Nosferatu, eine Symphonie des Grauens

Sinema ile ilgili her şeyi bu bölümde paylaşıyoruz.

Nosferatu, eine Symphonie des Grauens

Mesajgönderen Peruklu Sfenks » 13 May 2014 05:08

facebook
twitter
gplus

1922'de Friedrich Wilhelm Murnau'nun yönetmiş olduğu Alman filmi. Türkçesi Nosferatu, bir Korku/Dehşet Senfonisi'dir. Murnau bu filmde gölge-ışık oyunlarıyla etkili dekorlar elde etmiş; ayrıca oyuncuların gösterdikleri başarı bazı sahneleri ziyadesiyle etkileyici kılmıştır. Hâsılı Nosferatu birçok korku filmine (bahusus Werner Herzog'un 1979'da aynı adla gerçekleştirdiği filme) örnek teşkil etmiş ve Alman anlatımcılığının en önemli eserlerinden biri olmuştur.

[*] Claude Lorrain ya da Dughet beyefendilerin tesiri altında kalıp resimlerinden esinlenen bakışımsızlık, ışık oyunları ve doğanın "vahşi" görünümünü elde etmeye çalışan pitoresk çocuklar eklesin.
Resim

Resim

"Dünyaları yok edecek ölüm oldum ben." - J. R. Oppenheimer, Mahabharata; Bhagavad Ghita oluntusu:
Kullanıcı avatarı
Peruklu Sfenks
 
Mesajlar: 456
Kayıt: 14 Tem 2013 19:03
Konum: Київ

Re: Nosferatu, eine Symphonie des Grauens

Mesajgönderen kullanıcı adı » 13 May 2014 11:54

facebook
twitter
gplus

Tim Burton havasını beğendiğim için önermişti bir arkadaş. Genelde böyle eski başyapıt niteliğindeki filmleri de sevdiğimi bilir. Kesinlikle hiç beğenmemiştim
Kullanıcı avatarı
kullanıcı adı
 
Mesajlar: 345
Kayıt: 31 Oca 2014 23:44

Re: Nosferatu, eine Symphonie des Grauens

Mesajgönderen kullanıcı adı » 13 May 2014 13:53

facebook
twitter
gplus

sinema yazdı:izlemen bile şaşırttı beni :) daha da şaşırdığım ise arkadaşının tim burtonvari buluşu :) neyse peruklu böyle filmler paylasıp milletin beynini sömürme. şarküteriyi izlet meselam. hala yorumunu da bekliyorum. hadi öptüm annengillere selam eve de cok misafir cagırmasın.

Seven seviyor hatta imdb puanına bakarsak (her film için olmasa da genel anlamda başarılı bir puan sistemi) sevmeyenden çok seven var. O yüzden ne filmin yapımcısına ne de filmi paylaşana laf söylemek doğru olmaz. Çoğunluk sevmemiş olsa bile seven oturur izler yani. Zevklere saygı :D
Kullanıcı avatarı
kullanıcı adı
 
Mesajlar: 345
Kayıt: 31 Oca 2014 23:44

Re: Nosferatu, eine Symphonie des Grauens

Mesajgönderen Peruklu Sfenks » 23 May 2014 15:53

facebook
twitter
gplus

sinema yazdı:izlemen bile şaşırttı beni :) daha da şaşırdığım ise arkadaşının tim burtonvari buluşu :) neyse peruklu böyle filmler paylasıp milletin beynini sömürme. şarküteriyi izlet meselam. hala yorumunu da bekliyorum. hadi öptüm annengillere selam eve de cok misafir cagırmasın.


Aman sinema bey neler diyorsunuz öyle?

Evleviyetle imanımızı tazelemek adına şunları bi sindirmenizi istirham ediyorum:





Sindirdiniz mi? Ohh yarasın. Yalnız dikkatinizi celbederim: bu işin sindirim aygıtı da var. Şerciniz kaymasın. Tampon bölgeye dikkat etmekte fayda var.
Sonra şu var:

Resim

Ve tabii ki şunlar var!

Resim

Resim

Resim

Resim

Şimdi mizansenden yararlanalım hep birlikte:

- Bir Endülüs Köpeği, Belle de Jour, Mulholland Çıkmazı filmlerindeki (bir de yanlış hatırlamıyorsam Mahvedici Melek'te de olacağıdı) kutuların, hatta genel itibariyle kutuların içinde ne vardı Konan?
- Kutuların içinde ne vardı söyleyeyim: validenizin nokta noktası vardı. Dvoynik vardı, Belinski zibidisi vardı, Die Traumdeutung ve teslimiyet vardı, eleştirel gerçekçilik ve gerçekçilik vardı. Sonra André Breton, Révolution surréaliste peydah oldu. Ernst kolaj sürttürdü, Masson, Miró, Tanguy'nin "otomatik" resimleri, Masson'un "kum tabloları" Man Ray'in "rayogramlar"ı, Magritte'in nesneleri alışılmamış bir biçimde yan yana getirmesi ve akademik üslubu, Arp'ın soyut çokrenkli kabartmaları araya kaynadı ve Buñuel ve Dalí geldi düşmanı yendi ve ilgili olanlar hariç, gerçeküstücü meselede herkesin aklında bunlar yer etti. Hal böyle iken tutup da 59-60 yıllarında uluslararası gerçeküstücü sergi "Eros", Şölen'den ve bunu yöneten M. Oppenheim'ın başını çektiği :!: baş yemeği ve altlık olarak ise yüzü yaldızlı çıplak bir kadının kullanıldığı o sahneden söz etmemiz ne derece iyi gidecek burada bilemiyorum. Düşsel figürasyonun tesirini de Konrad Klapheck beyefendide görmek mümkün.
Neyse nereden nereye geldik, ama bu işler böyle takdir edersiniz ki. Parodi, grotesk ve kara mizah. Hâsılı kutunun içinde "arı", "sinek", ot, çiçek ve böcek vardı, sevgi vardı, barış vardı, Abdullah Efendi'nin Rüyaları vardı.

Şarküteri'de de bunların tesiri vardı. O sulu sepken sahnede Romeo ve Juliet'in balkon sahnesini anımsadık ailecek :P

Şimdi forumca hepiniz yemeğe gideceğinize toplaşıyorsunuz ve bana şunu alıyorsunuz:

Resim

(Zaten nasıl bir buluşma olacaksa, yalı filan kiralanıyor ehahah. O iş öyle olmaz çolpa; Erminli Genç Kadın ile kotaramazsın. Sen konut-mesken kiralarsan kimse gelmez; hele kadın kısmısı hiç gelmez. Yat kiralamadığın müddetçe kimse gelmeyecek, -kirala bak bakayım nasıl geliyorlar 17 beta östradiolleriyle, östrojenleriyle birlikte :!: Bak formulü veriyorum, yaz bi kenara: C18 H24 O2-. Onun için bana şunu almanız son derece mantıklı, akılcı, topluma faydalı, hatta yapılması gereken en yerinde eylem ve vazife olarak karşınızda duruyor. Eğer bilinçli, vicdanlı ve vatanperver bir bireyseniz bu aslî vazifenizi yerine getirirsiniz. Ben size ateşi de gömleği de gösterdim, siz ya aval aval yalımın sönmesini, düşmesini izlersiniz, ya da daha da şiddetlendirir, ısınır, aydınlatırsınız yarınları.
Ayrıca gördüğünüz üzere tek bir yazıda, birçok meseleye değindim. Yani beni başınızın tacı yapsanız kimse size gücenmez.)

Hadi bakalım, o vakte kadar tostumu yiyip bekliyor olacağım!

[*]Jean-Claude Silberman da fena çocuk değildi aslında ha.
Resim

Resim

"Dünyaları yok edecek ölüm oldum ben." - J. R. Oppenheimer, Mahabharata; Bhagavad Ghita oluntusu:
Kullanıcı avatarı
Peruklu Sfenks
 
Mesajlar: 456
Kayıt: 14 Tem 2013 19:03
Konum: Київ

Re: Nosferatu, eine Symphonie des Grauens

Mesajgönderen eskimo » 23 May 2014 19:28

facebook
twitter
gplus

C18H24O2 iyimiş :D
Kullanıcı avatarı
eskimo
 
Mesajlar: 2612
Kayıt: 22 Haz 2013 22:57


Dön Sinema
cron