Film Eleştirisi 3 - Rush

Sinema ile ilgili her şeyi bu bölümde paylaşıyoruz.

Film Eleştirisi 3 - Rush

Mesajgönderen ceci » 20 Oca 2014 15:44

facebook
twitter
gplus

Resim

İlk Formula 1 yarışını izlediğim zaman kaç yaşındaydım hatırlamıyorum ama küçük yaşlarda olduğumu biliyorum. Michael Schumacher'in kasıp kavurduğu yıllarda nedense ben herkes gibi Schumacher'i değilde Kolombiyalı sürücü Juan Pablo Montoya'yı tuttuğumu ve onu desteklediğimi gün gibi hatırlıyorum. Ama neden Schumacher'i değilde Montoya'yı seçtiğimin sorusuna bugün dahi cevap verebilmiş değilim. Herhalde genlerime kodlanan farklılık ve aykırılıklardan olsa gerek. Kısa bir girizgahtan sonra ilgili film hakkında konuşmaya başlayalım.

Hikayenin işleyişi, oyuncu seçimleri, harika sahneler ve Hans Zimmer'in müthiş müzikleriyle olağanüstü kotarılmış bir film Rush. Yönetmen Ron Howard'ı A Beautiful Mind filminden tanıyoruz. Akıl Oyunları'nda ki film yönetim başarısını fazlasıyla bu filmde de görebiliyoruz. Olabildiğince gerçekçi ve bir o kadar da sert bir film olan Rush'ı izlemek, 123 dk.lık olağanüstü yolculuğa çıkmak gibi bir his uyandırıyor bünyelerde. Formula 1 in en sansasyonel pilotlarından James Hunt'ın gerçek hayat hikayesini görece arka planda kalan Niki Lauda'nın gözlerinden izliyoruz. 1970 li yıllarda Formula 1 de iki ezeli rakip olan James Hunt ve Niki Lauda'nın mühteşem ötesi öyküsünü inanılmaz sahnelerle bizlere yansıtan Ron Howard diğer işlerinde olduğu gibi bu filmide başarılı bir şekilde kotarıyor. Chris Hemsworth ve Daniel Brühl'ün gerek oyunculuğu ve en önemlisi gerçek kişilerle olan benzerliği tek kelimeyle hayranlık uyandırıcı. Chris Hemsworth o umursamaz, eğlence düşkünü, her gününü son günü gibi yaşayan performansıyla oldukça başarılı bir oyunculuk çıkartıyor. Özellikle gazeteci ile olan münasebetinde izleyenleri olabildiğince şaşırtmış ve kalbinin derinliklerinde saklıda olsa "dostluğun" var olduğunu göstermiştir bizlere. Daniel Brühl adında Barcelona doğumlu aktörün Almanca'yı tonlama biçimi, gayet ciddi ve en önemlisi doğal oyunculuğu değme aktörlere taş çıkartır cinsten.

Motor sporlarına ilgi duymayabilirsiniz. Byografi-Dram türünde filmleride sevmiyor olabilirsiniz lakin Sinema sanatına az biraz ilgiliyseniz ve beyazperdenin büyülü dünyasını seviyorsanız bu filmide seveceğinizden hiç şüpheniz olmasın.

Uzun zamandır Formula 1 izleyen, motor sporlarını Formula 1 sayesinde seven, lakin her şeyde olduğu iyi olan olguların bokunu çıkarmanın sadece Türklere özgü olmadığını, İngilizlerinde bu işte mahir olduklarını, Britanya'nın yaramaz çocuğu Bernie Ecclestone denen zatın dünyanın en fazla izlenen spor olayının gün geçtikçe bokunu çıkardığını, anlamsız kurallar ile yarış ruhunu öldürdüğünü ve dahi Formula 1'i spor olayından çıkartıp olabildiğince ticari bir meta haline getirdiğini de yeri gelmişken üzülerek söylemeyi elzem görüyorum.

Sana puanım 8.5 kanka..
Resim
Kullanıcı avatarı
ceci
 
Mesajlar: 3205
Kayıt: 11 Tem 2013 22:57
Konum: İstanbul & Addis Ababa

Dön Sinema
cron