insan üzerinde yapılan deneylerin en iğrenci zihin kontrolü elbette, ama kişilere uygulanan ve onları itaatkâr kölelere çeviren zihin kontrolü ile kitle zihin kontrolü biraz farklı gibi geliyor bana.
yani kitlesel zihin kontrolü daha yumuşatılmış, daha çok "karar", "duygudurum" üzerine gibi.
şöyle ki, eğitimdeki disipline dayalı cezalar, reklamlar, seçim kampanyaları insanların karar mekanizmasını etkilemek üzerine üretilmiş şeyler. krizler, terör, savaş ise kitlelerin duygudurumunu etkileyecek şeyler.
Reklamların etkisini hepimiz biliyoruz zaten, ürün seçimi/kararında bizi en çok etkileyen şey günümüzde.
Terör ve savaş korkusu ise otoriteye olan bağlılığı ve mecburiyet duygusunu artırır.
Bunları elinde bulunduran ise kitleleri istediği gibi manipüle edebilir. Fark ettiniz mi bilmem, ancak Cesur Yeni Dünya ve 1984'te tasvir edilen iki dünyanın sentezi gibi bu.
görünürde, itaatkâr köleler gibi değiliz ancak sistemin yaşamamızı istediği gibi yaşıyor, düşünmemizi istediği gibi düşünüyor, tüketmemizi istediği gibi tüketiyorsak aslında öyleyiz de. kafa karışıklığı olabilir şöyle demek daha doğru, insanlara fikirler kabul ettirilmiyor, fikirler sanki kendilerine aitmiş gibi düşünmesi sağlanıyor. son olarak bir soru da sorayım. bir ürün seçiminde bir reklamın etkisinde kalıyorsak, özgür bir karar verdiğimizi söyleyebilir miyiz?