sinema yazdı:izlemen bile şaşırttı beni
daha da şaşırdığım ise arkadaşının tim burtonvari buluşu
neyse peruklu böyle filmler paylasıp milletin beynini sömürme. şarküteriyi izlet meselam. hala yorumunu da bekliyorum. hadi öptüm annengillere selam eve de cok misafir cagırmasın.
Aman sinema bey neler diyorsunuz öyle? Evleviyetle imanımızı tazelemek adına şunları bi sindirmenizi istirham ediyorum:
Sindirdiniz mi? Ohh yarasın. Yalnız dikkatinizi celbederim: bu işin sindirim aygıtı da var. Şerciniz kaymasın. Tampon bölgeye dikkat etmekte fayda var.
Sonra şu var:
Ve tabii ki şunlar var!
Şimdi mizansenden yararlanalım hep birlikte:
-
Bir Endülüs Köpeği, Belle de Jour, Mulholland Çıkmazı filmlerindeki (bir de yanlış hatırlamıyorsam
Mahvedici Melek'te de olacağıdı) kutuların, hatta genel itibariyle kutuların içinde ne vardı Konan?
- Kutuların içinde ne vardı söyleyeyim: validenizin nokta noktası vardı.
Dvoynik vardı,
Belinski zibidisi vardı,
Die Traumdeutung ve
teslimiyet vardı, eleştirel gerçekçilik ve gerçekçilik vardı. Sonra André Breton, Révolution surréaliste peydah oldu. Ernst kolaj sürttürdü, Masson, Miró, Tanguy'nin "otomatik" resimleri, Masson'un "kum tabloları" Man Ray'in "rayogramlar"ı, Magritte'in nesneleri alışılmamış bir biçimde yan yana getirmesi ve akademik üslubu, Arp'ın soyut çokrenkli kabartmaları araya kaynadı ve Buñuel ve Dalí geldi düşmanı yendi ve ilgili olanlar hariç, gerçeküstücü meselede herkesin aklında bunlar yer etti. Hal böyle iken tutup da 59-60 yıllarında uluslararası gerçeküstücü sergi "Eros",
Şölen'den ve bunu yöneten M. Oppenheim'ın başını çektiği
baş yemeği ve altlık olarak ise yüzü yaldızlı çıplak bir kadının kullanıldığı o sahneden söz etmemiz ne derece iyi gidecek burada bilemiyorum. Düşsel figürasyonun tesirini de Konrad Klapheck beyefendide görmek mümkün.
Neyse nereden nereye geldik, ama bu işler böyle takdir edersiniz ki. Parodi, grotesk ve kara mizah. Hâsılı kutunun içinde "arı", "sinek", ot, çiçek ve böcek vardı, sevgi vardı, barış vardı,
Abdullah Efendi'nin Rüyaları vardı.
Şarküteri'de de bunların tesiri vardı. O sulu sepken sahnede Romeo ve Juliet'in balkon sahnesini anımsadık ailecek
Şimdi forumca hepiniz yemeğe gideceğinize toplaşıyorsunuz ve bana şunu alıyorsunuz:
(Zaten nasıl bir buluşma olacaksa, yalı filan kiralanıyor ehahah. O iş öyle olmaz çolpa; Erminli Genç Kadın ile kotaramazsın. Sen konut-mesken kiralarsan kimse gelmez; hele kadın kısmısı hiç gelmez. Yat kiralamadığın müddetçe
kimse gelmeyecek, -kirala bak bakayım nasıl geliyorlar 17 beta östradiolleriyle, östrojenleriyle birlikte
Bak formulü veriyorum, yaz bi kenara:
C18 H24 O2-. Onun için bana şunu almanız son derece mantıklı, akılcı, topluma faydalı, hatta yapılması gereken en yerinde eylem ve vazife olarak karşınızda duruyor. Eğer bilinçli, vicdanlı ve vatanperver bir bireyseniz bu aslî vazifenizi yerine getirirsiniz. Ben size ateşi de gömleği de gösterdim, siz ya aval aval yalımın sönmesini, düşmesini izlersiniz, ya da daha da şiddetlendirir, ısınır, aydınlatırsınız yarınları.
Ayrıca gördüğünüz üzere tek bir yazıda, birçok meseleye değindim. Yani beni başınızın tacı yapsanız kimse size gücenmez.)
Hadi bakalım, o vakte kadar tostumu yiyip bekliyor olacağım!
[*]Jean-Claude Silberman da fena çocuk değildi aslında ha.