuşan yoksullar şu sözü etmezler mi: "bu adamlar bizim elimizde be! yok bu adamlar!"
-böyle diyeceklerine hiç şüphe etmem.
-cılız bir beden,dışarıdan gelecek küçük bir sarsıntıyla hemen yatağa düşer. hatta kimi zaman dış sebep olmadan da kendi kendini yer.onun gibi,bu durumda bir devlet de en küçük sebeplerle sarsılır,iç savaş başlar;ikiye bölünen halkın bir kısmı demokrasilerden yardım ister. yabancılar karışmadan da kavganın alıp yürüdüğü olur

fakirler bundan sonra demokrasiyi kurmuş olur. ve oligarşi adamı gider.

:::::DEMOKRASİ VE ZORBALIK :::::::::::::::

şimdi asıl adama geldik. demokrasi devletine ve adamına bakalım

syf 286
"-bu arada kimi mahpuslara da gün doğar.onlarınki de ayrı keyif.ölümne,sürgüne mahkum kimselerin bu yeni devlette nasıl yaşadıklarınnı görmüşsündür.halkın arasında ,ellerini kollarını sallayarak,hortlaklar gibi dolaşırlar.kimse farkında değilmiş,onları görmüyormuş gibi."

vede demokrasinin son buluşu ve demokrasi adamının zorbaya dönüşü

syf 292
" -oligarşiyi yıkan da gene bu doymak bilmeyen zengilikten başka bir şeye değer vermeyen tutku olmuştu.
-doğru
-onun gibi,demokrasiyi yıkan da,onun en büyük değer saydığı,doymadan arzuladığı şey oldu
-nedir o?
-özgürlük.bir demokrasi devletinde herkesin en güzel dediği şey odur.özgür doğan bir insan yalnız böyle bir yaşayabilir,derler,duymuşsundur
-evet,sık sık duyduğumuz sözlerdir bunlar
-işte buna gelmek istiyordum ben de.bu doymak bilmeyen,başka değerleri küçümseyen özgürlük isteği demokrasinin değişmesine ve zorbalık yolunu tutmasına sebep olur
-nasıl?
-bu özgürlüğe susamış devletin başındakiler içki sunmasını bilmeyen sakilere döndüler mi,demokrasi alabildiğine hürriyet içip sarhoş olur.halkı yönetenler her yola girmesini beceremez,her istenen özgürlüğü veremez olunca halk onları suçlandırır, hain diye, oligark diye cezalandırır


syf.293-294
-bütün bunların birike birike ne kötü bir sonuca varacağını kestirebilirsin.yurttaşlar o hale gelir ki,bir yerde baskıya benzer en ufak bir şey gördüler mi,kızar,ayaklanırlar;yazılmış yazılmamış bütün kanunları hiçe sayarlar,kelimenin tam anlamıyla başına buyruk kalmak isterler.bu hali görmüşsündür bilirsin

-aşırı özgürlüğün tepkisi,insanda da,toplumda da aşırı kölelikten başka bir şey olmaz sanırım.


demokrasiden zorbalığa geçiş çok tanıdık gelmiyormu?

syf.295
-demokrasiyi 3 sınıfa ayırarak düşünelim.birincisi,serbestliğin doğurduğu oligarşideki kadar kalabalık bir sınıf.
-evet
-yalnız bu sınıf oligarşidekinden çok daha çabuk gelişir.
-nasıl?
-oligarşide bu sınıf hor görülür,devlet işlerinden uzak tutulur,hem işsiz,hem güçsüz kalır.demokrasiyse devlet hemen hemen toptan bu sınıfın eline geçer.konuşanlar, iş görenler de bu sınıfın en azılılarıdır.ötekiler kurultay sıralarına oturup vız vız eder,biri kendilerini tersleyince de ağızlarını kaparlar.pek azı devlet işlerinin başına gelebilir.

uzun uzun yazmıyacağım gebermiş durumdayım :mrblue: diğer sınıf devletteki zenginler diğeri ise normal halktır

syf 297

"-halkın başına geçen adam,çoklupun kendine kul köle olduğunu görünce yurttaşlarının kanına girmeden edemez. onun gibilerin hoşlandığı lekeleme yolunu tutar,onu bunu suçlandırıp mahkemelere sürükler,vicdanını kirletip canlarına kıyar,ağzını ,dilini hısım arkabasının kanıyla boyar;kimini sürer,kimisini öldürtür;bu arada halka borçların bağışlanacağı,toprakların yeniden dağıtılacağı umudunu verir.böyle bir adamın kaderi bellidir artık.ya düşmanlarının eliyle ölecek ya da zorba bir kurt olacaktır


zorbanın düşmanlarını yenmesiyle olacak olaylara geldi sıra

syf 298

-ilk günler zorba,dört bir yana selamlşar,gülümsemeler dağıtır,zorbanın tam tersi gibi gösterir kendini; yakınlarına ve halka bol bol umutlar verir, borçluları avutur herkese, hele kendi adamlarına topraklar dağıtır, dünyanın en cömert, en tatlı adamı gibi görünür, değil mi?
-öyledir
-ilkin dış düşmanlarıyla uğraşır ,ama onlardan korkusu kalmayınca yeni savaşlar çıkarır ortaya,halkı hep buyruğu altınsda tutmak için.


konuyu bağlama amaçlı bu yazıyı şuracığa spoiler olarak olarak ekliyeyim.(r-kompleksle ilgili olanı)

Spoiler: göster
Selam Arkadaşlar ;

Sürüngen beyin,adı "aşağılayıcı çağrışımlar yapsa da "hayatta kalma"içgüdüsünün merkezidir.
Bu beyin bölgesine ,sürüngenin İngilizcesinin (Reptilian)ilk harfinden hareketle R-Kompleks de denilmektedir.

Beynin bu bölgesini akıl değil,içgüdüler yönetir.
İçgüdülerin de birinci önceliği ,ölmemektir.
İkinci önceliği ise üremektir.
İçgüdüsel kod basittir. "Hayatta kal ve üre /çoğal "
Beynimizdeki R-Kompleksin,kertenkele,yılan gibi sürüngenlerin beyni ile ortak özellikler göstermektedir.İnsan gururunu kurtaracak iyi haber ,Sürüngen Beynin,insan beyninin "sadece bir bölümünü",kertenkele,yılan gibi sürüngenlerin beyninin ise "tamamını" oluşturmasıdır

R-Kompleks insan beyninin en ilkel bölümüdür.Eski çağlardan kalma (hayvansal)alışkanlıklarıyla hareket eder.Az gelişmiştir.Ama hayatta kalmayı başaran bir yapıdır.

Aile ve grup içindeki çatışmanın geniş ölçekli bir versiyonu sosyal alanda görülür.İnsan beyninde olduğu gibi toplumsal yaşamda da bazen R-Kompleks /sürüngen beyin (iblis)egemen olur.Böyle dönemlerde "kitlesel akıl tutulması" yaşanır.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyadaki birçok sosyal bilimcinin beynini bu konuyla ilgili bir soru kemiriyordu: "Kant,Hegel,Schopenhauer gibi filozafları ,Goethe gibi büyük yazarları,Wigner gibi büyük bestecileri çıkarmış bir Alman ulusu, nasıl oldu da Hitler gibi delini peşinden gidip yirmi milyondan fazla insanın ölmesine neden oldu ?Hitler "mühendis kafalı"olmakla ünlü Almanlara ne yapmıştı? Mantıklı insanların mantıksızlaşmaya başlamasına sebep olan neydi ?

Uzun süren araştırmalarla cevabın bazı bölümleri keşfedildi.Almanların beyninde sürüngen beyin baskın hale gelmiştir.

Pekiyi bunun metodu neydi ?

1)Sosyal psikoloji araştırmalara göre,bir insanın beynini R-kompleks/sürüngen beyin seviyesine indirmenin en iyi yollarında biri ,onu bir gruba dahil etmekti.İç bağları sıkı bir grup içinde, kişi "akıl ihalesi "yoluyla mantığını (korteks)kullanmaktan vazgeçebiliyordu.

Bu amaçla kullanılan ikinci yol ise ;

2)Kitlesel korku kültüründe yaşatmaktı! Eğer bir banka şubesinden havaya bir el ateş edersiniz,eğitim düzeyleri ne olursa olsun ,oradaki her kesim beynini bir saniyede "sürüngen seviyesine"indirirsiniz!

Aynı şekilde korkuya dayalı politik propaganda ile kitleler sürüngen beyin seviyesine indirilebiliyor.

Bu siyasal stratejide 3-D çok önemlidir.
"Düşman göster,
"Dayanışma duygusunu kışkırt,
"Düşündürme!

Sürekli çatışma çıkar ki taraftarların düşünmesinler !İnsanların mantığına değil,içgüdülerine hitap et.



syf 299da devam edelim
-zorbanın yükselmesine yardım etmiş hatırı sayılır kimseler arasında sözlerini esirgemeyenler çıkar,en yiğitleri kendi aralarında,hatta zorbanın yüzüne karşı durumunun kötülüğünü söylerler.
-böyleleri çıkabilir
-başta kalmak isterse zorbanın bütün bu adamları temizlemesi gerekir. dostları arasında olsun,düşmanları arasında olsun tek değerli insan bırakmaz

-yurttaşlarını ne kadar kızdırırsa,bekçilerini de o ölçüde çoğaltmak,onlara güvenmek zorunda kalmayacak mı?
-kalacak elbet
-bu güvenilir bekçiler kimler olacak?nereden getirecek onları?
-getirmesine lüzum yok,parayı verdi mi sürüyle gelirler,hem de koşa koşa.
-al sana bir sürü yaban arası daha!hem de dışarıdan,dört bir yandan gelen yaban arıları


-zorbaları böylesine öven tragedya şairlerini biz ve bizimkine benzer bir düzen kuranlar,devletimize sokmazsak,bu şairler bizi hoşgörecek kadar akıllılık ederler sanırım.

burda bahsedilen tragedya şairlerinin fetvacılar olduğunu düşünüyorum.ilerde de destekliyeceğim

zorbanın dışardan daha bekçiler getirip yurdunu zora onlara köle ettireceği yazıyor ilerleyen sayfalarda.

syf 313de bir zorbadan daha bahsediliyor ve bizim zorbadan daha da mutsuz olan

-zorba doğmuş bir insan düşün ,ömürümnü köşesinde geçirmiyor da ,kaderin kötü bir oyunuyla bir topluluğun baş zorbası olmak durumuna geçiyor;böylesi daha mutsuz değilmi?

-bazı toplumlarda bir sürü kölesi olan zenginler vardır ya,bunlardan birini alalım.birçok insanı elinde tutmak bakımından bu zengin,devlet başındaki zorbaya benzer.aradaki fark kölelerin sayısıdır


ilerleyen sayfalarda 3 çeşit insan olduğu. bunların parasever,ünsever ve bilgisever olduğu anlatılıyor. parasever en aşalık olduğu söylenirken bilgiseverin ise en yükse olanı olduğu.koruyucuların da bilgiseverler olacağı bahsedilyor.zorba ise parasever'dir
hadisenin 'biz burdayız' klibinde "düzeni hep yapboz sananlar para pula mülke takla atanlar"derken , ya da imagine dragons klibinde para seven ağzında puro olan tanrı figürü, ya da zeitgeistte paraların içinde olan tanrı figürü kandırmacanın ne olduğunu biraz açık ediyor.

bu sırada en doğru adamın eğri gözüktüğü kısmını ve en eğrinin de doğru gibi gözükmeyi başaracak eğrilikte olduğu kısmını da unutmamak gerekir.

şimdi şair ve ressama (ya da şiir ve resime gelelim).
şiir'den kasıt kelime oyunuyla islam resim ise hristiyanlık .

tanrı sedirin özünü yapmıştır(idealar dünyası), dülgerin yaptığı bizim içimizde yaşadığımız dünya,ressam veya şair ise başarısız bir benzetmeci(aslında varlığın özünü bilmezken sadece görünen dünyayı görerek benzetmeler yapar.yaptıkları başarısız birer benzetmedir aslında gerçeğe 3. derece uzaktır)

syf 343e bakalım ne diyor

-öyleyse diyebilirz ki şairler,Homerros başta olmak üzere,en yükse,en yüksek değerleri anlatırken olsun,herhasngi bir şeyi uydururken olsun,birer benzetmecidirler sadece;gerçeğin kendisine ulaşamazlar.demin dediğimiz gibi,ressam nasıl kunduracılığın ne olduğunu bilmeden bir kundura resmi yapıyor,bir sanatı onlardan çok bilmeyenler de renklere,biçimlere bakıp onu sahici gibi görüyorlarsa,bu da öyle
-doğru
-şair de heralde ele aldığı sanata ,kelimeler ve cümlelerle uygun renkler veriyor,aslını bilmediği şeyin öyle bir benzerini yapıyor ki, onun gibi yalnız kelimelerden anlayan kimseler,ölçüye ,ritme,düzene kapılarak, şairin kunduracılığı da,savaş sanatını da tam olduğu gibi verdiğini sanıyorlar.sözlerini öyle süslüyorki sürüklüyor insanları.şairlerin söylediği şiirin renklerinden sıyrılıp da yalın söze çevirdin mi ne hale gelir bilirsin;denemişsindir sen de bunu.


syf 351de 'şiirle felsefenin bozuşması yeni bir şey değildir'. ?????

ressam ve şairin aslında özünü bilmedikleri bir benzetme yaptıkları çokca tekrarlarınyor bu bölümlerde.

şimdi en son ruh bölümüne ve platona(ya da sokratese) göre ölümden sonrasını öğrenelim.

bu kısmı çok yoruldum hızlıca yazcam kusra bakmayın ama son bölümde yine alıntı yapcam.
Spoiler: göster
er hikayesi vardır kitabın sonunda.diğer dünyayı gören bir Er geri gelir bu dünyaya. orda da aşağıya giden bir kapı ve yuakrıya giden bir kapı vardır.aşağıya giden kapıdan biri çıkacak olsa o kapı öter yukarda bütün ruhlar otlaklarda görüşürler aşağısı nasıldı yukarısı nasıldı diye.bunlar sonra bir yerlere götürürler yeni hayatlarına döndürülmeleri için burda sırayla hayatlarını seçerler. kimisi aslan olur kimisi kuş olur kimisi atlet hayatı seçer dünyaya gönderilmeden önce.



şimdi çok kilit bi nokta daha var kitabın bitiminde orayı paylaşıyorum yorum sizin.(syf 367)

bütün ruhlar hayatlarını seçtikten sonra gene o sırayla Lakhesis'e yaklaşmışlar.Lakhesis her birine kendi perisini vermiş;bu peri hayatı boyunca ona hizmet edecek,seçtiği kadere göre yaşatacakmış onu.Bu peri ilkin ruhu Klotho'uya götürüp bu Parka'nın eli altından ve döndürdüğü kirmenden geçiriyormuş;böylece ruh,şeçtiği kadere bağlanıyormuş.ondan sonra Atropos,Klotho'nun eğirdiği kaderi çözülmez hale sokuyor,sonunda ruh hiç arkasına dönmeden Kader'in tahtı üzerine gelip duruyor,sonra öte yana geçiyormuş.bütün ruhlar geçince hepsi birden boğucu,korkunç bir sıcağın altına Lethe ovasına gitmişler;ne ağaç,ne ot varmış ovada.akşam olunca Ameles ormağı kıyısında konaklamışlar.bu ırmağın suyu hiçbir kap içinde durmazmış;oysa herkes de bu sudan içmek zorundaymış.bazı ruhlar ölçüyü kaçırıp fazla içermiş,içer içmez de herşeyi unuturmuş.sonra uyumuşlar.gecenin ortasında birdenbire bir gökgürültüsüdür kopmuş,yerler sarsılmış ve birdenbire her biri bir yana fırlayan ruhlar yukarıki,yeniden doğacakları dünyaya doğru atılmış,kayıvermişler yıldızlar gibi.Er'e gelince, ona su içirtmemişler, ama bedenine nerede,nasıl kavuştuğunu bilmiyor gene de.birden gözünü açınca kendini sabah odun yığını üzerinde bulmuş.işte böylece Glaukon,unutulmaktan,kaybolmaktan kurtulmuş bu sana anlattıklarım.bunlara inanırsak kurtarabiliriz kendimizi.Lethe Irmağı'nı mutlu geçer,ruhumuzu kirletmeyiz.benimle inanırsanız ki ruhumuz ölümsüzdür,her iyiliği,her kötülüğü yapmak elindedir,o zaman hep bizi yukarılara götüren yolda yürürüz;nerede,nasıl olursa olsun doğruluktan güzellikten ayrılmayız.böylece hem kendimizle hem tanrılarla barış içinde yaşarız;bununla da kalmaz,er geç doğruluğun karşılıklarını da elde ederiz;yarışlarda kazananlar nasıl doslatrından türlü armağanlar alırlarsa.hem bu dünyada mutlu oluruz hem de anlattığımız o bin yıllık yolculukta


arkadaşlar sabredip yazıyı okuduysanız çok mutluyum cevap yazamıyacağım birazdan çıktıktan sonra eğer kafanıza yattıysa söylediklerim sizde insanlara bunu yayın bunu paylaşın.bu yazıyı ciddiye alsanız da hemen gaza da gelmeyin ben sadece yakınlarınızı bilinçlendirin ve Allah'ın ipine sıkı sıkı sarılın diye bunu yazdım(tabi yazdıklarıma inandıysanız)
biyazıpcıkcam
 
Mesajlar: 8
Kayıt: 03 Ağu 2014 19:59

Re: Devlet-platon(lütfen okuyun)

Mesajgönderen biyazıpcıkcam » 04 Ağu 2014 16:01

facebook
twitter
gplus



Packing my bags and giving the academy a rain check (((((((((((((burda bahsedilen platon academy))))))))))))

şarkı içinde cennetin yolunun cehennemin zorlu bulutlarından geçildiği gibi şeyler söyleniyor onlar da ayrıca dikkat edilecek şeyler.

bu sırada bi de sokrates daimonlardan bahseder.(tabi bunlar daimon değil demon olduğunu bildikten sonra) ve de daimonlar insanları geliştiren yöneten yüce varlıklardır.
biyazıpcıkcam
 
Mesajlar: 8
Kayıt: 03 Ağu 2014 19:59

Re: Devlet-platon(lütfen okuyun)

Mesajgönderen bir adem » 04 Ağu 2014 17:42

facebook
twitter
gplus

kendi ortamlarının filozofu bunlar, illuminati varsa bile en iyi ihtimal esinlenmişlerdir. yazıyı okumadım gücüm yetmiyor şu an.
hududunu ahududu bahçesi yaptım, geçişte tatlı yedim, kaçışta çite çarptım.
hz. kierkegaard (k.s) nin yolu üzere inşeallah

BİRRUH BİDDEM NEFDİK YA ADEM

olum engelleyin geçin ne uğraşıyonuz :D
bir adem
 
Mesajlar: 2015
Kayıt: 20 Mar 2014 20:36


Dön Yeni Dünya Düzeni
cron