tasavvuf: ne yolu

Din ve Felsefe üzerine fikir alışverişinde bulunuyoruz

Re: tasavvuf: ne yolu

Mesajgönderen Nate RIVER » 19 Mar 2014 16:43

facebook
twitter
gplus

26- Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.

27- Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. O’nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kudret yoktur.

18-Kehf Suresi 26,27


Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?

29-Ankebut Suresi 51


36- Neyiniz var? Nasıl hüküm veriyorsunuz?

37- Yoksa okuyup, ders almakta olduğunuz bir kitabınız mı var?

38- İçinde keyfinize uyanın sizin olduğu.

68-Kalem Suresi 36,37


Haberin olsun katıksız din yalnızca Allah’a aittir. O’ndan başkasını veli edinenler şöyle derler: “Biz bunlara, bizi Allah’a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” Elbette Allah ayrılığa düştükleri konularda aralarında hükmedecektir. Şüphesiz Allah hiçbir yalancı kafiri doğruya eriştirmez.

39-Zümer Suresi 3
Kullanıcı avatarı
Nate RIVER
 
Mesajlar: 3631
Kayıt: 18 Tem 2013 20:26

Re: tasavvuf: ne yolu

Mesajgönderen Bazarov » 19 Mar 2014 16:54

facebook
twitter
gplus

vekilsizmeclisolmaz yazdı:ve o veliler araciligyla rabita zikir ve o redettiginiz ogretiler bize nail oldu

peygamberimizin kanindan gelenlerin ,evliyalarin ogretileri ve buda resulullahin yoludur

hayatinda zikrin tadini alsaydin bi anlik
anlardin Allahin kullarina ne guzel seyler bahsettgini


Lütfen ironi yaptığını söyle :)
Biz ona ülkeye lider ol dedik o gitti dünya lideri oldu. :) (: <333

bekare eksi dörtace : delta
üstler doğal katsayılar reel
Kullanıcı avatarı
Bazarov
 
Mesajlar: 394
Kayıt: 05 Mar 2014 02:41

Re: tasavvuf: ne yolu

Mesajgönderen vekilsizmeclisolmaz » 19 Mar 2014 17:29

facebook
twitter
gplus

Tevessul, Allah Teâlâ'ya yaklaşmak, huzurunda manevî itibar ve derece bulmak yahut bir faydanın elde edilip zararın defedilmesıyle ihtiyacını gidermek için sâlih bir amel veya zatla Cenab-ı Hakk'a yakınlık sağlamaktır.[1]

Dinimizde caiz olan ve fayda veren vesilede üç unsur vardır:
1. Kendisine tevessül olunan zat. Bu, kulun istediğine karşılık verecek olan asıl hüküm ve nimet sahibi Allah Teâlâ'dır.
2. Tevessül eden kimse. Bu, Allah Teâlânın yakınlığını isteyen yahut bir hayrın ele geçip bir şerrin def edilmesi ile ihtiyacının giderilmesini arzulayan zayıf, aciz kuldur.
3. Kendisi ile tevessül olunan şey. Bu, kulun kendisi ile Allah Teala'ya yakınlık sağladığı sâlih ameller veya şahıslardır.

Yapılan tevessülün fayda vermesi için şu şartların bulunması gerekir:
1. Allah Teala'ya vesile arayan kimsenin, vesileye ve onun fay-dasına inanan bir mümın olması gerekir.
2. Kendisi ile Allah'a yaklaşmak için tevessül edilen amelin, Allah Teâlânın vesile için meşru kıldığı, rağbet ettirdiği bir amel olması gerekir.
3. Bu meşru amelin, Allah Resulünün (s.a.v) öğrettiği şekilde Allah'a yakınlık için yapılması gerekir.

Buna gore, mümin olmayan bir kimsenin yapacağı şeyler Hakka yakınlık vesilesi olamaz. Nitekim bidat ve haram olan amellerle vesile gerçekleşmediği gibi, sâlih olmayan kimselerle de Allah'a yakınlık sağlanamaz. Arz ettiğimiz şartları taşıyan her vesilenin bütün zaman ve mekânlarda yapılması dinen caizdir hatta buna teşvik edilmiştir.[2]

Allame Savî, Celaleyn haşiyesinde der ki:

"Kişiyi Allah'a yaklaştıran her şey, âyette bahsi geçen vesileye dâhildir. Nebileri ve velileri sevmek, Allah dostlarını ziyaret etmek, Allah yolunda infakta bulunmak, çokça dua etmek, sıla- i rahim yapmak, Allah'ı çokça zikretmek ve benzeri şeyler birer vesile çeşididir.

Buna göre âyetin mânâsı, 'Sizi Allaha yaklaştıran her şeye yapışınız, ondan uzaklaştıran her şeyi de terk ediniz.' demek olur. Durum böyle olunca müslümanların, Allah dostlarını ziyaret etmelerini, bunun Allah'tan başkasına bir ibadet olduğunu zannederek onları küfür ile itham etmek, apaçık bir dalalet ve hüsrandır. Hayır, hayır! Gerçek, onların dediği gibi değildir. Allah dostlarını ziyaret ve onlara muhabbet beslemek, Resûlullah'ın (s.a.v), 'Allah için sevmeyenin, imanı yoktur' hadisinde anlatılan Allah muhabbetine dâhildir ve Allah Teâlanın, 'Ona vesile arayınız’ âyetindeki vesileye girmektedir.”[3]

Seyyid Ahmed Rufâî, bu konuda şu temel ölçüyü verir:

"Allah'ın kullarından ve dostlarından bir şey istediğiniz zaman, onlar vasıtasıyla size ulaşan yardımı sakın sadece kendilerinden görmeyin; onlar ancak vesiledir.. Sizler Allah'tan bir şey istediğiniz zaman ondan, velileri sevmesinin hatırına isteyin. Allah dostlarının onun katında nasıl hatırlı olduğunu şu hadis-i şerif haber vermektedir :
"Fakir ve pejmürde görünümlü nice kimseler vardır ki insanlara gelip bir şey isteseler (onların zâhirine bakılarak) kapıdan geri çevrilir; kendilerine bir şey verilmez; fakat onlar yüce Allah'tan bir şeyin olmasını isteseler, Allah isteklerini hemen yerine getirir."[4]

Yîice Allah onlara kâinatta tasarruf gücü vermiştir, Allah'ın izni ile bir şeyin olmasını isteseler hemen oluverir. Hz. İsâ (a.s) çamurdan kuş yapardı, sonra ona, 'Allah'ın izniyle uç!' deyince kuş canlanıp uçardı. Yine İsa (a.s) Allah'ın izni ile ölüleri diriltirdi.
Bizim Peygamberimize (sav) bütün peygamberlerin mucizeleri verilmiştir. Onun mucizelerinin sırrı ümmeti içindeki velilere geçmiştir. Velilerin elinde meydana gelen harika işler onlar için bir keramettir ve bütün bu kerametler Peygamberimizin (sav) mucizesinin devamıdır.

Bir kimse "Allah'ım! Senin rahmetinle şunu isterim." diyerek Allah'tan bir şey isteyebilir. Bunun gibi, "Allah'ım! Senin şu veli kulunun bereketine senden şunu isterim." de diyebilir.

Velilik, yüce Allah'ın özel bir rahmetidir. Âyette belirtildiği gibi, (Bakara 2/105; Âl-i İmrân 3/74) Allah dilediklerine bu rahmeti özel olarak verir. Şu halde Allah'tan bir şey isterken veliyi aracı yapan kimse aslında Allah'ın rahmetini aracı yapmış ohır. Sakın rahmet sahibinin kudretini, kendisine rahmet edilen kula vermeyesin. Bütün iş, kuvvet ve kudret ancak yüce Allah'a aittir. Aradaki vesile olan veli bir rahmettir. Cenab-ı Hak bu iş için onu tahsis etmiştir. Sen Allah'ın rahmeti, muhabbeti ve inâyetiyk ona yaklaşmaya çalış. Her işte onun tek yaratıcı olduğunu bil; sakın kimseyi ona ortak koşma. O, çok gayret sahibidir, şirki kabul etmez."[5]

[1]el-Cezairi, Akidetü’l-Mümin, s.123
[2]Cezairi, Akidetü’l-Mümin, s.77-78
[3]Sâvi, Haşiye, 2/182
[4]Müslim, Birr, 138; Tirmizi, Menakıb 54; Ahmed, Müsned, 3/145; Ebu Ya’la, Müsned, nr.3987.
[5]Rifâi, el-Burhânü’l-Müeyyed, s.124-126(Beyrut 1408 hicri)—

bu yazilari copy paste yaptim.sevdigim bir molla hoca ile sohbet ederken ayni konu gecti ve bana bunlari yaZdi.bunu size cevap niteliginde deil bilgi diye paylasiyorum.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma, nasıl böyle bir îmânı boğar,
“Medeniyyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
vekilsizmeclisolmaz
 
Mesajlar: 104
Kayıt: 13 Tem 2013 02:57

Re: tasavvuf: ne yolu

Mesajgönderen reco » 19 Mar 2014 17:40

facebook
twitter
gplus

vekilsizmeclisolmaz yazdı:Buna gore, mümin olmayan bir kimsenin yapacağı şeyler Hakka yakınlık vesilesi olamaz. Nitekim bidat ve haram olan amellerle vesile gerçekleşmediği gibi, sâlih olmayan kimselerle de Allah'a yakınlık sağlanamaz. Arz ettiğimiz şartları taşıyan her vesilenin bütün zaman ve mekânlarda yapılması dinen caizdir hatta buna teşvik edilmiştir.


Gerçek İslam'ı tanıtmaya devam edin, yazılarınızın devamını bekliyorum.
Kullanıcı avatarı
reco
 
Mesajlar: 216
Kayıt: 03 Mar 2014 22:07

Re: tasavvuf: ne yolu

Mesajgönderen yazyagmuru » 19 Mar 2014 17:42

facebook
twitter
gplus

kırıcı olmadan konuşalım lütfen.
tevessül batıldır,isbatı fatiha suresinde ayetle sabittir.
iyyake na'budu ve iyyake nestain.
yanlız Sana kulluk eder ve yanlız Senden dileriz.

Hesap günü o saydığın şahıslar kimseye şefaat edemezler.
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Kullanıcı avatarı
yazyagmuru
 
Mesajlar: 1295
Kayıt: 13 Tem 2013 11:11
Konum: ankara

Re: tasavvuf: ne yolu

Mesajgönderen vekilsizmeclisolmaz » 20 Mar 2014 00:45

facebook
twitter
gplus

vesile..vesile..vesile....allahin agacta zuhrettigne inaniyolar,dostunda zugtettgne inanmiyolar..

sefaat kuranda cok aciktir.Allahin izin verdigi veliler sefaat edecektir.

birde cani kim aliyo?azrail.
ama Can'i kim aliyo?
Allah
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma, nasıl böyle bir îmânı boğar,
“Medeniyyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
vekilsizmeclisolmaz
 
Mesajlar: 104
Kayıt: 13 Tem 2013 02:57

Re: tasavvuf: ne yolu

Mesajgönderen vekilsizmeclisolmaz » 20 Mar 2014 00:56

facebook
twitter
gplus

Burada vereceğimiz âyetler, Hz. Peygamber’den sâdır olan bütün söz ve fiillerde Ö’na tâbi olmanın ve kendisini örnek almanın vâcib olduğunu, Allah’ın muhabbetinin tah­sili için O’na uymanın gerekli bulunduğunu gösteren âyet-i kerîmelerdir.

Allah Teâlâ, buyurmuştur ki: “Rasûlüm, onlara de ki: Eğer siz, Allah’ı seviyor (ve sevdiğinizi iddia ediyor)sanız; derhal bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, çok affedi­ci ve çok merhametlidir.”[1]

Kâd-ı Iyâz (554/1149), Şifâ’da, Hasan el-Basrî’nin (110/728), şöyle dediğini nakletmiştir: Bazıları Hz. Peygamber (s.a.v)’e gelerek, “Ya Rasûlallah! Biz, gerçekten Allah’ı seviyoruz,” dediler. Bunun üzerine: “De ki: Eğer siz Allah’ı seviyor (ve sevdiğinizi iddia ediyorsanız; hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin.”[2]âyeti nazil oldu.
Lâkkâî, es-Sünnet adlı eserinde, Hasan el-Basrî’nin şöyle de­diğini rivayet etmektedir: “Onların Allah’ı sevmelerinin alâmeti, Rasûlullah (s.a.v)’ın sünnetine uymaları oldu.”

Allah Teâlâ, buyurdu ki: “Andolsun ki, sizden Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı arzulayanlar ve Allah’ı çok zikredenler için Rasûlullah’ta (takip edeceğiniz) pek güzel bir örnek vardır.”[3]

Muhammed b. Ali Hâkim et-Tirmizî (285/898), demiştir ki: “Peygamber (s.a.v)’i örnek almak, O’na uymak, sünnetine tâbi olmak ve sözde veya fiilde kendisine muhalefet etmemektir.”

Kâd-ı Iyâz da müfessirlerden pek çoğunun, âyetteki “üsve”ye (örneğe) bu mânâyı verdiğini nakletmektedir.[4]

Yine aynı konuyla ilgili olarak Cenâb-ı Hakk, şöyle buyurmuş­tur: “(Mûsâ duasına devamla): ‘Rabbim, bize bu dünyada ve âhirette iyilik ver. Şüphesiz biz sana döndük.’ Allah, buyurdu ki: Dilediğime azabımı isabet ettiririm. Rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır (Dünyada mü’mine de kâfire de şâmildir). Fakat âhirette onu, küfürden sakı­nanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimizi iman etmiş olanlara has kı­lacağım.”
“Onlar ki, yanlarında bulunan Tevrat ve incil’de ismini yazılı buldukları ümmî peygambere ve Rasûle tâbi olurlar. O (Rasûl), kendilerine iyiliği emrediyor, onları fenalıklardan alıkoyuyor; onlara, (nefislerine) haram ettikleri temiz şeyleri helâl kılıyor, murdar şeyleri de haram kılıyor, onların ağır yüklerini, üzerlerindeki bağları indiri­yor. Onlar, O’na iman ederler, kendisine ta’zim ve yardım ederler, onunla gönderilen nûr’a (Kur’ân’a) uyarlar. İşte bunlar, kurtuluşa eren kimselerdir.”
Örnek almakla ilgili başka bir âyet: “(Rasûlüm), Hani, Allah’ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: ‘Eşini yanı­da tut, Allah’tan kork!’ diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi, insan­lardan çekinerek içinde gizliyordun. Halbuki asıl korkmana lâyık olan Allah’tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince, biz onu sana nikahladık ki, evlâtlıkları, kanlarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) mü’minlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.”[5]

[1] Âli İmran, 31.

[2] ÂI-İ İmran, 31.

[3] Ahzâb, 21.

[4] Kâd-ı Iyâz, Şi/a, II. 7.

[5] A’raf, 156-157. (98)Ahzâb, 137.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma, nasıl böyle bir îmânı boğar,
“Medeniyyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
vekilsizmeclisolmaz
 
Mesajlar: 104
Kayıt: 13 Tem 2013 02:57

Re: tasavvuf: ne yolu

Mesajgönderen Bazarov » 20 Mar 2014 02:05

facebook
twitter
gplus

Birader Allah'ı nasıl hayal ediyorsun kafanda sen ? Allah'ın arkadaşı mı olur , nasıl bi kafan var biraz anlatır mısın ?
Allah'ın dostuymuş muş..Hadislere de inanıyorsundur sen , al bir hadis vereyim.Senin Kurana ortak koştuğun hadiste bile şefaate yer yok , o kadar mantıksız bir şey düşün..

"Ya Fatıma, eğer Namaz'larını kılmazsan, seni ben bile kurtaramam."

Hangi kitaplarda geçiyor bilmiyorum.Böyle bir hadis var.Televizyonda sürekli hocalar da anlatır durur.Nasıl bir çelişkidir bu anlamıyorum.Kızını bile kurtaramıyor , sen gelmiş bizi kurtaracak diyorsun.

edit : Buyur dostum , burda da aynı hadisler geçiyor.

http://www.risaleajans.com/ahmet-kayak/namazin-onemi

Şuan kendimden utanıyorum ne yalan söyleyeyim.Kuranda zibilyon kere şefaatin müşrik işi olduğu geçiyor.Peygamberin sözüyle kimsenin af olunmayacağı geçiyor.Sen onu anlamıyorsan hadis vermem çok saçma aslında.
Biz ona ülkeye lider ol dedik o gitti dünya lideri oldu. :) (: <333

bekare eksi dörtace : delta
üstler doğal katsayılar reel
Kullanıcı avatarı
Bazarov
 
Mesajlar: 394
Kayıt: 05 Mar 2014 02:41

Re: tasavvuf: ne yolu

Mesajgönderen Bazarov » 20 Mar 2014 02:09

facebook
twitter
gplus

vekilsizmeclisolmaz yazdı:Burada vereceğimiz âyetler, Hz. Peygamber’den sâdır olan bütün söz ve fiillerde Ö’na tâbi olmanın ve kendisini örnek almanın vâcib olduğunu, Allah’ın muhabbetinin tah­sili için O’na uymanın gerekli bulunduğunu gösteren âyet-i kerîmelerdir.

Allah Teâlâ, buyurmuştur ki: “Rasûlüm, onlara de ki: Eğer siz, Allah’ı seviyor (ve sevdiğinizi iddia ediyor)sanız; derhal bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, çok affedi­ci ve çok merhametlidir.”[1]

Kâd-ı Iyâz (554/1149), Şifâ’da, Hasan el-Basrî’nin (110/728), şöyle dediğini nakletmiştir: Bazıları Hz. Peygamber (s.a.v)’e gelerek, “Ya Rasûlallah! Biz, gerçekten Allah’ı seviyoruz,” dediler. Bunun üzerine: “De ki: Eğer siz Allah’ı seviyor (ve sevdiğinizi iddia ediyorsanız; hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin.”[2]âyeti nazil oldu.
Lâkkâî, es-Sünnet adlı eserinde, Hasan el-Basrî’nin şöyle de­diğini rivayet etmektedir: “Onların Allah’ı sevmelerinin alâmeti, Rasûlullah (s.a.v)’ın sünnetine uymaları oldu.”

Allah Teâlâ, buyurdu ki: “Andolsun ki, sizden Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı arzulayanlar ve Allah’ı çok zikredenler için Rasûlullah’ta (takip edeceğiniz) pek güzel bir örnek vardır.”[3]

Muhammed b. Ali Hâkim et-Tirmizî (285/898), demiştir ki: “Peygamber (s.a.v)’i örnek almak, O’na uymak, sünnetine tâbi olmak ve sözde veya fiilde kendisine muhalefet etmemektir.”

Kâd-ı Iyâz da müfessirlerden pek çoğunun, âyetteki “üsve”ye (örneğe) bu mânâyı verdiğini nakletmektedir.[4]

Yine aynı konuyla ilgili olarak Cenâb-ı Hakk, şöyle buyurmuş­tur: “(Mûsâ duasına devamla): ‘Rabbim, bize bu dünyada ve âhirette iyilik ver. Şüphesiz biz sana döndük.’ Allah, buyurdu ki: Dilediğime azabımı isabet ettiririm. Rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır (Dünyada mü’mine de kâfire de şâmildir). Fakat âhirette onu, küfürden sakı­nanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimizi iman etmiş olanlara has kı­lacağım.”
“Onlar ki, yanlarında bulunan Tevrat ve incil’de ismini yazılı buldukları ümmî peygambere ve Rasûle tâbi olurlar. O (Rasûl), kendilerine iyiliği emrediyor, onları fenalıklardan alıkoyuyor; onlara, (nefislerine) haram ettikleri temiz şeyleri helâl kılıyor, murdar şeyleri de haram kılıyor, onların ağır yüklerini, üzerlerindeki bağları indiri­yor. Onlar, O’na iman ederler, kendisine ta’zim ve yardım ederler, onunla gönderilen nûr’a (Kur’ân’a) uyarlar. İşte bunlar, kurtuluşa eren kimselerdir.”
Örnek almakla ilgili başka bir âyet: “(Rasûlüm), Hani, Allah’ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: ‘Eşini yanı­da tut, Allah’tan kork!’ diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi, insan­lardan çekinerek içinde gizliyordun. Halbuki asıl korkmana lâyık olan Allah’tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince, biz onu sana nikahladık ki, evlâtlıkları, kanlarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) mü’minlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.”[5]

[1] Âli İmran, 31.

[2] ÂI-İ İmran, 31.

[3] Ahzâb, 21.

[4] Kâd-ı Iyâz, Şi/a, II. 7.

[5] A’raf, 156-157. (98)Ahzâb, 137.


Araya saçma sapan arapça kelimeler ekleyince çok bilgili birisi olmuyorsun bunu da ekleyeyim.Doldurmuş ne kadar saçmalık varsa yazık..
Biz ona ülkeye lider ol dedik o gitti dünya lideri oldu. :) (: <333

bekare eksi dörtace : delta
üstler doğal katsayılar reel
Kullanıcı avatarı
Bazarov
 
Mesajlar: 394
Kayıt: 05 Mar 2014 02:41

Re: tasavvuf: ne yolu

Mesajgönderen akiladam » 20 Mar 2014 04:00

facebook
twitter
gplus

birincisi bir felsefi akım diye tabir ettiğiniz şeyin hint kökenli olmasında hiçbir sakınca yoktur.Bir şeyin kökeninin ne olduğundan çok onun islama uygunlugu tartışılır.Ki tasavvufun kökeni hint felsefesi değildir.Etkilenmiş olabilir.Tasavvuf en başta bir ahlak ögretisi olarak çıkmış daha sonra varlığa yönelmiş bir yoldur.Doğu felsefesi batıdan farklı olarak görünüşler üzerinden degil direk varlık,varolus üzerinden felsefe yaptıgı içın bu mistisizm Doğu felsefesinin çeşitli ögretilerinde kendini göstermiştir.Ki batıda ilk çağda plotinus da mistisizme kayan bir çizgi izlemistir.Bati felsefesinde de bunun bir yeri vardır yani.Batının felsefi dilinin nasıl bir karakteristigi varsa dogunun da felsefi dilinin bir karakteri vardir.Tasavvuf bunun islama uygun,gücünü islamdan alan bir yoludur,ögretisidir.
Bugün insanlar nasıl Nietszche,sarte,heidegger,platon,zizek okuyorsa dogu felsefesinin óncülerini de okumalıdır.Onların bu konuda söylediklerine hak ettigi degeri vermelidir.Yoksa bu hint kökenli bu batı kökenli bu bilmem ne kökenli diye diye hepsini atar ortada bir sey birakmayız.
akiladam
 
Mesajlar: 15
Kayıt: 04 Ağu 2013 12:22

ÖncekiSonraki

Dön Din & Felsefe
cron