maalesef yukarıda yer alan girdilerin hiçbirisini henüz okuma fırsatım olmadı. okuduğum vakit daha uyumlu bir yazı yazarım. fakat şu anda gece yarısını da geçmiş olmanın verdiği bir yorgunlukla sadece klasik beyin fırtınalarına ve siyaset biliminin temel varsayım ve iddialarına dayanan bir yazı yazmak geldi içimden. umarım ilginizi çeker.
öncelikle nedir demokrasi? demokrasi demos ve kratos sözcüklerinin birleşiminden oluşmuş bir sözcüktür ve.... yav neyse hacı dayı, gece gece hiç kasmıycam kendimi. entel takılmaya da gerek yok. zaten işim gücüm makale yazmak, şurada bari biraz halk diliyle konuşalım anasını satayım. neyse, ne diyorduk? şimdi bu demokrasi dediğin şey, halkın yönetimidir. ilkokuldan beri ezberlettiler bunu sana zaten. bilmişlik yapmaya gerenk bile yok
iyi de sevgili candaşlar, nedir bu halkın yönetimi? hangi halk lan? halk kim? işte sıkıntı burada. sen zannedersin ki kendi hür iradenle oy kullanıyorsun, herkes de öyle yapıyor. ve sonuçta birileri iktidara geliyor. olay bu kadar basit.
değil işte canını yidiğim. o kadar basit olsa, dünyadaki onlarca demokratik devletin hepsi bu kadar büyük bir uyum ve ahenk(!) içerisinde ebemizi mikmeleri mümkün mü lan? bakın size tutup da amarikanın oyunnarı hep bunnar demiycem. hepinizin görebileceği şeylerden bahsedicem.
bana şunun cevabını verir misin hacı dayı. neye göre oy veriyon? yani neye bakıp, hangi kıstaslara dayanarak oy kullanıyorsun? hadi sana kıyak geçeyim de çoktan seçmeli yapayım bu soruyu. iki seçenekten sana en yakın olanı seç:
a) ilk önce bütün partilerin basılmış, yayınlanmış manifestolarını okuyorum. bu konuda kesinlikle ikincil kaynaklara mecbur kalmadıkça baş vurmuyorum. daha sonra oy vermeye yakın hissettiğim partilerin ve diğerlerinin liderleriyle / kurucu üyeleriyle / vekil adaylarıyla / il temsilcileriyle vs görüşüyorum. onlardan bilgiler alıyorum. parti liderinin kişiliği hakkında doğrudan bilgiler toplamaya çalışıyorum. onun projeleri ve uygulamayı vaat ettiği politikaları hakkında güvendiğim uzmanların analizlerini ve eleştirilerini dinliyorum/ okuyorum.
b) la ne uğraşacam hacı o kadar şeyle. tv sabahtan akşama kadar açık zaten. kanal d, stv, show tv, atv, trt falan gibi tv kanallarını izliyorum. gazetelere bakıyorum ara sıra. arkadaşlarımla falan tartışıyoz arada. onlar da zaten bunlardan alıyolar haberleri. işte ona göre şekilleniyo kafamda bi şeyler. ona göre atıyom ben de oyumu.
evet eminim ki çoğunuz a seçeneğini işaretlediniz
ama çoğumuz gerçek cevabın b olduğunu biliyoruz de mi genşler
peki şimdi soruyorum tekrar: ulan kimi seçeceğinle ilgili bilgiyi kendin alamıyorsun daha. o zaman nasıl kendi kendini yöneteceksin? lan oğlum, piyasada bulunan 50-60 tane partinin içerisinde sorsan 5-10 tanesinin ismini sayabiliyorsun en fazla. geriye kalanlarını sandıkta görüyorsun ancak. böyle bir parti mi varmış lan? diyorsun o kadar. yani demem o ki canlar, sabahtan akşama kadar, a b ve c partileri hakkında haberler izleseniz, onlarla ilgili yorumlar vs dinleseniz; elbette ki sandık başında da onlardan birisini seçersiniz. hani burada özgür seçim?
peki bir de medyanın tarafgirliğini, medya patronlarının kendi çıkarları ve menfaatleri doğrultusunda haber yaptırmasını düşün. yüzde yüz gerçek bir videoya ekleyeceğiniz üç beş cümlelik yorumlar bile o gerçekleri öyle bir değiştirir ki, neye uğradığınızı şaşırırsınız. bu dediğimi sosyal psikoloji ile ilgilenenler daha iyi anlarlar. şimdi bu şartlar altında, bazı ensesi kalın insanların medya patronlarını da kendi eksenleri etrafında toplaması; onları belirli partileri popülerleştirmeye yönlendirmesi, bu sayede toplumun kararlarını şekillendirmesi, aynı zamanda da bu partileri kendi istediği doğrultuda politikalar üretmeye zorlaması, aksi halde medyayı kullanarak o partileri piyasadan silmekle tehdit etmesi vs bunlar size hiç mümkün gelmiyor mu a dostlar? gelsin. çünkü gayet de mümkündür, bu yüzden liberal demokrasiler hakim sınıfın yönetimleridir. basit bir halk yönetimi değil.
sen gidersin a partisine oy verirsin. a partisi iktidara gelir. ama a partisi iktidara geldiğinde senin çıkarlarını korumakla ilgilenmez. o gider, aydın doğanı, ali ağaoğlunu memnun etmekle uğraşır en önce. çünkü seni memnun edemese bile kaybedeceği oy, bir oydur. ama onları memnun edemezse eğer, yüzbinlerce, hatta belki milyonlarca oy kaybedebilir. çünkü insanlar ana akım medyada iki üç kanalda birden a partisiyle ilgili olumsuz şeyler izlese; ülkenin kodamanlarından o parti hakkında olumsuz şeyler duysa, hemen oyunu değiştirip bir dahaki sefere farklı birine oy verebilir. abdde yapılan çalışmalar da gösteriyor ki, insanlar uzman görüşlerinden ziyade opprah winfrey, george clooney vs gibi adamların görüşlerine önem veriyorlar oy kullanırken. yaa, işte. senin demokrasi demokrasi diye bir tarafını yırttığın sistem budur. ünlü bir söz vardır: "eğer seçimler bir şey değiştirseydi; onu ortadan kaldırırlardı" diye. kaldırdılar da zaten defalarca. darbeler bunun için yapıldı bütün dünyada.
bunu şunun için yazmadım, demokrasi kötüdür, ondan kurtulmamız lazım vs. elbette hayır. ama içerisinde bulunduğumuz sistemin eksikliklerini, saçmalıklarını da bilmemiz lazım işte. aksi halde güpegündüz soyup soğana çevirirler bizi, biz de elimize verdikleri iki üç tane oyuncakla avunuruz.