Hadisler dini bir kaynak olarak görülmeli midir?

Din ve Felsefe üzerine fikir alışverişinde bulunuyoruz

Re: Hadis inkarcılığı

Mesajgönderen kurtlarladans » 27 Eyl 2014 21:14

facebook
twitter
gplus

usescrt yazdı:peygambere iftira atanları,hüküm verdirenleri (kuranda olmayan bir şeyi kastediyorum , recm gibi) kabul etmedikçe bi sorun yok bence.
Kur'an tek kaynak, eksiksiz diyorsan sorun yok benim açımdan.


sorun yok aynı fikirdeyiz o zaman ben tüm hadisleri sünneti inkar edelim diyenlere tepkiliyim
kurtlarladans
 
Mesajlar: 740
Kayıt: 21 Tem 2014 07:43

Re: Hadisler dini bir kaynak olarak görülmeli midir?

Mesajgönderen Flaruz » 28 Eyl 2014 18:04

facebook
twitter
gplus

Hadslerin çoğunun yahudi kaynaklı(müslümanlara sızmıs) olduğunu düsünüyorum.Özellikle gelecekten haber veren hadisler hakkında..
Kullanıcı avatarı
Flaruz
 
Mesajlar: 41
Kayıt: 18 Eyl 2013 19:35

Re: Hadisler dini bir kaynak olarak görülmeli midir?

Mesajgönderen tornacı veysel » 28 Eyl 2014 18:39

facebook
twitter
gplus

Sorun değil. Kur'an'ın da çoğu Yahudi kaynaklı zaten.
tornacı veysel
 
Mesajlar: 459
Kayıt: 11 Tem 2014 14:06

Re: Hadisler dini bir kaynak olarak görülmeli midir?

Mesajgönderen Mecruh » 28 Eyl 2014 20:00

facebook
twitter
gplus

tornacı veysel yazdı:Sorun değil. Kur'an'ın da çoğu Yahudi kaynaklı zaten.


Hadi buyur. Laf mı şimdi bu?
حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ

Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.
Kullanıcı avatarı
Mecruh
 
Mesajlar: 1344
Kayıt: 14 Tem 2013 01:01

Re: Hadisler dini bir kaynak olarak görülmeli midir?

Mesajgönderen Samed » 05 Eki 2014 16:55

facebook
twitter
gplus

Hadisler bana gire dini bir kaynaktır. Ancak hadisler Kuran ışığında incelenmeli. Kuran'a aykırı hiçbir hadis sahih değildir zaten. Bazıları sahih olduğunu iddia etse de değildir bana göre. İtibar etmem. Ancak Kuran'a ters düşmeyen her hadis kabulümdür. Her Kuran'a uyan hadis Peygamber sözü olacak da değil. Ancak Kuran'a aykırı değilse benimsemem de bir sakınca olduğunu sanmıyorum.

Tevrat'ın bozulmamış bölümleri ile Kuran pek tabi ki aynı şeyleri ifade edecek. Bazı konularda benzerlik olması normal değil mi? Ama çoğu Yahudi kaynaklı demek ispat gereklidir. Öyle birkaç ayetten, konudan değil çoğu ifadesi kullanıldığı için detaylı bir ispat gerekir. Buyrun Kuran'ın çoğunun Yahudi kaynağı olduğunu ispatlayın. Aksi halde ya burada sallamış olacaksınız ya da sadece İslam düşmanlığı yapmış olacaksınız. İslam düşmanlığı yaparken de yalan söylemeyi benimsediğinizi göstermiş olacaksınız. Buyrun ispatlayın.
Samed
 
Mesajlar: 20
Kayıt: 05 Eyl 2014 11:09

Re: Hadisler dini bir kaynak olarak görülmeli midir?

Mesajgönderen Samed » 05 Eki 2014 18:46

facebook
twitter
gplus

"Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır. Peygamber'e düşen, yalnız açık bir tebliğdir." ﴾29/18﴿

Kuran'ı en iyi anlayan, en doğru tefsiri yapan pek tabi ki peygamberdir. Bu demek değildir ki Kuran'ı bizler anlayamayız. Allah Kuran'ın apaçık bir kitap olduğunu belirtmiş. Tabi ki hadisler olmadan da anlayabiliriz. Anlıyoruz da zaten. Ancak tam olarak anlayabiliyor muyuz? Yada yeterli oluyor mu?Allah bizlere peygambere itaat etmeyi emretmiş. O halde peygamberin sözlerine de itibar etmeliyiz. Sanırım Peygamberimizin Kuran'a aykırı bir söz söyleyeceğini de hiçbir inanan düşünmüyordur. O halde Kuran'a uyan hadislere itibar etmemizde kötü bir şey yoktur. Kaynağımız Kuran olduğunda hadisleri önemsemek bizleri dinden de çıkarmaz. Bir de Kuran'ı tam anlamıyla anlamak için Arapça bilmemiz gerektiği konusu da var. Hatta sadece günümüz Arapçası yeterli olmadığı gerçeği var. Kuran'a aykırı olan hadislere itibar etmek bu ayete karşı olmayı gerektirmiyor bana göre. Peygamber Kuran'ı en iyi şekilde anlayıp, tebliğ ediyor diye düşünüyorum. Bu konuda da Kuran'da bahsettiği gibi üzerine düşeni yapmış. Hadislerin sahih olup, olmadığı tartışılır. Sahih olduğu iddia edilenler bile tartışılır, araştırılır. Ancak peygamberin sözüne itaat edip, etmemek tartışılmaz. Allah peygambere itaat edin emri vermiş. Peygamber döneminde yaşamadığımız için bu bizler için çok zorlu oluyor haliyle. Hatta işin içinden çıkamadığımız bir konu haline dönüyor zaman zaman. Tüm bunlara rağmen Kuran rehberliğinde hadislere itibar etmemiz de ben bir sorun görmüyorum.

Bayram yoğunluğu nedeniyle cümleler parça parça olmuş olabilir. Gelen gidenden parça parça yazmak zorunda kaldım. Kusura bakmayın.

Hayırlı bayramlar.
Samed
 
Mesajlar: 20
Kayıt: 05 Eyl 2014 11:09

Re: Hadisler dini bir kaynak olarak görülmeli midir?

Mesajgönderen Yowzah Anakata » 06 Eki 2014 01:48

facebook
twitter
gplus

Hala tartışılıyor mu bu konu ya :D
Kullanıcı avatarı
Yowzah Anakata
 
Mesajlar: 4807
Kayıt: 13 Tem 2013 00:15
Konum: /**/

Re: Hadisler dini bir kaynak olarak görülmeli midir?

Mesajgönderen Sahra » 14 Kas 2014 01:21

facebook
twitter
gplus

De ki: “Ben sadece sizin gibi bir insanım. Bana sizin ilâhınızın, tek bir ilâh olduğu vahyediliyor. Öyleyse O'na yönelin (O'na doğru istikamet alın) ve O'ndan mağfiret dileyin. Ve müşriklerin vay haline!” (Fussilet Suresi, 6. Ayet)
8 yıl deistlikten sonra 19 sistemiyle Müslüman oldu. Ayrıntılı bilgi için: http://tanrininkodu.blogspot.com/2018/0 ... du-19.html
Kullanıcı avatarı
Sahra
 
Mesajlar: 11004
Kayıt: 11 Tem 2013 11:09

Re: Hadisler dini bir kaynak olarak görülmeli midir?

Mesajgönderen Sahra » 14 Kas 2014 14:38

facebook
twitter
gplus

Bu konudan sıkıldığınızı tahmin edebiliyorum, ben de öyle :twisted: Ama konu ile ilgili rastladığım şeyleri eklemek istiyorum.


“Gerek küçük, gerek büyük tuvaletinizi yaparken kıbleye dönmeyin.” Hanbel 3/12
“Peygamberimiz bir takım insanlar küçük ve büyük tuvaletleri için kıbleye dönmeyi hoş karşılamadıklarından, bu bidatı (hurafeyi) kaldırmak için tuvaletini kıbleye doğru yaptırdı.” Buhari 4/11

İkisi de Kur'an'a ters bir şey söylemiyor. Bu durumda hangisine inanacaksınız? Canınızın istediğine mi?
8 yıl deistlikten sonra 19 sistemiyle Müslüman oldu. Ayrıntılı bilgi için: http://tanrininkodu.blogspot.com/2018/0 ... du-19.html
Kullanıcı avatarı
Sahra
 
Mesajlar: 11004
Kayıt: 11 Tem 2013 11:09

Re: Hadisler dini bir kaynak olarak görülmeli midir?

Mesajgönderen bayekurt » 20 Kas 2014 18:49

facebook
twitter
gplus

Sahra yazdı:Bu konudan sıkıldığınızı tahmin edebiliyorum, ben de öyle :twisted: Ama konu ile ilgili rastladığım şeyleri eklemek istiyorum.


“Gerek küçük, gerek büyük tuvaletinizi yaparken kıbleye dönmeyin.” Hanbel 3/12
“Peygamberimiz bir takım insanlar küçük ve büyük tuvaletleri için kıbleye dönmeyi hoş karşılamadıklarından, bu bidatı (hurafeyi) kaldırmak için tuvaletini kıbleye doğru yaptırdı.” Buhari 4/11

İkisi de Kur'an'a ters bir şey söylemiyor. Bu durumda hangisine inanacaksınız? Canınızın istediğine mi?


Sahra hanm, hadi bişeyde ben ekliim , akıl sahibi olan okusun ve benimle tartışsın;

Kur’an, vahiy ve Allah kelamı olduğuna göre ‘vahiy’ kelimesinin anlamını bilmek gerekir. Kur’an’a göre ‘vahiy’ Allah’ın, doğrudan ve aracısız bir şekilde herhangi bir peygamberle konuşması demektir. Bundan dolayıdır ki vahye ‘Allah kelamı’ adı verilmektedir. Bilmen gerekir ki Allah’ın ‘kelam’ı, peygamberin ‘anlama’sından ayrı değildir ve peygamberin ‘ruhu’ ile birleşikti. Peygamberler dışındaki insanlara ise Allah kelamı, dolaylı olarak, kelime ve yazı aracılığı ile ulaşır. Öyleyse, “İnsanlar ancak Allah’ın kitabı ile iletişime geçebilir ve alakadar olabilirler, O’nun kelamı ile değil.” demek yanlış olmaz.
Arifler, “Allah’ın kelamı, O’nun kitabından başka bir şeydir.” sözü ile kimi hermenötik bilginlerinin söz ile metin arasında var olduğunu düşündükleri farkı kastetmemektedir. Allah’ın kelamı, mürekkeb değil basittir, tedrici değil ânîdir, zaman boyutu yoktur ve ‘emr âlemi’ndendir. Oysa ‘ilahî metin’ ya da ‘ilahî kitab’ ise daha aşağı mertebede maddî, mürekkeb ve tedricî olarak sadır ve nazil olur. Dolayısıyla Kur’an ilahî kelam değil ilahî kitaptır.
Bu farkı dile getirmekle birlikte , nihayetinde kitap ve kelamın birliğini kabul etmekte ve bu ikiliğin zahirî, farazî ve zihnî bir tahlil olduğunu, gerçekte var olmadığını söylemektedir. Nitekim insanın da sözü ve yazısı arasında bir fark yoktur.
Arifler, söz ve metin (yazı) arasındaki birlik veya ayrılığı şöyle izah eder: Yazı ile yazar ve sözü söyleyen arasındaki ilişki yönüyle bakıldığında söz, söyleyenden ve yazardan ayrı değildir. Buna felsefede vucûb denir. Başka bir açıdan mesela kâğıt, kitap ve okuyucu açısından bakıldığında ise söz, yazardan ayrıdır. Buna da felsefede imkân denir. Bu ilişki biçimi, hem Allah hem de insan için geçerlidir. Söz ve yazı birliği, ikiliğin kendisinde tezahür eder.
Vahiy karmaşık ve madde dışı bir olgudur. Kur’an haline gelip insanların karşısına çıkıncaya kadar pek çok aşamadan geçer. Peygamber [s], insan ve kâinatın özüne yöneldiğinde, ruhu ve kalbi ile madde ötesine geçer, oradan da hayal ve misal âlemini geçip maddeden arınır. Böylece zaman, maddîyat ve üç boyutluluktan uzaklaşıp Allah’ın ayetlerini ve melekutunu müşahede edince, kalbinde bir mârifet nuru parıldamaya başlar ki, dinler onu Ruhu’l-Kuds ya da Cebrail olarak isimlendirirler. Necm sûresinin 2 ila 18. ayetleri ondan bahseder ve onu çok güçlü manasına gelen şedîdu’l-kuvva olarak nitelendirir. Felsefede ise ona faâl akıl adı verilmektedir.
Peygamber, Cebrail ya da Ruhu’l-Kuds ile görüştüğünde (filozofların ifadesi ile faal akıl ile ittihad ettiğinde), maddî kulak ve hava dalgalarının aracılığı olmadan kelam-ı ilahiyi ya da vahyi işitir ve alır. Daha sonra aynı yolu takip ederek misal âlemine oradan da maddî âleme geri döner. Peygamberin işittiği kelimeler misal âleminde farklı, maddî âlemde farklı şekilde yani her merhaleye uygun biçimde tezahür eder. Peygamber maddî âleme ve evrene döndüğünde vahiy ve manevî kelimeler, beşerî lafızlara ve yazılara dönüşerek insan kulağına ve gözüne hitap eder hale gelir.
Necm sûresinde geçtiği vechiyle Hz. Peygamber’in [s] manevî gözü ve kulağı ile müşahede ettiği ve işittiği ilahî kelam, mahza hakikattir. Şüphe, hata ve vehmin ona bulaşma imkânı yoktur.
Kur’an’ın Mertebeleri;
İlahî kelam ve yazı olan Kur’an da, kâinat, insan ve vahiy gibi sadece görülen ya da işitilen bir olgu değildir. Kâinat, insan ve vahyin oluşum sürecindeki üçlü mertebe gibi Kur’an’ın da mertebeleri vardır. Yine, insanın bedeni ve ruhu var olduğu gibi Kur’an’ın da lafız, kâğıt ve cildin dışında bir de ruhu vardır. Hadiste sözü edilen “Kur’an’ın batnı” ifadesi ile kastedilenin de bu olduğu söylenebilir. Bilindiği gibi Hz. Peygamber’in [s] şöyle söylediği rivayet edilir: “Kur’an’ın batınları vardır”.
Kur’an’ın zâhirini, insanın zahiri ve bedeni şeklinde anlamak mümkündür. Kur’an’ın bâtını ise beşerî hissin ötesi manasına gelen insanın bâtını olarak anlaşılabilir. Lafızlarının sathi ve zâhirî anlamından ibaret olan Kur’an’ın zâhiri, hukuk ve fıkıh alanında hüccettir. Ancak Ku’ran’da öyle ifadeler vardır ki, her Arapça bilen onları anlayamaz. Zahirin ve lafızların sınırının ötesine geçebilen kimseler ancak onları anlayabilir.
kâinatın maddî, manevî ve manevî ötesi şeklinde üç mertebesi vardır. Kur’an ise bu üç mertebenin manâ ve ilim alanındaki tezahürüdür. Birinci mertebesi, lafız mertebesidir ki, Arapçayı bilen herkes bunu anlar. Fakat diğer mertebeleri gizlidir ve bâtındır, ancak diğer varlık mertebelerinde olanlar tarafından anlaşılabilir.
Kur’an kendisini nur olarak nitelendirdiği gibi bi de onu nur olarak nitelendiriyoruz. Nur, gizli hakikatleri açığa çıkaran demektir.
bayekurt
 
Mesajlar: 588
Kayıt: 27 Ağu 2014 12:30

ÖncekiSonraki

Dön Din & Felsefe
cron