Atatürk ve Kayıp Kıta Mu

Tarihi araştırmaları ve olayları bu forumda paylaşabiliriz

Atatürk ve Kayıp Kıta Mu

Mesajgönderen WillBeBlood » 23 Oca 2014 03:02

facebook
twitter
gplus



Burada pek tartışılmamış bir husus fikirleriniz nelerdir merak ettim doğrusu.
ve Hz. Muhammed'e olan ilgisi de dikkati mi çekti Atatürk'ün.
Sizce gerçekliği nedir?
Buradaki bulgular doğrusuysa tarihimizi başta aşağı değiştirmemiz gerek.
İlginç.
Yaşamı savunmaya katılmaması ozanın
kendini mürekkep lekesi sanması gibi imzanın
S. Akın
Kullanıcı avatarı
WillBeBlood
 
Mesajlar: 14
Kayıt: 09 Kas 2013 15:01

Re: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu

Mesajgönderen samtik » 23 Oca 2014 10:20

facebook
twitter
gplus

Üniversitedeyken bu konu ile ilgili proje hazırlamıştım.
O yıllarda oldukça ilgimi çeken bir konuydu.
Batı kültürünün Atlantis'ine karşı doğu kültürünün Mu'su.
Atatürk bu konuyu biraz da propaganda amaçlı kullanmak niyetiyle araştırılmasını istemiştir.
Gerçekliği elbette tartışılır ancak ben çok derinlerine dalmış olmama rağmen yeterince tatmin olmadım diyebilirim.
AT
Kullanıcı avatarı
samtik
 
Mesajlar: 1843
Kayıt: 13 Tem 2013 15:16
Konum: İnegöl

Re: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu

Mesajgönderen arnoldburadanegezer » 23 Oca 2014 14:43

facebook
twitter
gplus

Atatürk'ün Mu kıtası ile ilgili çalışmalar yaptığı yaptırdıgı aşikar şuan adını tam hatırlamıyorum ancak yanılmıyorsam meksikaya bu konu ile ilgilenmesi için birini göndermişti,bu konuyla alakalı birkaç yazı vardı bulursam editlerim

1932'de emekli General Tahsin Bey Atatürk'ü ziyaret etti. Maya dili ile Türkçe arasindaki benzerliklerden bahsetti. Mayalar Meksika'da yasamislar, Türkler ise Orta Asya'dan gelmislerdi. Tahsin Bey'i Meksika'ya elçi olarak atadi ve ona iki dil arasindaki benzerlikleri ortaya çikarma görevini verdi.
Orada kendisine Amerikali Arkeolog William Niven 'in buldugu tabletlerden bahsettiler. Maya dilinin kökeninin bu tabletlerde oldugu anlasilmisti.Tabletler MÖ 200.000 ile 70.000 yillari arasinda Pasifik'de yer almis bir kitayi haber veriyordu.
Ingiliz Albay James Churcward Hindistan'daki tabletleri Tahsin Bey'e bilgi olarak sundu. Bunlar da kayip Mu Kitasi ile ilgiliydi. Ve Churcward 50 yil çalismisti bu tabletleri çözebilmek için. Bu konuda 5 kitap yayinlamis bir uzmandi.
Tahsin Bey, ögrendiklerini, bulduklarini düzenli olarak Atatürk'e rapor ediyordu. Gazi; Churcward'in Mu ile ilgili kitaplarini getirtti ve 60 kisilik bir tercüme heyetine Türkçe'ye çevirme emrini verdi. Kitaplar basilmadi. Daktilo edilerek Atatürk'ün önüne kondular.
Atatürk metinleri büyük bir dikkatle okudu. Insanin yaradilisini anlatan bölümle özellikle ilgilenmisti. Mu'nun insanligin ana vatani oldugunu nüfusun 64 milyona çiktigini anlatan bölümlerin altini çizmisti. Mu'da geçen Tanri kavramiyla da yakindan ilgilenmis, yaraticinin insan akliyla anlasilamayacagi, sekillendirilemeyecegi ve adlandirilamayacagi üzerinde durmustu. Tercümelerde Maya dili de dahil tüm lisanlarin Mu dilinden türedigi belirtiliyordu.
Daha ilginç olan Mu'nun demokrasi ile yönetildigini ve günes enerjisinin aydinlatmada kullanildigini anlatan satirlarin altini çizmekle kalmamisti kendi notlarini da ilistirmisti.
Bugün bu kitaplardan Kayip Mu Kitasi ve Mu'nun Çocuklari Anitkabir kitapliginda 1301, 1302 no ile kayitlidir. Çeviri metinleri ise kitaplikta 4 dosya halinde bulunur. Mustafa Kemal'in Mu ile ilgili çikardigi sonuçlari ne yazik ki tam olarak bilemiyoruz.
Emekli general Tahsin Mayatepek Meksika'daki arastirmalarinda çok daha fazlasini bulmustu. Maya, Aztek ve Inka uygarliklarinin Türkler'in kullandigi esyalara benzer esyalar kullandigini Atatürk'e iletmisti.Her iki kültür arasında, Mayalar’ın ayyıldızlı davullarından, Şamanik kültüründen, kilim desenlerinden, sembollerinden tüy takma alışkanlıklarına kadar pek çok ortak nokta mevcuttu.Tahsin Mayatepek, çalismalarini belge ve fotograflarla 3 ciltlik defter olarak toplayarak
Atatürk'e gönderdi. Bunlarin ikisi 70'lere kadar TDK kütüphanesinde idi. (No:57-56) Üçüncü defter kayiptir. Bu defterlerde dini tören, ibadet ve tapinaklarin bile sasilacak kadar benzerligi gösteriliyordu.



Yaklaşık 50 yıl boyunca 20’den fazla ülkeye giderek Mu uygarlığı hakkında veri toplayan James Churchward’un ve Mu varsayımını destekleyenlerin Mu uygarlığı hakkındaki görüşleri kısaca şöyle özetlenebilir:

· Yeryüzünde insanın ilk ortaya çıktığı kıta Mu kıtasıdır.


· Mu kıtası kuzeyden güneye 3000 mil, doğudan batıya 5000 mil kadar uzanan,üç kara parçasından oluşan büyük bir kıtaydı.


· Günümüzde Polinezya, Mikronezya ve Melanezya takımadalarını oluşturan adalar, muhtemelen bu kıtadan arta kalan kara parçalarıdır.


· Bu kıta, kıtanın altında yer alan gaz odacıklarının patlamalara yol açması nedeniyle, yaklaşık 12.000 yıl önce 64 milyon nüfusuyla birlikte sulara gömülmüştür.


· Bu kıtada 70.000 yıl önce tek tanrılı bir din bulunuyordu. Aynı tarihlerde Mu'lular diğer kıtalarda koloniler oluşturmaya başlamışlardı ki, anavatan dışındaki en büyük imparatorluk, başkenti günümüzde Gobi Çölü’nün uzandığı bölgede bulunan Uygur İmparatorluğu’ydu.


· Mu dininin öğretimini Naakaller adı verilen rahipler üstlenmişlerdi ve sembolizme dayalı bir öğretimleri vardı.

İleri sürülen kaynaklar (kaynakları aza indirgedim çok vardı):


Churchward'un yararlandığı ve tezini desteklediğini ileri sürdüğü kaynaklar şöyledir:

· Polinezya Adaları'nda yapılan araştırmalarda üzerinde insan yaşamayan adalardaki mağaralarda bir milyon yıllık resim ve kabartmalara rastlanmıştır.

Carolin Adaları'ndan, üzerinde az sayıda yerlinin yaşadığı Ponape Adası’nda duvarlarının yüksekliği 10 m.yi aşan bir tapınak, yontulmuş muazzam bazalt blokları ve bir piramit keşfedilmiştir. II. Dünya Savaşı'ndan önce Ponape kıyılarına dalan Japon dalgıçlar, deniz dibinde mercanlarla kaplı caddeler, taş kubbeler, sütunlar, taş anıtlar, ev kalıntıları, yazılı taş levhalar ve platin tabutlar gördüklerini bildirmişler ve bir miktar platin çıkarmışlardır. Ponape buluntuları

Paskalya Adası’nda kimileri 50 ton ağırlığında, kimileri 33m. boyunda yüzlerce dev heykel bulunmaktadır ki, adada yaşayanlarca yapılması imkansız olan bu heykellerin bazılarında bir yazıya sahip olmadıklarından yerlilerce okunamayan yazılı tabletler bulunmaktadır. A.B.D., ilk atom denizaltısı sulara açıldığında, Paskalya açıklarında deniz dibinde normal-dışı bir dağ oluşumunun saptandığını açıklamıştır. Aynı açıklama bir süre sonra Kaliforniya Üniversitesi’nden Prof.H. W. Menard’dan gelmiştir.Paskalya heykellerinin büyüklüğü

· Borneo'da 38.000 yıllık kumaş parçaları bulunmuştur.
arnoldburadanegezer
 
Mesajlar: 280
Kayıt: 14 Tem 2013 22:21

Re: Atatürk ve Kayıp Kıta Mu

Mesajgönderen Peruklu Sfenks » 24 Oca 2014 04:00

facebook
twitter
gplus

Arkadaşlar aççık üzülerek söylemek gerekirse bu Mu kıtası meselesiyle ilgili bilgilerin birçoğu uydurmaca, martavaldan ibaret. Bu teoriyi ilk olarak ortaya atan kişi James Churchward idir, kendisi masondur (Yossi Cohen gibi oldu; fırsat buldukça Mu kıtası hakkında kitaplar yazar, bu kadar yazacak ne vardı filan :P ), yani büyük bir ihtimalle öyledir. Neden öyledir, çünkü bu adam kitaplarında hep sembollere ve sembollerin açıklamalarına yer vermiştir ve bu açıklamalar yorumlardan ibarettir; büyük ihtimalle Masonların inançları çerçevesinde yorumlanmıştır ki, adam da zaten Masonlardan filan dem vurur kitaplarında ve kendisinin Naacal tabletlerini çözmek için Hindistan'daki rişiler tarafından inisiye olduğunu söyler. (Mason inançlarının kökeni neresi peki derseniz, ona da bir yanıt veremem tabii; ancak bunun kökenini Mu kıtası diye bir yere bağlamamız mümkün değil -daha doğrusu bu tutumun bilimsellikle alakası yok-. Zaten kadim kültleri ve kültürleri azıcık araştırdığımız takdirde, Masonların bu kültlerden ve kültürlerden/inançlardan/ayinlerden bir hayli etkilenmiş olduklarını, bu muhtelif ve kadim öğretileri eklektik biçimde alıp yoğurmuş olduklarını, bünyesinde barındırdıklarını göreceğiz. Nereden mi biliyorum? Prusya'lı bir arkadaş söyledi tabii ki :P ) Naacal tabletleri falan feşmekân bunlar çetrefilli mevzular ve bu mevzular hakkında büyük bir ölçüde dezenformasyon mevzubahis. Bakınız hangi spiritüalist siteye girseniz orada da Mu kıtası ve Atlantis kıtası hakkında birtakım bilgilere rastlarsınız. Adamlar her şeyi ayarlıyorlar valla ne yalan söyleyeyim, azıcık meraklı ve araştırmaya çalışan kimseleri bile yanlış yönlendiriyorlar/yönlendirebiliyorlar. Buradaki Videoyu izlemedim; ancak oradaki kişinin Sinan Meydan olduğunu tahmin ediyorum. Sinan Meydan da bu teoriden yola çıkarak bu mevzuyu araştıran bir kimse, kendisini anlattığım bu dezenformasyon olayı konusunda itham ettiğim yok, kendisi sadece araştırıyor. Ancak olayın içyüzü dediğim gibi değişiyor. Agarta ve Şambala meselesi aryanizme, yeraltında mevcut olabilecek olan üstün bir ırka (bakınız Hindu inançlarındaki Nagalar, Batılıların gözüyle Reptilian, Çin'deki ejderha sembolleri; antik inançlardaki "yılan" sembolleri/kültü meselesi) kayıyor. Zaten adamakıllı okuduğunuzda göreceksiniz bunları.

Bakınız; burada Borneo'da 38 bin yıllık kumaş parçalarının bulunduğundan filan bahsedilmiş; ancak bunların gerçekten bilimsel olarak kanıtlanmışlığı yok ki 38 bin yıl gerçekten uçuk bir rakam ve çıkarım ve bu çıkarım; vakti zamanında Erich von Daniken'in eski medeniyetlerin kaynağını uzaylılara bağlamış olmasından farksız. Yazılı kaynaklara ve birtakım höyüklere bakılıp yola çıkılarak bile bundan ancak 6000 yıl öncesine, Sumerlerden eski ve ayrı bir medeniyetin olabileceğine ulaşabiliyoruz. 38 bin yıl filan gerçekten uçuk bir rakam dediğim gibi. Paskalya Adası'ndaki o meşhur heykeller ise hakikaten ilginçtir ne yalan söyleyeyim. Ancak bana kalırsa ilginç olan sadece bu değil; koskocaman kayaların içini oyup su koyan, kayanın içerisinde suyu muhafaza eden Hititler de, M.Ö 4000'li yıllara tarihlenen Akadların; bir insanın o zamanki teknolojiyle nasıl tepesine ulaştığı anlaşılamayan koskocaman kayalara bir şeyler resmetmesi filan da ilginç bana kalırsa.
Resim

Resim

"Dünyaları yok edecek ölüm oldum ben." - J. R. Oppenheimer, Mahabharata; Bhagavad Ghita oluntusu:
Kullanıcı avatarı
Peruklu Sfenks
 
Mesajlar: 456
Kayıt: 14 Tem 2013 19:03
Konum: Київ


Dön Tarih