İslam`da canlıların ruhu-hayaleti yoktur

Din ve Felsefe üzerine fikir alışverişinde bulunuyoruz

Re: İslam`da canlıların ruhu-hayaleti yoktur

Mesajgönderen Emre_1974tr » 22 Tem 2013 01:38

facebook
twitter
gplus

Konuyla ilgili ve tamamlayıcı şu yazılarımı da paylaşayım:

Zaman-zamansızlık ve Rabbin Katı

Yaratıcımız varlık olarak zamansız ve mekansızdır. Bu zaman ve mekanı yoktan yaratmıştır.

Ama yönetici-gözlemci olarak(dışarıdan) hem tüm mekan noktalarındadır, hem de tüm zaman noktalarında...

geçmiş...................................şimdi.............. ..............................gelecek


Biz ise sadece şimdi noktasındayız ve ileri noktalara doğru yolculuk yapıyoruz.

Ama Rabbimiz böyle bizim gibi bir noktadan ileriye doğru yolculuk falan yapmıyor.

Geçmiş,gelecek,şimdiki zaman gibi kavramlar bize ait.

O'nun için böyle bir yolculuk yok.

Her zaman noktasını gözlemlemekte ve yönetmektedir.

Oraya gitmesine,yolculuk yapmasına gerek yoktur.

Çünkü tıpkı geçmişte olduğu gibi aynı anda gelecektedir de, ve yine tıpkı şu andaki noktamızda da olduğu gibi....

İnsanlara "zamansızlık" denilince akıllarına, sanki sadece kol saatinin çalışmasının durduğu ama diğer unsurların aynen devam ettiği bir yaşam şekli falan geliyor. Hayır, zamansızlık yukarıda anlattığım gibi, bizim hayal dahi edemeyeceğimiz bambaşka bir durumdur. Geçmiş, gelecek, şimdiki an diye ayrı ayrı kavramların olmaması demektir.

Nasıl ki Rabbimiz mekansız olduğundan, kainatın dışındadır, evrenimizde yolculuk etmez ama dışarıdan yönetici olarak her mekan noktasında ve iş-oluştadır biliyoruz; işte yine aynı şekilde zamansız olan Rabbimiz, yine varlık olarak zamanın dışındadır ama yönetici-gözlemci olarak her zaman noktasında vardır.

Eğer bir zaman makinesine binecek olsak, geleceğe ve geçmişe gittiğimizde, yine Allah'ın o zaman dilimini de yönettiğini fark edecektik. Ayrıca zaman makinesinin içindeki zamanı da...

Ama yine vurgulayalım;

"Varlık" olarak Allah hiçbir şeyin içinde değildir ve tüm yarattıklarından ayrıdır.

Zaman ve mekan dışıdır.

Zamanın ve mekanın içinde olanlar bizleriz. Zaten bizler için yaratıldı bunlar da...

Ve Rabbimiz tüm yarattıklarından ayrı olduğu için, yarattığı hiçbirşey O'nun bir parçası veya yansıması olmadığından ortak koşmak büyük günahtır.

112 - İhlas Suresi

3. Ne doğurmuştur O, ne doğurulmuştur!

4. Hiç kimse onun dengi ve benzeri olmamıştır, olamaz!

Konuyu buradan, Kuran'daki "Rabbin katı" ifadesine getirmek istiyorum.

Kuran'da Rabbin katı ifadesi 2 anlamda kullanılmaktadır diye düşünmekteyim.

1- Allah'ın nezdinde-gözünde anlamında...

2- İçinde sonsuzluk yurdunun da bulunduğu ahiret evreni anlamında kullanılmaktadır


Kuran'da Rabbin katı ifadesi , bizimkinden farklı fizik yasalarına sahip ahiret evreninin adıdır yani aynı zamanda. Mesela bizim evrenimizden farklı olarak yaşam daimidir orada ve yaşlanma, maddenin bozulması söz konusu değildir.

Ve bu Rabbin Katı'nda zaman bizimkine göre farklı akmaktadır:

-Gerçekten, senin Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. (22 Hac Suresi, 47)

Rabbimiz zamansız olduğuna göre burada "Allah'ın nezdinde" anlamında değil de, "ahiret evreni" anlamında kullanılmaktadır Rabbin Katı ifadesi. Bizim dünyamızda bin yıl geçerken, Rabbin Katı'nda sadece bir gün geçmektedir.

Şüphesiz yüce Allah bu mekanı da yoktan var etmiştir. Ama isim olarak "Rabbin Katı" adını vermiştir yarattığı bu yere. Tıpkı "Allah'ın Arşı", "Allah'ın kulu" veya "Allah'ın elçisi" gibi bir tanımlamadır aslında...

Hac Suresi 47 Senden aceleyle azabı istiyorlar: Allah, vaadine asla ters düşmez. Şu da bir gerçek ki Rabbinin katındaki bir gün, sizin saymakta olduğunuzun bin yılı gibidir.

Bakara Suresi 112 İş onların sandığı gibi değil!Kim güzel davranışlar sergileyerek yüzünü Allah!a teslim ederse, Rabbi katında ödülü vardır onun.Korku yoktur böyleleri için; tasalanmayacaklardır onlar...

Ali İmran Suresi 15 De ki: “Bu sayılanlardan daha iyisini size haber vereyim mi?Sakınıp korunanlar için, Rableri katında, altlarından nehirler akan, içinde sürekli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’tan bir hoşnutluk olacaktır. Allah, kulları en iyi biçimde görmektedir.”

En'am Suresi 127 Rableri katındaki huzur ve esenlik yurdu onlarındır. İşler oldukları ameller yüzünden O, onların Velî'si oluvermiştir.

A'raf Suresi 206 Rabbinin katında olanlar, büyüklük taslayıp O'na kulluktan yüz çevirmezler; O'nu tespih ederler ve yalnız O'na secde ederler.



Cennet ve cehennem şimdiden varlar ve bazı istisna insanlar kıyamet beklenmeden orada bedenen yaratılarak ceza veya mükafatlarını yaşamaya başlamışlardır(bilindiği üzere diğer insanlar diriliş ve hesap için kıyameti bekleyecekler) Örnek vermek gerekirse:

-Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.


-Allah'ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler hakkında: "Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır." müjdesinde bulunurlar. (Ali imran suresi 169-170)


Bu ayetlere göre;

1- Diğer vefat etmiş insanlar gerçekten ölü iken(dirilmeyi beklerken), şehitler onlardan farklı olarak canlıdırlar .

2- Rabbin katında(ahiret evreninde) nimetler içinde yaşıyorlar

3- Cennette konuşurlarken hala dünyada olan ve/veya öldükten sonra henüz diriltilmemiş insanlar hakkında müjde veriyorlar (sonra onlar da cennete katılacaklar anlamında sözler söylüyorlar)

Yalnız burada dikkat edilmesi gereken nokta, şu an cennette(Rabbin Katı'nda) bulunan insanlar da bizim gibi bedenli, yani maddi olarak canlılar. Zaten Kuran'a göre ruhlar alemi, ruhsal yaşam diye birşey yoktur. Ahiret yaşamı da bedenendir. Hatta melekler ve cinler de dahil olmak üzere tüm yaratılmışlar maddidir zaten(örneğin biz topraktan yaratıldıysak, cinler de ateşten yaratılmışlardır) Bu konuyla ilgili olarak yine benim "İslam'da canlıların ruhu-hayaleti yoktur" başlıklı yazımı okuyabilirsiniz.


ZARİYAT
22. Sizin, rızkınız da göktedir, tehdit edildiğiniz şey de.

HADİD
21. Rabbinizden bir bağışlanmaya ve genişliği gökler ve yer kadar olan bir cennete koşun. ALLAH'a ve elçisine inananlar için hazırlanmıştır. Bu, ALLAH'ın dilediğine ve/veya dileyene verdiği lütfudur. ALLAH Büyük Lütuf sahibidir.

Cennetin genişliği gökler ve yer kadar denilmekte. Yani başka bir deyişle bizim kainatımız kadar büyük olduğuna işaret edilmekte cennetin. Bu da sonsuzluk yurdunun, kendi fizik yasalarına sahip başlı başına bir evren olduğunun kanıtlarındandır yine. Yani söz konusu olan yer bir bahçe veya kent büyüklüğünde değil, gezegenleri ve gökleriyle içinde yaşadığımız alem kadar devasa bir boyutta.

Kısacası, "Rabbin Katı" yine Allah'ın yoktan var ettiği bir mekanın adıdır. Sonsuzluk yurdu o evrendedir, şimdiden sakinleri vardır ve diğerlerini beklemektedir.



Selam ve sevgiler
Emre_1974tr
 
Mesajlar: 551
Kayıt: 30 Haz 2013 12:33

Re: İslam`da canlıların ruhu-hayaleti yoktur

Mesajgönderen Emre_1974tr » 22 Tem 2013 01:41

facebook
twitter
gplus

Ahiret Evreni(Rabbin Katı) ve ebedi yaşam

Ahiret evreninde(Rabbin Katı) yaşayan canlılar ölümsüzdür ve sonsuza dek yaşlanmadan(sabit formda) yaşamlarını sürdürürler. İnsanlar kıyametten sonraki yaratılışta bu ahiret evreninde yaşamına başlayacak ama bazı istisna insanlar(şehitler ve peygamberler gibi) şimdiden bedenli-fiziksel olarak cennette yaşamlarını sürdürmektedirler:

-Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.


-Allah'ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler hakkında: "Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır." müjdesinde bulunurlar. (Ali imran suresi 169-170)


Meryem

56. Kitap'ta İdris'i de an. Çünkü o, özü-sözü tam uyuşan bir kişiydi, bir peygamberdi.

57. Onu yüce bir mekâna yükselttik.


Ali İmran Suresi 55 Allah şunu da demişti: "Ey İsa, senin canını alacağım, seni kendime yükselteceğim; seni, inkar edenlerden uzaklaştırıp arındıracağım.Ve sana uyanları, inkar edenlerin, kıyamete kadar üstünde tutacağım.Sonra bana olacak dönüşünüz; tartışıp durduğunuz şeyler hakkında aranızda ben hüküm vereceğim."

Bu istisna insanların dışında kalanlar ise kıyametten sonra ahiret yaşamlarına başlamış olacaklar.

Ve Rabbin Katı'nda( yani farklı fizik yasalarına sahip ahiret evreninde) yaşam ebedidir:

Nisa Suresi 122 İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız. sonsuza değin kalacaklardır orada. Allah'ın şaşmaz vaadidir bu. Söz söyleme bakımından Allah'tan daha doğru ve tutarlı kim olabilir?


Rad Suresi 24 "Selam size, sabrettiğiniz için! Ne güzeldir şu sonsuzluk yurdu!" derler.

Ahiret yaşantısının sonsuza dek sürmesi bazı kimselerce garip karşılanıyor ve "o zaman o canlılar tanrısal olmuyor mu?" gibilerinden kafa karışıklıklarını belirten ifadeler kullanıyor, sorular soruyorlar.

Öncelikle, bizler yani yaratılmışlar bir başlangıca sahibiz, ezeli değiliz. Ayrıca daima zamana ve mekana tabiyiz. Buna karşılık yüce Allah zamansız ve mekansızdır.

Ve başlangıcı olup, zaman içerisinde yolculuk etmek durumunda olan biz kullar, her zaman sınırlı varlıklar olarak kalmayı sürdüreceğiz.

Ahiret yaşantısına dönecek olursak; orada sonsuza dek yani sürekli yaşantımız sürecek ama yaşımız hiçbir zaman sonsuz olmayacak. Çünkü yaşantımızın bir başlangıcı var ve hergeçen yıl yaşımız bir artacak, sürekli büyüyecek ama daima bir sayıya denk gelecek.

1..........................789.............................. .......1122333........................12233499988779......

Her geçen yıl eski yaşımıza bir ilave olacak ve hiçbir zaman sonsuz büyüklükte olmayacak. Buna karşılık bu olay sonsuza dek durmadan sürecek.

Kısaca ahiret yaşantısı ebedidir ama yaşayanların yaşları mutlaka sınırlı kalmaktadır.Çünkü başlangıcı olan birşey geriye doğru sonlu demektir. Fakat ileriye doğru sonsuz yolculuk sürecektir.

Cennetteki bir insanın yaşı ne kadar ilerlerse ilerlesin, bantı geriye doğru sardığımızda bir başlangıcın olduğunu göreceğiz. Süre(yıllar-yaş) sürekli artacak ama başlangıcı olmasından dolayı hep bir sayıya denk gelecek.

Bu arada matematikte hayali olarak sunulan, bir ucu kapalı bir ucu açık sözde sonsuz uzunluklar falan tamamen yanlıştır.

Birşey sonsuz uzunlukta olabilmesi için hem başlangıçsız hem de ebedi olmalıdır.


Eğer bir yol geriye doğru da olsa bitiyorsa o yol sonludur.


Alınan yolculuk sırasında sürekli rakamlar büyür sadece, ama asla , ne kadar büyürse büyüsün sonsuza ulaşmaz.

A........B......C.......

A ile varılan nokta arası hep belli bir uzunluk olarak kalmaya mahkumdur.

Ahiret yaşamı ileriye doğru sonsuza dek sürecektir ama dediğim gibi bantı geriye sardığımızda yani zamanda geriye yolculuk yaptığımızda başlangıca ulaşırız ve orada(geriye doğru) yol biter.

Kısacası ebediyen yaşayacağız ama yaşımız hiçbir zaman sonsuz olmayacak(varlığımızın başlangıcı olduğundan dolayı).

Ebedi olacağız ama ezeli olmadığımızdan ve de zaman-mekanın içerisinde yolculuk yapmak durumunda olduğumuzdan yine sınırlı varlıklar olmayı sürdüreceğiz.

Sınırsız, zamansız ve mekansız olan bir tek Rabbimizdir. Ayrıca, ahiret evrenindeki canlıların sonsuza dek yaşaması Rabbimizin isteğiyle, yaratmasıyla gerçekleşen bir durumdur. Yüce Yaratan hiçbir şeye muhtaç olmaksızın ebediyen var olurken, kullar ise O'nun sayesinde var olabilirler ancak. Bu durum ayetlerde şöyle belirtilmekte:

Hud

107. Gökler ve yer durduğu sürece orada kalıcıdırlar; ancak Rabbin dilerse başka. Rabbin, dilediğini Yapandır

108. Mutluluğu hakkedenler ise, gökler ve yer kaldığı sürece cennette kalıcıdırlar. Rabbinin dilerse başka. Kesintisiz bir ödüldür bu.

Yüce Allah, kendisi istediği için sonsuza dek var olacağımızı söylüyor.

Ve diyor ki "eğer tersini dilemezsem, oradakileri asla çıkarmayacağım"

Ve çıkarmayacağına dair söz de veriyor.

Başka bir deyişle "istersem bu hükmümü değiştirebilirim, ama cennettekilerin sonsuza dek orada kalmasını, özgür irademle istediğim için kalacaklar" anlamında bir ifade kullanmakta. Tüm bunları gözönüne aldığımızda, ebediyen yaşayacak olmamızın bizleri kutsallaştırmadığını, tıpkı bu dünya yaşamındaki gibi kullar olmayı her zaman sürdüreceğimizi kolaylıkla görebiliriz.

Selam ve sevgiler.
Emre_1974tr
 
Mesajlar: 551
Kayıt: 30 Haz 2013 12:33

Re: İslam`da canlıların ruhu-hayaleti yoktur

Mesajgönderen mark twain » 22 Tem 2013 02:56

facebook
twitter
gplus

Emre_1974tr yazdı:İslam`da insana ait ölümsüz ve tanrısal parça ruh inancı yoktur.

Yaratılan her şey maddidir. Hatta cinler ve melekler bile (örneğin cinler ateşten yaratılmışlardır).

Cennet ve cehennem de farklı fizik yasalarına sahip diğer evrenlerdedir ve sapına kadar maddedir.

Ruhçu öğretinin İslam dünyasına uydurma hadisler ve tasavvuf öğretileriyle sızması sonucunda bugün Müslümanlar uydurma ruhlar âlemine iman ettirilmektedir. Hatta Kuran`ı tercüme derken ayetlerde "nefs, can" geçen yerlerde "ruh" denilerek çeviriler bile çarpıtılmıştır.

Kuran`da gerçekten ruh diyen ayetler "vahiy"den ve de bu vahyi ileten Cebrail adlı vahiy meleğinden bahsetmektedir.

Yani Kuran`da;

Ruh = Vahiy
Ruh = Vahiy meleği

Kuran`a göre kabir azabı veya mükâfatı yoktur. Hemen hemen herkes kıyamet sonrası, mahşer gününde tekrar yaratılacak ve sonsuz yaşamlarına kavuşacaklardır.

Yalnız dikkat ederseniz hemen hemen herkes dedim. Çünkü Kuran`a göre istisna insanlar var. Bu konuda bazı yazarlar güzel tespitlerde bulunmuşlardır.

Kimdir bu ayrıcalıklı insanlar? Bunlar Firavun gibi günahkârlıkta çok aşırıya giden büyük günahkârlarla, şehitler gibi sevap kazanmada çok ileri seviyede olan cennetlik insanlardır.

Firavun gibi günah işlemede çok aşırı bir seviyede ileri giden insanlar daha kıyamet beklenmeden cehennemde yaratılarak daha şimdiden ateşte yanmaya başlamışlardır. Ahirette ise cezalarını daha şiddetli bir şekilde çekmeye başlayacaklardır:

- Ateş; onlar, sabah akşam ona karşı sunulur dururlar. Kıyamet kopacağı gün de: "Tıkın firavun ailesini en şiddetli azaba!" (denilir). (Mümin Suresi 46. Ayet )

Burada firavun ve ailesinin şimdiden sürekli ateşe atıldığı, kıyamet sonrası ise asıl azaba atılacağı söyleniyor. Yanı bunlar şimdiden beden olarak cehennemde yaratılmışlardır.

Diğer uç gurup ise iyilikte çok ileriye gidenlerdir. Bunlar da kıyamet beklenmeden şimdiden cennette bedenen tekrar yaratılmışlar ve mükâfatlandırılmaya başlanmışlardır. Bunlara örnek olarak şehitleri verebiliriz:

-Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.

-Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler hakkında: "Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır. " müjdesinde bulunurlar. (Ali İmran suresi 169-170)

Burada da açıkça ayetler, şehitlerin kanlı ve canlı bir şekilde yani bedenen cennette şimdiden yaşamaya başladıklarını ve nimetler içinde olduklarını söylüyor.

Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.

-Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler hakkında: "Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır. " müjdesinde bulunurlar. (Ali İmran suresi 169–170)

Bu ayetler bile ruhlar âlemi safsatasını yerle bir etmeye yeterlidir.

Eğer insanların ruhu olsaydı, tüm insanlar öldükten sonra yaşıyor olacaktı ve ayet "herkes canlıdır aslında " falan derdi.

Ama öyle demiyor. Şöyle diyor:

-Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.

Yani "sadece şehitler gibi istisna insanlar kıyamet öncesi yaşayabiliyorlar. " Çünkü diğer insanlar ölüler ve kıyameti bekliyorlar ikinci yaratılış için. Ve ruhları olmadığından cansızlar.

Ama şehitler şimdiden cennette yaratıldıklarından (Rabbin katı), diğer insanlardan farklı olarak şimdiden ikinci yaşamlarına başlamış bulunuyorlar. Kıyametten sonra kendilerine katılacak diğer insanları da bekliyorlar.

Yine insanların ruhu olmadığına Kuran`dan delil vermeye devam edelim:

Yasin 51–52: Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar. Şöyle diyecekler: "Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman`ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler. "

Eğer bu insanlar öldükten sonra ruhlar âleminde yaşamaya devam etselerdi, bu âlemde yaşayacakları binlerce ve hatta belki de milyonlarca yıl boyunca ahiretin gerçek olduğu acı gerçeğini yudum yudum özümsemiş olacaklardır.

Ama hayır, bu insanlar dünyada öldükten sonra ilk defa kendilerine geliyorlar ve büyük bir şaşkınlık içinde "meğerse doğruymuş" gibilerinden bir şeyler söyleyerek büyük bir şok yaşıyorlar.

Çünkü ruhsal yaşam diye bir şey yok. Onlar vefat ettikten sonra kıyamete kadar cansız bir şekilde beklediler ve uyandıklarında yani ikinci yaratılışlarında da acı gerçeği gördüler.


Bazı insanların şimdiden cennete girdiğine bir diğer delil olarak şu ayetleri de verelim:

Yasin Suresi(20-29):
Kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelip şöyle dedi: "Ey topluluk, bu elçilere uyun!"
"Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar. "
"Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Ve sizler de O`na döndürüleceksiniz. "
"O`ndan başka tanrılar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorluk/zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazlar. "
"Bu durumda ben elbette ki açık bir sapıklığın içine düşerim. "
"Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinleyin beni!"
"Gir cennete!" denildi. Dedi: "Kavmim bir bilebilseydi?
Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı. "
Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler.

*************

Eğer kıyametten sonraki cennete girişten bahsetseydi, o zaman o adamın toplumu zaten onu görüyor olurdu. Ama hemen ölümünden sonra bedenli olarak cennete giriyor, diğerleri ise daha yeryüzünde olduğundan ve/veya henüz dirilmediğinden, "kavmim, Allah`ın beni affedip cennetine aldığını bilebilseydi" demekte.

*************

RUM

55. Saat gelip kıyamet koptuğu gün, günahkârlar dünyada bir saatten başka kalmadıklarına yemin ederler. Onlar işte böyle çevriliyorlardı.
56. İlim ve iman verilenler ise şöyle dediler: "Yemin olsun, siz, Allah`ın Kitabı gereğince yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, yeniden dirilme günüdür. Fakat siz daha önceden bilmiyordunuz. "

Eğer bu günahkarlar ruhlar aleminde binlerce veya milyonlarca yıl azaplar içinde yaşamış olsalardı, o zaman onlara bekleme süresi kısa gelmek bir yana dursun tam tersine olduğundan da uzun gelecekti.

Ama görüldüğü üzere, dirildikleri andan itibaren kendilerine ilk defa geliyorlar ve dünyadaki bekleme sürelerinin çok kısa olduğuna yemin ediyorlar.

Ayrıca ilim ve iman içinde olanlar onlara şöyle diyor: "Yemin olsun, siz, Allah`ın Kitabı gereğince yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, yeniden dirilme günüdür. Fakat siz daha önceden bilmiyordunuz. "

Yani hem "siz kıyamet gününe kadar beklediniz" diyorlar hem de "siz daha önce bunu bilmiyordunuz" diyerekten onların bilinçlerinin ilk defa yerine geldiğine vurgu yapıyorlar.

Bu arada Kuran'da ruh kelimesi sadece tekil olarak geçmektedir. Ruhun çoğulu olan "ervah" kelimesi ayetlerde asla geçmez. Bu da ruhların olmadığına dair bir başka sağlama, kanıt daha sunmaktadır bizlere.

İNSANA AİT RUH İNANCININ YAPTIĞI BOZGUNCULUKLAR

1.İnsana ait tanrısal parça ruh inancı insanların rableştirilmesinin kapısını ardına kadar açıyor ve bunun sonucunda kutsal insanlar, tapınılan sefil ruhbanlar ortaya çıkıyor.

2.İnsana ait ruh inancından dolayı çoğu insan tekâmül safsatasına inanıyor. Ve bu yüzden acı çekip olgunlaşacağına inandığından kendine zulmediyor veya başına bir musibet geldi mi bunu iyi bir şey zannedip kurtulmak için şevkli davranmayabiliyor. Hâlbuki Kuran'a göre başımıza gelen musibetler hiç de hayra alamet değildir ve günahlarımızdan dolayı bir uyarıdırlar.

3.İnsana ait ruh inancından dolayı insanüstü bir varlık olabileceğine inanan ruhbanlar dünya nimetlerine sırt çevirerek kutsallaştığına inanıyorlar. Bu sapkınlığı bir erdem olarak görüyorlar. Hatta kimisi cennet nimetlerini bile istemiyor ve ilahlaşmaktan başka bir şeyi gözü görmüyor(birlenme inancı).

4.İnsana ait tanrısal parça ruh inancından dolayı ölümün güzel bir şey olduğu zannediliyor. Çünkü bu inanca göre ruh bedene hapistir ve ölüm ruhun özgürlüğüne kavuşması-birlenmesi demektir. Bu hastalıklı düşüncenin sonucunda ne yazık ki insan hayatına verilen önem azalabiliyor ruhlara inanan insanlarda.

5.Yine insana ait ruh inancından dolayı birçok insan reenkarnasyona inanıyor. Bu da her dirilişte bambaşka bir yaratık olunacağı anlamına geliyor. Ve bu da farkında olunmasa da ölen kişinin bir daha geri gelmemek üzere yok olması demektir. Çünkü başka bir bedende başka bir kişilikte hatta başka cinsiyet veya türde dünyaya geleceksen sürekli, ölünce şu anki sen bir daha oluşmamak üzere yok olacak demektir. Yani tam bir materyalist inanca bürünüyor işin derinine inince.

6.Ruh ikizi inancı görülüyor birçok ruhçu öğretide... Bunun sonucunda yalnızca ruh ikiziyle birlikte olan insanın tekâmül edip mutlu olabileceği safsatasına inanılıyor. Bu da cinselliği çaktırmadan yasaklama-kısıtlama hinliğini içeriyor.

7.İnsana ait ruh inancı ve tekâmül safsatası aslında günah işlemenin gerekli olduğu yanlış inancına da götürüyor insanları. Çünkü tekâmül için dünyaya gelen ruh günah işleyip acı çekmeli ki mükemmelliğe giden yolda olgunlaşabilsin deniliyor. Bu inanç kabala öğretisiyle Museviliğe, tasavvuf öğretisiyle de İslam dünyasına sokuşturulmuştur.

8.İnsana ait ölümsüz ruh inancı, bedenli yeniden yaratılıp ahirette maddi yaşayacağımız gerçeğini bazı kimselere inkâr ettiriyor. Ruhçular maddeyi küçümsedikleri hatta bazıları iğrendikleri için sonsuz yaşamın bedenli değil de ruh olarak olabileceğini söyleyiveriyorlar. Kutsal kitaplardaki maddi sonsuz yaşamı anlatan ayetlere sembolik anlamlar yükleyerek dolaylı yoldan inkâr ediyorlar.

9.Yine bazı ruhçular Allah'ın yarattığı bu maddi evrene şükretmek bir yana dursun,ona "leş" diyerek hakaret ve nefretlerini kusuyorlar.Allah'ın bizim için yarattığı güzelliklere nefret ve hainlik içinde olabiliyorlar.Kendi uydurdukları madde ötesi aleme tapınıyorlar ve ona ulaşmak için çırpınıyorlar.

10.Ruhun tekâmülü inancı sonucunda kişisel ve toplumsal bazda ayrımcılık-üstünlük meselesi ortaya çıkıyor. Kimi insanlar kimi insanlardan üstün kabul edildiği gibi kimi ırklar da diğer ırklardan üstün tutulabiliyorlar. Bazı ruhçular sarışın renkli gözlü insanın tekâmül etmiş üstün insanı temsil ettiğine inanırlar. Hatta Hitler’in zalimliklerinin arkasında bile bu ruhçu-ırkçı sapma vardır. Büyük ruh adlı varlıktan medyumlar aracılığıyla aldığı direktifler doğrultusunda bilenen çılgınlıklarını yapmıştır Hitler.

11.Ruhlara inanan insan cinlerin aldatmalarına daha yatkın oluyor. Ruh çağırma seanslarında ya şarlatanların yalanlarına kanıyorlar ya da cinlerin ruh kılığında söyledikleri yalanlara... Yakınlarının veya hayatta olmayan ünlü insanların ruhlarıyla görüştüğünü sanan kimseler, bu celselerde aldıkları bilgileri mutlak doğru zannedip yoldan çıkabiliyorlar.


Selam ve sevgiler.



Bu işte mantık hatası var. Cennet ve cehennemde zaman kavramı yoksa burda ölen insanlar neyi bekliyor öldüler ve onlar için zaman kavramı yok. Diğer yandan firavun ailesi cehennemdeyse eğer başka bir yaratışta yaratılış ne ara oldu hani kıyamet sonrasıydı bu yaratılış cennet cehennem de yeni evrende sonr ayaratılacaktı. inanılmaz çelişkiler mevcut anlatımınızda.
Mark der ki; İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır
Kullanıcı avatarı
mark twain
 
Mesajlar: 2068
Kayıt: 20 Tem 2013 23:41

Re: İslam`da canlıların ruhu-hayaleti yoktur

Mesajgönderen Emre_1974tr » 22 Tem 2013 03:01

facebook
twitter
gplus

Selam Mark;

Sen hadis/mezhep dininin inançlarından bahsediyorsun.

Bense islam dininden bahsediyorum.

Kuran'a göre yani İslam'a göre ahiret evreninde zaman var ve bu evren yani cennet/cehennem zaten var:)

Bu başlıktaki yazılarımda hepsini ayetlerle açıklıyorum.
En son Emre_1974tr tarafından 22 Tem 2013 03:07 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Emre_1974tr
 
Mesajlar: 551
Kayıt: 30 Haz 2013 12:33

Re: İslam`da canlıların ruhu-hayaleti yoktur

Mesajgönderen mark twain » 22 Tem 2013 03:06

facebook
twitter
gplus

Emre_1974tr yazdı:Selam Mark;

Sen hadis/mezhep dininin inançlarından bahsediyorsun.

Bense islam dininden bahsediyorum.

Kuran'a göre yani İslam'a göre ahiret evreninde zaman var ve bu evren yani cennet/cehennem zaten var:)

Bu başlıktaki yazılarımda hepsini ayetlerle açıklıyorum,



Söylemek istediğin şu mu; Dünya adlı gezegende ölen atıyorum x güneş sistemindeki cennet adlı gezegende yaratılıyor. Yani bu evrenin içinde ?

Eğer öyleyse günümüz bilimine aykırı değilmi, evren içine çöküp yok olmalı ve yeni inşa değilmidir kıyamet denilen ?
Mark der ki; İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır
Kullanıcı avatarı
mark twain
 
Mesajlar: 2068
Kayıt: 20 Tem 2013 23:41

Re: İslam`da canlıların ruhu-hayaleti yoktur

Mesajgönderen Emre_1974tr » 22 Tem 2013 03:10

facebook
twitter
gplus

Yok, bu evrende değil, Ahiret Evreni yani Rabbin Katı adındaki, farklı fizik yasalarına sahip diğer evrende bu yaşam.

Bizim evrenimiz içine çöküp yok olacak ama Rabbin Katı ebediyen var olacak (Rabbin isteğiyle).

Yazılarımı okuyun bir zahmet ondan sonra yorum ve sorularınızı cevaplayayım :)
Emre_1974tr
 
Mesajlar: 551
Kayıt: 30 Haz 2013 12:33

Re: İslam`da canlıların ruhu-hayaleti yoktur

Mesajgönderen mark twain » 22 Tem 2013 03:16

facebook
twitter
gplus

Emre_1974tr yazdı:Yok, bu evrende değil, Ahiret Evreni yani Rabbin Katı adındaki, farklı fizik yasalarına sahip diğer evrende bu yaşam.

Bizim evrenimiz içine çöküp yok olacak ama Rabbin Katı ebediyen var olacak (Rabbin isteğiyle).

Yazılarımı okuyun bir zahmet ondan sonra yorum ve sorularınızı cevaplayayım :)


Hocam başlığa bir kısayol koysaydın konuya girmeden yazılarımı okuyun bi zahmet deseydin o zaman. Burda başlık açmışsın birşey soruyorum devamlı yazılarımı okuyun diyorsun bir sürü kitap olacak kadar yazmışsında yazmışsın ben nereden çekip çıkaracam şu an ihtiyacım olan konuyu cevabı.

Bu işe gelince bir mantık hatası var ama nedir bende tam anlayamadım. Benim net bildiğim şeyle ters düşüyor bu teorin. Ben islam'da yeni bir inşa olacağını net biliyorum ama sana göre o inşa oldu bile. Şimdi tanrı ne diyor hem inşa edicem deyip, hemde qandırdım ettim bilemi diyor, ne diyor ?
Mark der ki; İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır
Kullanıcı avatarı
mark twain
 
Mesajlar: 2068
Kayıt: 20 Tem 2013 23:41

Re: İslam`da canlıların ruhu-hayaleti yoktur

Mesajgönderen Emre_1974tr » 22 Tem 2013 03:17

facebook
twitter
gplus

Bu başlık altına yazdıklarımı okursanız cevapladım ayrıntısıyla diyorum :)
Emre_1974tr
 
Mesajlar: 551
Kayıt: 30 Haz 2013 12:33

Re: İslam`da canlıların ruhu-hayaleti yoktur

Mesajgönderen mark twain » 22 Tem 2013 03:39

facebook
twitter
gplus

Emre_1974tr yazdı:Bu başlık altına yazdıklarımı okursanız cevapladım ayrıntısıyla diyorum :)


Ha pardon o zaman bende link aranıyorum :lol:
Mark der ki; İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır
Kullanıcı avatarı
mark twain
 
Mesajlar: 2068
Kayıt: 20 Tem 2013 23:41

Re: İslam`da canlıların ruhu-hayaleti yoktur

Mesajgönderen Edward Zorton » 22 Tem 2013 07:58

facebook
twitter
gplus

Allah Teala zümer suresi 42.ayette mealen, "Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda iken canlarını alır da ölümüne hükmettiği canı alır, ötekini muayyen bir vakte kadar bırakır. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavim için ibretler vardır." buyuruyor.

Allah Teâlâ'nın insanı öldürmesi, ruhun bedenle ilişkisini kesmesidir

Âyette de işaret buyurulduğu gibi, ruhun başta gelen niteliği can ve şuur kaynağı olmasıdır. Ölüm olayında Allah ruhu bedenden tamamen ayırdığından, beden hem candan hem de şuurdan yoksun hale gelmekte, uyku denilen psiko-fizyolojik olayda ise can bedende kalmakla birlikte geçici bir duyum ve bilinç kaybı yaşanmaktadır. Bu kayıp bir bakıma ruhun bedeni kısmen terketmesi anlamına geldiği için, âyette uyku ölüme benzetilmiştir. (Zemahşerî, Keşşaf, ilgili ayetin tefsiri)

Nasıl ki bazı rüyalarımızda an ve an yaşadığımız gibi gerçeksi işler görüyoruz, kalktığımızda kan ter içerisinde, veyahut başka durumlar icabet gösteriyor, ruh, bedenden ayrıldığı anda yaşadığı güzellikleri ve kötü duyguları bedene bağlı olan kısmıyla insana hissettirir.

Allah, canlıların ruhlarını ölüm anında alır. Henüz ölmemiş olan­ların ruhlarını da uyurken alır. (uyurken) eceli gelenlerin ruhlarını bedene göndermeyip tutar. Diğerlerinin (eceli gelmeyenlerin) ruhlarını ise belli bir vakte kadar bedene iade eder. Şüphesiz ki bunda, düşünen bir kavim için deliller vardır.

Allah Teala bu âyet-i kerimede, ilahlığın sadece kendisine ait olduğunu, bunun delilinin ise öldürme ve öldürtmenin onun tarafından gerçekleştirilmesi olduğunu beyan ederek buyuruyor ki: "Canlıların eceli gelince Allah onları öl­dürür. Sağ olanlar da uyku uyurken ölmüş gibi olurlar. Uyku uyuyanların bir kısmının eceli gelmişse uyku anında alınan ruhlarını tekrar vücutlarına iade et­mez. Böylece uykularından uyanamayip ölürler. Uyku uyuyanların henüz eceli gelmemişse Allah onların ruhlarını tekrar vücutlarına iade eder. Onlar da uyanıp hayatlarına, ecelleri gelinceye kadar devam ederler."

Ruh vardır, hayalet denemez, hayalet safsatadır, Amerikan korku filmlerindeki gibi bir şeyden bahsetmiyoruz,

"Ruhun kendisini bilemiyoruz. Ancak bazı özelliklerinden söz edebiliriz. Beden, anne karnında belli bir olgunluğa erişince, ruh verilir.

Bedenin sultanı olan ruh, nurani, şuurlu, diri ve harici vücut sahibi bir varlıktır. Sonradan yaratılmıştır, ama ebedidir. Birdir, bölünmez, parçalara ayrılmaz. Tesirleriyle bedenin her yerinde bulunur, fakat mekanı yoktur. Bedenin içinde olmadığı gibi, dışında da değildir. Ona ne uzaktır, ne de yakın. Bütün işleri aynı anda idare eder, bir iş diğerine mani olmaz. O, tabiattaki kanunlara benzer. Eğer kanun şuurlu olsaydı ve harici vücut giyseydi ruh özelliği kazanırdı. Ruh, kendisinin ve diğer varlıkların farkındadır.

Ruh, sahip olduğu maddi ve manevi cihazlarıyla işler yapar. Şuuruyla fark eder, aklıyla anlar, vicdanıyla tartar, karar verir, hayaliyle planlar yapar, hafızasıyla bilgi depolar, kalbiyle sever. Onun sayılamayacak kadar çok kabiliyeti vardır. Bunların bir kısmı da maddi uzuvlarla ortaya çıkar. Ruh, eliyle tutar, gözüyle görür, kulağıyla işitir, ayağıyla yürür... Bedende bulunduğu sürece bedene muhtaçtır. Faaliyetleri bedenle sınırlıdır. Ölüm, onun beden zindanından kurtulup, hürriyetine kavuşmasıdır. O zaman bedene ihtiyacı kalmaz. Gözsüz görür, kulaksız işitir, beyinsiz düşünür. Mahşere kadar bedensiz bekler. Ahirette yeniden ve yeni bir bedene kavuşur.

Dostlarımız soruyorlar, “ruh nasıl bir şey?” Diye. “bilmiyorum”, diyor ve devam ediyorum: böyle demekle sorunuzun gerçek cevabını vermiş oluyorum.

Mahiyeti bilinmezler hakkında en ileri ilim, “bilmiyorum,” kelimesinde ifadesini bulur. Böyle demeyip de, onun hakkında bir takım tahminlerde bulunsam, “uzundur veya kısadır”, desem, “bedenin şurasında veya burasındadır”, “şu veya bu renktedir”, gibi lâflar etsem aldanmış ve aldatmış olurum. Çünkü ruh, beden cinsinden değil. Biri hane ise diğeri misafir, biri tezgâh ise beriki usta.

Ne bir evin bölmeleri, insanın organlarına benzer, ne de tezgâhın aksamı ustanın azalarına.

Beden ve kâinat... Her ikisi de kesif ve maddî. Ruh ise lâtif ve nurânî. O halde ne beden, ne de şu âlem bize ruhun mahiyeti hakkında bir bilgi verir. Onlara dayanarak yapacağımız bütün tahminler yanıltıcı olmaya mahkûm... Toprağa bakıp yerçekimi hakkında tahminler yürütmek gibi bir şey.

Nur külliyatında, ruhun bekası ifade edilirken şöyle buyrulur:

“ruh ise tahrib ve inhilâle maruz değil. Çünki: basittir, vahdeti var.”

Buradaki “basit” kelimesi, terkip olmama demektir. Gerçekten de, insanın ruh dünyası ayrı bir âlem. Terkip değil, fakat nelere sahip değil ki!.. Ama, bu çokluk onun vahdetini, birliğini bozmuyor. Ondaki akıl, hafıza, duygular ve his dünyası ne bedenin organlarına benziyor, ne de kimyevî bir bileşimin unsurlarına... Bunların müstakil bir şahsiyetleri yok. Tek başına bir akıl, yalnız kalmış bir irade, sahipsiz bir hafıza düşünebiliyor muyuz?

Ruhun bu harika yaratılışı insan için büyük bir irşat kapısı... İnsan bu sayede, cenâb-ı hakk’ın kudsî sıfatlarının, zâtından ayrı düşünülemeyeceği hakikatine bir derece bakabilir."
"Boş bir kafa , şeytanın çalışma odasıdır."
Kullanıcı avatarı
Edward Zorton
 
Mesajlar: 52
Kayıt: 13 Tem 2013 12:13

ÖncekiSonraki

Dön Din & Felsefe
cron