Bir piyango biletinin düşündürdükleri

Din ve Felsefe üzerine fikir alışverişinde bulunuyoruz

Bir piyango biletinin düşündürdükleri

Mesajgönderen Emre_1974tr » 09 Tem 2013 17:43

facebook
twitter
gplus

Öyle bir piyango çekilişi yapılsın ki,her bilet 1 trilyon(1000000000000) rakamdan oluşsun.

Tabii böyle anormal rakamlara sahip biletlerin olabilmesi için çok korkunç sayıda da biletin(sonsuz denilebilecek sayıda) basılması ve satılması gerekir. Ama hayal bu ya yapıldığını farzedelim.Ve tüm biletlerin de tükendiğini varsayalım.

Yani bir kişiye çıkacak piyango başka çaresi yok.

Ama bu nasıl olacak? Bir trilyon kez sizin biletinizdeki rakamlar kuradan çıkabilir mi?

Birinci top tamam tuttu, ikinci top tamam bu da tuttu diyelim .Ama bunun böyle bir trilyon kez tekrarlanması imkansız gözüküyor. Fakat buna karşılık bu olay gerçekleşecek başka yolu yok.

Bu sayıyı ne kadar çoğaltırsak çoğaltalım, yine piyango bir bilete çıkmak zorunda.


BU OLAYIN BANA DÜŞÜNDÜRDÜĞÜ BAŞKA BİRŞEY DE..........


Rastgele,tesadüfü gibi gözüken şeylerin bile aslında böyle olamayacağı...
Evet burada piyango bir bilete çıkmak zorunda ve çıkacak da...
Ama bir biletin bir trilyon rakamının sırayla kuradan çıkması, yani bir trilyon kez o biletin rakamlarının kazanması kendiliğinden rastgele olması imkansız bir durum.

Düşünün bir kere, bir şeyin rastgele olmadığını ispatlamak için deney ve gözlemlere başvururuz. Eğer o olay defalarca tekrarlanıyorsa bu tesadüfü bir olay değil, bir düzendir deriz. Bu olay şansa olmuyor deriz. Binlerce kez aynı olay tekrarlanıyorsa, artık bunun tesadüfle alakasız bir şey olduğunu kabul ederiz.

Buna karşılık burada bu olay tam bir trilyon kez tekrarlanıyor. Hiç bir deney veya gözlem bu kadar çok tekrara sahip olmadığı halde sonuç kabul ediliyorsa, bu olayın da şansa olamıyacağı düşünülmelidir.

Dediğim gibi biletlerin rakam sayısını bir trilyondan, katrilyona, hatta katrilyon kere katrilyona da çıkarabiliriz. Ama yine birşey farketmeyecek bir bilet kazanmak zorunda olacaktır.

Yani sonsuz rakama doğru çoğaltılsa biletin üzerindeki rakam sayısı, şanslı bilet yine sekmeden kazanacaktır, numaraları torbadan sırayla çıkacaktır. Bunun şansa olması imkansızdır.

***

Bu söylediğimi "bir trilyon adet biletle falan" karıştıran arkadaşlar oluyor. Onun için bu noktada tekrarlıyorum:

Şu anda piyasadaki biletler 6 rakamdan falan oluşuyor. Yani her bir biletin üzerinde 6 rakam var. Çekiliş yapılınca, yani torbadan 6 top seçilince bu biletlerden biri mutlaka kazanıyor. Çünkü altılı tüm kombinasyonları içeren biletler basılmış durumda.

Benim piyango örneğimde de bu biletlerin her birinin üzerinde tam bir trilyon rakam var.

Yine bir trilyon rakamın oluşturacağı tüm kombinasyonları kapsayan biletler basılmış durumda.

Yani kura makinasından bir trilyon top düşüp, sonuç açıklanınca, yine bir bilet kazanmış olacak.

Evet bir bilet kazanacak.

Ama kazanabilmesi için tam bir trilyon kez sırayla rakamlarının kuradan çıkması gerek o şanslı biletin.

Yani birinci top makinadan düştü diyelim ki 5 rakamı. Tamam tutttu. İkinci top kura makinasından çekildi bu sefer mesela 8 numara, tamam bu da tuttu....Böyle böyle tam bir trilyon kez kazanacak olan biletin rakamları sırayla kuradan çıkacak.

Bu şansa kendiliğinden olması imkansız birşeydir.

Yani başka bir deyişle, bir yazı tura olayı bile şansa kendiliğinden olamaz. Ama yazı ve turada bir kerede olay sonuçlandığından mucizeyi kolay fark edemeyebilirsiniz. Buna karşılık böyle bir trilyon rakamlı bir bilette olayın şansa olmadığını kavrayabilirsiniz.

Hatta bu bileti bir katrilyon, ya da seksilyon rakamlı da yapabiliriz. Yine bir bilet kazanacak. Ve bu sefer şanslı biletin rakamları bir seksilyon kez kuradan çıkacak.

Hiçbir deney bir trilyon kez tekrarlanmadığı halde oradaki düzen kabul edilir.

Bu bilette tam bir trilyon kez, sırayla numaraları kazanmış durumda.

Onu bırakın, bir makinayı bile bir trilyon kez çalıştırmaya kalksanız, birinde makina çalışmaz veya değişik bir tepki verebilir.

Ama burada aynı bilet, hiç sekmeden bir trilyon kez üstüste kazanıyor.

Her bir topun çekilişi bir saniye bile sürse, tüm topların(1 trilyon adet) çekilişi asırlarca sürecektir ve "şanslı" bilet bu süre zarfında sürekli kazanmak durumunda olacaktır.

Evet, kainatta şans diye birşey yoktur, şans dediğimiz şeyler bile aslında kaderin kendisidir.

Selam ve sevgiler.
Emre_1974tr
 
Mesajlar: 548
Kayıt: 30 Haz 2013 12:33

Re: Bir piyango biletinin düşündürdükleri

Mesajgönderen Jaden » 09 Tem 2013 23:47

facebook
twitter
gplus

Forumdaki ilk itiraz ve tartışma olsun bu da :)

Klasik olasılık, şansı reddedecektir. Zaten şans diye bir olgu, klasik anlamı ile olasılık teorisinin sonudur. Ancak, istatistik ve klasik olasılık teorileri de, iktisat gibi iki ucu açık, sözde bilimlerin işidir. Matematik işini bu kavramlara bağlamaz.

Örnek vererek başlayayım ki ne demek istediğim anlaşılsın. Klasik olasılık teorisine göre, yazı ve tura gelme ihtimali %50 olarak eşittir. Parayı fırlattık, ve tura geldi diyelim; tekrar fırlattığımızda, klasik olasılığa göre, yine yazı ve tura ihtimalleri %50 olarak eşittir. Peki gerçekten öyle midir? Oysa istatistik farklı düşünecektir bu konuda. Keza, eğer gerçekten her seferinde %50'lik bir sonuca bel bağlasaydık, istatistik anlamda %50'lerin paylaşıldığı bir tablo ortaya çıkamazdı. Sonuçta, aynı %50'lik ihtimalin arka arkaya gerçekleşmesini engelleyen hiç bir durum söz konusu değil. Şansın matematiği haricinde. Aslında parayı her fırlatışınızda gerçekleşen olasılık, bir sonraki denemede aynı olasılığın gerçekleşme ihtimalini düşürmektedir. Burada da daha kompleks bir olasılık teorisi gündeme gelecektir. 10 kere üst üste yazı veya tura gelmesinin olasılığı nedir?

Başka bir örnek vermek isterim. Yahtze! Olasılıkloara göre, 40000/1 ihtimalle yahtze tutturabilirsiniz. Yani altı ayrı zarın hepsinin 6 gelme ihtimali, olasılık olarak 40000/1'dir. Peki matematik olarak da böyle midir? Yakınından bile geçmez. Yıllar önce, sırf bir deneme amaçlı olarak, visual basic ile basit bir yahtze programı hazırlamış ve programa da, zar kombinasyonunu her tıklamada bin kere deneyip bana sonuçları listelemesini söyleyen bir fonksiyon eklemiştim. 600 bini aşkın denemem sonucunda bir tek yahtze bile denk gelmemişti. Yani 600 bin denemede denk gelmeyen bir ihtimalin, olasılık literatüründe 40000/1 ile ifade edilen matematiksel bir değerinin olması ilgi çekicidir.

Yine başka bir örnek ile ifade edelim. Yıldırım aynı yere iki kere düşmez derler. Halt ederler. Düşer ve düşmesini engelleyen bir fizik kanunu yoktur. Zaten yıldırım aslında düşmez ya, neyse... Ancak şansın matematiği burada da gündeme gelir ve yıldırımın düştüğü yere bir kez düşme olasılığı, ilk sefere göre oldukça azalır.

Tüm bunları istatistiklerle sınıflandırıp olasılıklarını hesaplayarak bir kenara not etmemiz mümkün ancak matematiğin bunları açıklama olasılığı pek yok gibi. Matematik bize ancak ve ancak neden git gide olasılığın seyrinin değiştiğini, biraz da izafi yöntemlerle anlatabilir.

İmzamda kullandığım pek de sevdiğim söz gibi. Tüm sonsuzluklar eşit değildir. Bu bir matematik kuramı. Sonsuz kümelerin eşitsizliği ilkesi. Uğraşanların akli dengelerini kaybetmelerine neden olacak karmaşada bir ilke olsa da, maalesef gerçek. Sonsuz, kafamızda asla sonu gelmeyen olduğundan; iki sonsuzun da eşit olması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak en basit anlatımı ile bile, tek sayılar kümesi, 1,3,5 diye başlayarak sonsuza giderken; çift sayılar kümesi de 2,4,6 diye başlayıp yine sonsuza gidecek ama bu iki küme birbirine asla eşit olmayacaktır. Nicelik olarak eşit olurlar diyen arkadaşlara başka bir örnek, doğal sayılar ile rasyonel sayılar kümelerini ele alın. İkisi de sonsuzdur ancak hiç bir açıdan eşit değillerdir. Hatta biri diğerini kapsar. Sonsuzluğun, başka bir sonsuzluğu kapsayabildiği dünya.

Bu kısmı da, kader anlayışına bağlamak istiyorum. Benim şahsi kader anlayışım, olayların iradem dahilinde olduğu bir kader. Yani seçimlerimin, yol ayrımlarımın ve yapıp yapmadıklarımın kaderimi çizdiği bir kader. Çizilmiş bir senaryoyu oynadığıma inansaydım, bir yaratıcıya da inanma gereği bile duymazdım şahsen.

viewtopic.php?f=6&t=43

Bu konuda anlatmaya çalıştığım M teorisi ve paralel evrenler mantığı içerisinde düşününce, şansın da, kaderin de farklı bir yansıması ortaya çıkıyor. Yani bu evrende gerçekleşmeyen her şans olayının gerçekleşebileceği sonsuz diğer evren. Aynı piyangonun, sonsuz evrenlerden her birinde başka birine çıkması gibi bir senaryo. Veya bu evrende parasızlık ile sınavınızı verirken, bir diğerinde çok paranız varken fakirlere yardım etmemeniz üzerinden aynı sınavı verme olasılığınız. Yazıda da belirttiğim gibi, Stephen Hawking gibi bir ateiste bile, tanrının olabileceğini söyleten enteresan teori.

Demem şu ki, şans vardır, sadece matematiği sandığımız kadar basit değildir. Çünkü evrendeki şans olasılıkları, maalesef tek bir evren içerisinde çalışan dinamikler değildir. Sonsuz sayıda evrende paralel olarak yinelenen şans döngülerini, bir evrenden seyrederek şansımıza küstüğümüz veya o şansın olasılık senaryolarını anlamaya çalıştığımız, biraz da boyumuzu aşan bir ilim, multiverse matematik, ilahi kod. Kısaca, şans evrenler arası bir matematikten, bu evrende payınıza düşendir.
Sonsuzluktan sonsuzluğu çıkartırsanız, sonuç hayal ettiğiniz herhangi bir şey olabilir. Çünkü tüm sonsuzluklar eşit değildir...
Kullanıcı avatarı
Jaden
 
Mesajlar: 22
Kayıt: 23 Haz 2013 02:45

Re: Bir piyango biletinin düşündürdükleri

Mesajgönderen Emre_1974tr » 10 Tem 2013 02:21

facebook
twitter
gplus

Selam ;

1- Burada olasılık hesaplarından falan bahsetmiyorum. Bir şeyin (aynı biletin kazanmasının) yüzlerce ve hatta binlerce yıl hiç bir kere bile sekmeden gerçekleştiğini gösteriyorum ve şans oyunlarında bile aslında şans diye birşey olmadığını ispatlıyorum. Bugüne kadar insanlar şans adı altında bir hayale inandırıldılar ama görüldüğü üzere bu bir yanılsama.

2- kader ve özgür irade konusunun tam anlaşılabilmesi için şu çözümlememi vermek durumundayım:

http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/ ... irade.html

3- Bir sonsuzluk diğerini falan kapsamaz, bahsettiğin sonsuzluklar ise ateist ve/veya diğer pagan düşünürlerin/matematikçilerin insanlara kabul ettirdikleri uydurma sonsuzluklardır. Sayılar her zaman artar ve sınırlıdır, sadece yolculukları sonsuza dek sürebilir ama asla dizinler sonsuz olmazlar. Sürekli bir birim eklenir seriye, ve sadece rakam değişir ve artar o kadar. Bu sonsuzlar konusu da tıpkı şans konusunda olduğu gibi insanlara ustaca benimsetilmiş hayali ve yanlış bir kabuldür.

Selam ve sevgiler
Emre_1974tr
 
Mesajlar: 548
Kayıt: 30 Haz 2013 12:33

Re: Bir piyango biletinin düşündürdükleri

Mesajgönderen eskimo » 10 Tem 2013 03:19

facebook
twitter
gplus

selamlar,

şans konusu çok küçük bir delikten görünen kısımdır aslında. kendini şanslı hissetmek insanların çok sevdiği bir duygu. teoride vardır ama pratikte vardır demek de aslında varsayım olur.

aynı şekilde sonsuzluk da sadece teoride vardır yada varsayım ile var denebilir, pratikte ise sadece tek bir mutlak sonsuzluktan bahsedilebilir.
Kullanıcı avatarı
eskimo
 
Mesajlar: 2612
Kayıt: 22 Haz 2013 22:57

Re: Bir piyango biletinin düşündürdükleri

Mesajgönderen Jaden » 10 Tem 2013 05:41

facebook
twitter
gplus

Tekrar selam;

Öncelikle dini bir konuda çok bilimsel yaklaştığım ve yine biraz uzun olduğu için şimdiden özür dilerim ancak bu ikisi de benim metot anlayışım.

Yıllar önce, bir Hristiyan bilim adamının makalesini okurken gördüğüm bir önerme vardı. İki türlü tanrı anlayışı olabileceğini ve iman sahibi bir insanın ikisini de kabul etmeye hazır olması gerektiğini söylüyordu. İlki, olayları sihirbaz gibi yöneten müdahil bir tanrı anlayışı ve ikincisi de "kickstart" tabir edebileceğimiz başlangıcı fizik ve matematik kuralları önceden belirleyerek ateşleyip yarattığı tüm madde ve mahlukatı bu düzenin işleyişine bırakan bir tanrı anlayışı. Tabi hibrid modeller de mümkün.

Sonsuzluk konusundaki kastım, çok açık olarak matematik soyut sonsuzluklar. Pratikte bir sonsuzluk kavramına göndermem yok. Yine de, matematiğin konusu olan bir olayı, salt metafizik ile tartışmaya karşıyım. Bilimi soyutlamak ise en azından benim için imkansız. Yani aslında bilimsel bakış açısı kabul değilse, ben boşuna uzunca yazmış olacağım :D

Sadece uzun zamandır aklımı kurcalayan bir durumu paylaşmak istiyorum aslında. Klasik, geleneksel ve bozulmuş olduğuna inandığımız din anlayışı, uzun yıllar önce bilim ile karşılıklı kılıç kuşanmıştı zaten. Ne de olsa bilimin o gün için öngördükleri, klasik dinlerin sonu iken; klasik dinlerin dayatmaları da bilimsel açıdan kabul edilemezdi. Oysa ki, bilim dediğimiz şey zaten ilahi fizik kanunlarını inceleyip tekilliğe ulaşmak için yine ilahi bir dil olan matematiği kullanan bir ibadet biçimi olarak bile algılanabilir.

Demem o ki, geleneksel din anlayışındaki çarpıklıklar ve oynanan oyunlar aşikar, buna lafım yok. Ancak buna karşı çıkıyor olmak, kesinlikle doğruyu savunuyor olmak anlamına da gelmeyebilir. Hatta bazen geleneksel dine karşı çıkan arkadaşların da, başka bazı konularda çok tutucu olabildiğini görüyorum. Kuran uzmanı değilim ancak Kuran'da da geçen bazı göndermelerin de multiverse teorileri destekler nitelikte olduğuna inanıyorum. Eğer tek bir evren içerisinde yaşayan tek bir olasılık olduğumuzu düşünüyorsak, evet şans adaletsiz ve inanması da zor bir ihtimaller zincirinden ibarettir.

Tekrar dikkatinizi çekmek isterim, ben klasik anlamı ile bir şans açıklaması getirmedim, hatta onun çok uzağındayım. Son cümleyi tekrarlamak istiyorum, şans evrenler arası bir matematikten, bu evrende payınıza düşendir. Sonsuz evrende, sonsuz yansımanızda payınıza farklı bir oran düştüğü ve bu oranların ortalamasını aldığımızda dengeyi bulduğumuz sürece de, zaten aslında şans diye bir durum söz konusu olmayacaktır. Yani aslında şanslı veya şanssız değiliz. Sadece matematik dağılım bir tek evren ekseninde gerçekleşmiyor demek istiyorum.

Hawking, Sicim teorisinden önce, "tanrı zar atıyor, üstelik zar tutuyor ve zarları da göremeyeceğimiz karanlık noktalara atıyor." demişti. Bu teori ile ise zar atmadığını bir kez daha görebiliyoruz. En azından bu evrendeki hep yek'in, bir başka evrende düşeş olarak karşılığı mevcut. Kuantum dolanıklık ve termodinamik kanunlarını bir evrene tıkılmaktan kurtarıp, bahsettiğim mutliverse yapı içerisinde düşünürsek, matematik olarak her şey yerli yerine oturuyor. Hatta daha da öteye gidip, bu sonsuz evrenler kompleksinin, bir üst boyutta başka evrenler tarafından kuşatıldığını iddia edebiliriz. Daha da öteye gidip, bu bir üst boyut anlayışının da sonsuz olduğunu düşünebiliriz. Bu da bizi, cennet ve cehennem tabir ettiğimiz bir sonraki yaşamın da bir geçiş olabileceği ve bunun da sonrasının olabileceği noktasına kadar götürebilir. Buralarda çok uçtum, yeryüzüne dönüyorum. Öhöm.

Bana, Allah veya inandığınız adı ile tanrının, insanlara nefislerini ve onunla savaşlarını göstermek için yarattığı bir sınav dünyasını tekil tutma zorunluluğunu açıklayabilirseniz (kaldı ki Kuran'da böyle bir şey de söylemiyor), benim söyleyecek bir lafım yok ancak sanırım mutlak güç, sonsuz olasılığı, sonsuz evrende gösterecek kadar da büyüktür. Her olasılık dahilinde yaptıklarınızdan sorumlu olabileceğiniz multiverse bir sınav evrenleri kompleksi demek istiyorum. Bir tek evren, bir tek dünya ve bir tek yaşam değil. Her versiyonunuzun ayrı ayrı sınandığı bir karmaşa ve hepsinin bir ucu, evreninin boyutlarını zorlayan sicimlerle birbirine bağlı ve sınırları da oldukça ince zarlarla çizilmiş. Bir tek kararınız kadar incecik sınırlar, bambaşka olasılıkları bir tek sicime yüklenecek enerji ile yepyeni bir evrende hayata geçiriyor. Bu ortamda şans artık şans değildir. Buradaki şansınız, bir diğer evrendeki şanssızlığınız olabilir. Veya zaten hiçbiri şans veya şanssızlık değil de, seçimlerin sonuçları olabilir. Aynı kumarı bu evrende kazanıp, bir diğerinde kaybedip, bir üçüncüsünde ise hiç oynamayabilirsiniz. Dördüncü bir evrende ise, Vegas'a hiç yolunuz bile düşmemiştir. Beşinci bir evrende, Vegas diye bir şehir yoktur.

Kuran'ı incelerken, sürekli bilime dair ipuçları ve bilgiye bir yönlendirme olduğunu, hatta kitabın "matematikçe" (bence evrensel ilahi dil budur) konuştuğunu görüyoruz. Bu nedenle de, şahsım adına, bilimin adının anılmadığı din, bana samimi gelmiyor. Kaldı ki, bilimin kaçınılmaz sonucu, tanrıya ulaşmaktır. Zaten zaman tanırsanız, bu kaçınılmaz son da gerçekleşiyor. Şundan eminim ki, bilimsel olarak da, çoklu evren ve sonsuz olasılık, ilk kez bilimi bile bir tanrı mantığına mahkum etmiş olan tek gerçeklik. Tekil bir evrende ise, en azından bilimsel olarak tanrıya ihtiyaç olmadığını kabul etmek zorunda kalırız. Tek argümanımız ise, "ihtiyaç olmasa da O var" şeklinde gerçekleşir. Aynı zamanda tekil evrende, şans yoktur, sonsuzluklar da. Bu noktada da sonsuzluk, kelime anlamı ile sonu olmayan manasına gelebilir. Eğer Allah'a özel olan ezeli kavramına değinmek istiyorsak, bence sonsuz yeterli gelmeyecek veya en azından yanlış kelime seçimi olacaktır. Dolayısıyla kelime anlamı ile, dizinler sonsuzdur, sayı kümeleri de sonsuzdur ve atom yoğunluğu kritik yoğunluğun altında ise bu evren bile sonsuzdur (ki öyle olmadığını sanıyoruz).

Velhasıl, bahsettiğim şey tabi ki de bir teori ancak kafamızı çevirip çöpe atamayacağımız cinsten matematiksel dayanakları olan ve şu anki bulgularla hata vermeyen bir teori. Yani Darwin'in döneminde ilkel evrim teorisi gibi saçma sapan ihtimaller üzerinden yürüyen ve pamuk ipliğinde sallanan bir laf kalabalığı değil. Aslında "basit" bir şekilde, 14 milyar ışık yılı uzaklığı gösterebilen bir elektron teleskobumuz olsa, kanıtlayabilirdik bile.

Sevgiler.
Jaden.
Sonsuzluktan sonsuzluğu çıkartırsanız, sonuç hayal ettiğiniz herhangi bir şey olabilir. Çünkü tüm sonsuzluklar eşit değildir...
Kullanıcı avatarı
Jaden
 
Mesajlar: 22
Kayıt: 23 Haz 2013 02:45

Re: Bir piyango biletinin düşündürdükleri

Mesajgönderen Emre_1974tr » 10 Tem 2013 12:00

facebook
twitter
gplus

Tekrar merhaba;

1- Metafizik falan değil, tamamen akıl ve delille şans diye birşeyin olamayacağını ispatlıyorum. Nasıl ki sahte dinler insanlara benimsetilmiş durumda ise, aynı şekilde bilim dünyasında da aynı karanlık gücün kıskacı altında, birçok hurafe insanlara benimsetilmiş durumda maalesef.

Öncelikle örneğime geri dönmek istiyorum;

Burada kazanacak olan biletin numaraları yüzlerce ve hatta binlerce yıl , bir kere bile şaşmadan sürekli çekilişte kazanıyor. Bir programlanmış makina bile günde sadece bir iki kere çalıştırdığımız halde, bir kaç yıl sonra bu ayarlanmış komuta ters tepki veriyor, yani çalıştır düğmesine bastığımız zaman bambaşka bir sonuç veriyor. Ama burada bu piyango bileti binlerce , hatta binlerce yıl, her saniye mutlaka kazanıyor. Yüzlerce , binlerce yıl düzenli olarak tekrarlanan bu olayın şansla bir ilgisi olmadığını, bir kaderi takip ettiğini görmek çok kolay.

Hatta bir trilyon rakam değil de, bir trilyon sayıdan oluşan bilet çekilişi de düşünebiliriz. Ve her sayı da, yani biletin her basamağı da bir katrilyon sayıdan oluşabilir. Yani bir trilyon sayı içerir biletimiz, ama her bir sayısı da bir ile bir katrilyon arası olabilir. bu sefer biletimiz bir trilyon kez, yani asırlar boyu 1 ile 1 katrilyon arası sayıdan yapılan çekilişi kazanacaktır.Ve bu rakam veya sayıları dilediğimiz kadar da arttırabiliriz ve hatta her bilete özgü ayrı sembolleri de işin içine katabiliriz vs.... Bu şuna benzer: dünyaya gökyüzünden birşey düşüyor ve tam sizin kafanıza denk geliyor, ilk saniye size isabet etti, ikinci saniye yine size isabet ediyor, kaçıyorsunuz ama üçüncü saniye ve daha sonra da yine her saniye size isabet etmeye devam ediyor. Ve bu olay asırlarca, hatta binlerce yıl boyunca hem de her saniye hiç bir kere bile şaşmadan tekrarlanıyor, sürüyor. İşte bu noktada bunun şansa, kendiliğinden falan olamayacağını, bir kaderin/planın gerçekleştiğini fark etmeye başlarsınız.

Bir trilyon rakamlı veya daha da dehşeti bir trilyon sayılı piyango biletinin kazanmasında şansla ilgili bir durumun olmadığını kolaylıkla görebiliriz. Ama aynı şekilde yazı ve tura gibi sadece bir çekilişte gerçekleşen şeylerde bile şans yoktur. Sadece bunlarda olay bir veya birkaç kere tekrarlandığı için mucizeyi, planı göremiyoruz. Ama bir trilyon kez üst üste tekrarlanınca gerçeği keşfetmeye başlarız. Bir makina bile bu kadar uzun süre ve de üst üste sekmeden çalışamadı, böyle bir düzen sergileyemedi. Evrende şans diye birşey yoktur. Herşey bir yaratıcının planı doğrultusunda gerçekleşmektedir.

2- Kader ve özgür irade ile ilgili yaptığım çalışmayı incelediyseniz, özgür irademizin olduğunu ve kaderin buna müdahale olmadan gerçekleştiğini delilleriyle gösteriyorum.

3- Kuran'a göre evrenimizin dışında başka bir evren var ve adı da "Rabbin Katı", diğer bir deyişle" Ahiret Evreni".Bazı yazılarımda açıklamıştım bunu da:

http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/ ... n-kat.html

http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/ ... yasam.html


Ama buna karşılık sonsuz evren ve de sonsuz boyut inancının ne dini ne de bilimsel bir dayanağı yoktur. Sadece zihin jimnastiği olarak kafada kurgulanabilir.

Bu konuda da uzun uzadıya anlatırdım ama zaten sevgili Caner Taslaman gayet güzel yapmış, şimdi onun kitabından aktaralım:

SONSUZ EVRENLER VE VAKUM DALGALANMALARI MODELİ

Evrende herhangi bir gerçekliği daha iyi anlamamıza yaramayan matematiksel modeller Ockhamlı’nın usturasıyla kesilmelidir. Çünkü matematiksel bir model, ancak evrendeki gerçeklikleri anlamamıza katkısı olduğu ölçüde değerli olabilir. Yoksa salt zihinsel bir kurgunun ötesine geçemez. Evrenin bol boyutlu tasarımıyla ilgili matematiksel boyutlar böyledir. Evrenin algılanan esas boyutları dışındaki boyutlarının çok küçük ve kıvrılmış olduğunu söyleyen bu tasarımların çoğu bilgimize hiçbir katkı yapmaz. Bu tasarımlar, evrende gözlenen olguları anlamamıza katkı yapmadığı ve ciddi delile dayanmadığı müddetçe kaale alınmamalıdır.

Evrenin sayısını sonsuzca büyüten, tek bir evreni sonsuz evrenle açıklamaya çalışan modelleri, Ockhamlı William duysa, bu modelleri herhalde lime lime doğrardı. Bu modellerin hiçbirinin tek bir delili olmadığı gibi, evrendeki herhangi bir olguyu daha iyi anlamamıza en ufak bir katkıları da yoktur.(Evrenimiz dışında tabi ki evrenler olabilir. “Evrenimiz dışında evren olamaz.” demek “Tanrı bu evren dışında evren yaratamaz.” demektir. Fakat “Evrenimiz dışında bir evren olamaz” demek kadar, bilimsel açıdan evrenimiz dışında bir evren olduğunu savunmak da mümkün görünmemektedir.) Sonsuz evrenli modellerin çoğu evrendeki oluşumları tesadüfle izah etme çabasının ürünüdür. Ockhamlı’yı dinlesek hiç kaale almamamız gereken bu modelleri, Ockhamlı’nın haklı tavsiyesini dinlemeyerek ilerideki “tasarım delili” bölümünde ele alacağız ve bu modeller doğru olsaydı bile, evrendeki bilinçli tasarımı reddedemeyeceğimizi göstereceğiz.

Edward Tyron’un 1973 yılında ortaya attığı Vakum Dalgalanmaları modeli (Vacuum Fluctuation Model), bizim evrenimizin ve diğer birçok evrenin kuantum dalgalanmaları sonucunda oluştuğunu söylemiştir. Bu modele göre tüm evrenleri doğuran süper-uzay adeta bir sabun okyanusudur ve her evren bu süper-uzaydan çıkan bir baloncuktur. Bizim evrenimiz de bu sonsuz sayıdaki baloncuklardan biridir. Christopher Isham bu modelin teorik açmazlarını göstermiştir. Bu modelin iddia ettiği gibi sonsuz zaman geriye gidersek, bu baloncuk evrenler her yere saçılacaktır ve bu evrenler genişledikçe birbirine geçecek ve çarpışacaktır. Bu ise tüm gözlemlere aykırıdır. Ockhamlı’nın usturası ise bu modeli inkar için delil aramaz, onun delilsiz oluşunu ve tek evreni sonsuz evrenle açıklamaya kalkışını usturayı indirmek için yeterli bulur.

Andrei Linde’nin Kaotik Şişme (Chaotic Inflationary) modeli ise, şişen evrenlerin mini evrenlere bölündüğünü, daha sonra bu mini evrenlerin şişip yeni mini-evrenlere bölündüklerini, bu sürecin kesintisiz devam ettiğini söyleyerek sonsuz evrenler önerir. 1994’te Arvind Borde ve Aleksander Vilenkin, sonsuzdan beri şişen bu modelin şekil (geodesy) olarak geçmişte tam olamayacağını, bu yüzden bu modelin de bir başlangıç tekilliğinden kaçamayacağını göstermişlerdir. Sıra dışı iddia ciddi delil gerektirir. Diğer sıra dışı “sonsuz evren” modelleri gibi bu model de ciddi hiçbir delile sahip değildir. Ockhamlı’nın usturası, bu tip bir modelin de bilimsel açmazını dinlemeye gerek bile duymaz, bu modelin bilimsel bir delile sahip olmaması ve sonsuz evrenle tek bir evreni açıklaması usturayı çalıştırmaya yeterlidir.


http://www.bigbang.gen.tr/?page_id=222


4- Hayır, dizinlerin hiçbiri sonsuz değil. Sonsuza doğru uzatılabilir, yolculuğu sonsuza dek sürdürülebilir ama dizin hiçbir zaman sonsuza ulaşamaz. Sürekli rakam veya sayı bir artar durur hepsi bu.

Bu konuya daha evvelden verdiğim şu yazımda da değinmiştim:

http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/ ... yasam.html


Ayrıca matematikteki hayali sonsuzlar hurafesi konusunda benimle aynı görüşte olan Caner Taslaman da bu konuyu güzelce açıklamış:

GERÇEK SONSUZ VE EVRENİN BAŞLANGICI

Evrenin sonsuzdan beri var olduğu söylendiğinde, arka arkaya eklemeli bir diziyle ‘gerçek sonsuz’un (actual infinite) oluştuğu söylenmiş olur: Evrenin milyar yıl önceki, yüz milyon yıl önceki, yüz yıl önceki gibi tüm geçmişine ait anlarının birleşimi kastedilerek evrenin sonsuzdan beri var olduğu söylenir. Bu şekilde birleşmeli bir diziyle sonsuz oluşamayacağını anlamamız için, ünlü matematikçi Hilbert’in verdiği hotel örneklerini incelememiz faydalı olacaktır: Bir hotelde ‘gerçek sonsuz’ (sonsuza giden değil) oda olduğu iddiasını ele alalım. Düşünelim ki bu hotelin sonsuz odaları doludur ve sonsuz müşteri de gelip bizden oda istiyor. Biz de; ‘Tamam’ deyip, No 1’deki müşteriyi No 2’ye, No 2’yi No 4’e, No 3’ü No 6’ya, No 4’ü No 8’e kaydırmak suretiyle bütün tek numaralı odaları boşaltıyoruz. (Tek sayılar kümesinin sonsuz olduğunu hatırlayın: 1,3,5,7,9…) Böylece sonsuz yeni müşteri sonsuz odaya yerleşir. Fakat hotelin odaları hiç artmaz, hotelin doluluk oranı evvelden de sonsuzdur, şimdi de sonsuzdur! Diğer taraftan her oda sahibi bir doğal sayıya karşılık geldiği için, odaya yeni yerleşecek kişiye hiçbir oda veremeyeceğimiz de söylenebilir. Bu sonsuza bir şey eklenemeyecek olmasındandır. Üstelik hotelin yanına bir hotel yapıp birkaç oda inşa etsek ve buraya birilerini yerleştirsek, hoteldeki insanların sayısının yine de arttığını iddia edemeyiz (Çünkü Sonsuz+Herhangi bir sayı = Sonsuz).8

Sonsuz kavramının yol açtığı paradoksların incelenmesinden anlaşılmaktadır ki arka arkaya eklemeli bir diziyle ‘gerçek sonsuz’a ulaşılamaz. Zamanın içinde her an, bir diğerini takip etmekte ve zaman böylece tek yönlü olarak ilerlemektedir. Her an bir önceki ana eklendiğine göre zaman da ‘gerçek sonsuz’ olamaz. Bunu William Lane Craig şöyle özetlemektedir:

1- Zamana ait olaylar dizisi, arka arkaya eklenmeyle devam eder.

2- Arka arkaya eklenmeyle oluşan bir dizi ‘gerçek sonsuz’ olamaz.

3- O halde zamana ait olaylar ‘gerçek sonsuz’ değildir.9 Bu da, zamana ait olayların bir başlangıcı olması gerektiği, yani evrenin sonsuz olamayacağı, bir başlangıcı olması gerektiği anlamına gelir.

Zihinsel kurgu ile evrenin gerçeğinin en çok karıştırılmasına sebep olan kavramların başında ‘sonsuz’ gelmektedir. Matematikte ‘sonsuz’u adeta gerçek bir sayı gibi algılayanlar olmuştur. Oysa ‘sonsuz’ diye bir sayı yoktur, ‘sonsuz’ bizim hiç durmaksızın, sürekli olarak ilerleyeceğimizi söyler. Örneğin doğal sayı dizisini ele alalım: 0,1,2,3,4…… Bu sayı dizisinin sonsuza gittiğini söylerken aslında bu sayı dizisinin bir hedefe gittiğini söylemiyoruz, bu sayı dizisinin 1 arttırılmak suretiyle sürekli ilerlediğini söylüyoruz. Bu yüzden sayı dizilerinin hiçbiri sonsuzu tamamlamaz, sürekli ilerlerler, eğer bir yerde bu sayı dizisi duruyorsa zaten ‘sonsuz’ kavramının tanımına aykırıdır; çünkü ‘sonu’ vardır.

Bu tariften sonra evrenin zamanının geçmişte ve gelecekte sonsuz olduğunu iddia edenlerin, bu farklı iki iddiasını birbirinden ayırmalıyız. Evrenin geçmiş ve geleceğini, Cantor’un sayı dizileri gibi düşünenler, evrenin geçmişinin sonsuz olduğuna dair söylemi çok düşünmeden kabul edebilirler. Evrenin sonsuza gittiğini söyleyenler evrendeki zamanın sürekli olarak hiç durmadan ilerlediğini söylemiş olurlar. Bu yüzden geleceğe doğru ilerlemeye ‘potansiyel sonsuz’ diyenler olmuştur. Bu tanım açıkladığımız sonuç açısından bir şey değiştirmez. Fakat ben, bu tanımı kullanmayı bile uygun bulmuyorum. Çünkü ‘potansiyel’ ifadesi gerçekleşme gücüne sahip olmayı çağrıştırabilir. Oysa sonsuza giden bir süreç, sonsuzun tanımı gereği hiçbir zaman durmaz, sonsuza hiçbir zaman ulaşılmaz, zaten sonsuz diye bir nokta yoktur, ‘sonsuz’ varılacak bir hedef değildir, o ancak hiç durmadan ilerlemeyi ifade eder. Bu yüzden evrenin gelecek zamanının ‘gerçek sonsuz’ (gerçekleşip, tamamlanabilen sonsuz) olduğunu söyleyenler hata yaparlar. Sürekli ilerlemenin neresinde durursak duralım bu sonsuz değildir. Oysa evrenin geçmişinin sonsuz olduğunu söyleyenler, sonsuzun tamamlandığını, evrenin yaşının ‘gerçekleşmiş sonsuz’ olduğunu söylerler. Görüldüğü gibi burada ‘sonsuz’un tanımı, artık süreklilik dışında; bir bitmişlik, bir tüketilmişlik ifade eder. Gelecek zamanın sonsuz olmasıyla bu çok farklıdır, bu çok önemli fark, birçok kişinin gözünden kaçmıştır.

Bizim sonsuz zaman geçtikten sonra bu noktada olduğumuzu söylemek; sonsuz+1’in olabileceğini, sonsuzun geçilebileceğini söylemek demektir ki, bu, sonsuzun tanımına aykırıdır. ‘Sonsuz’ kavramını kurgusal olarak kullanıp, gerçeklikteki karşılığının olmadığını kavrayamayanlar bunu gözden kaçırmışlardır. Bunu kısaca şöyle gösterebilirim:

1- Evrenin ya başlangıcı vardır ya da sonsuzdan beri vardır.

2- Sonsuz sürekli olarak ilerleyen ve ilerlemeyle tamamlanmayan demektir.

3- Evrendeki geçmiş zamanın sonsuz olduğu söylenmektedir.

4- O zaman bizim bu noktada var olabilmemiz için sonsuzun geçilmiş olması lazımdır (3. maddeye göre).

5- Sonsuz geçilemeyeceğine göre (2. maddeye göre) ve bizim var olmamız inkâr edilemeyeceğine göre, evrendeki geçmiş zaman sonsuz olamaz.

6- Öyleyse evrenin bir başlangıcı vardır (1. ve 5. maddelere göre).10


http://www.evrim.gen.tr/2011/12/tasarim-delili/


Sadece dizinlerde de değil, bir çok başka alanda, hem de çok dar alanlarda hayali sonsuzlar üretilmiştir sahte matematikte.

5- Evrenin tek olmadığını ama aynı zamanda da sonsuz sayıda da olmadığını anlatmıştım. Zaten gerçek bilim de sonsuz evren diye birşeyi asla savunmadı.

Ayrıca, sonsuz evrenler teorisi sandığınızın tersine, tek olan Allah'ın varlığına olan ihtiyacı ortadan kaldırmak amacıyla üretilmiştir. Sonsuz evrenler modeli çok tanrıya kapı açabilir, Tanrının varlığına olan ihtiyacı ortadan kaldırmayı hedefleyebilir ama Kuran'daki gerçek Tanrı inancına hizmet etmez. Zaten dediğim gibi sonsuz sayı diye birşey asla yoktur, tamamen hurafe bir inançtır. Sadece süreç sonsuza dek durmadan ilerleyebilir ama hiçbir zaman sonsuz sayıya ulaşmaz, çünkü böyle bir sonsuzluk yoktur gerçekte.


Selam ve sevgiler
Emre_1974tr
 
Mesajlar: 548
Kayıt: 30 Haz 2013 12:33

Re: Bir piyango biletinin düşündürdükleri

Mesajgönderen Jaden » 10 Tem 2013 16:42

facebook
twitter
gplus

Aynen bir önceki mesajımda söylediğim gibi, bir kavram karmaşası yaşıyoruz. Sonsuzdan kasıt, asla ezeli değildir demiştim. Büyük patlamaya dair ezeli bir evren teorisi bilmiyorum ben. Matematiğin sonsuzdan kastı zaten sürekli artan ve son bulmayan (yani kelime anlamı). Buna katacağımız ilahi veya farklı anlamlar, yeni kelimeler gerektirir. Ezeli örneğini özellikle verdim. Yani sonsuz, sözlük anlamı ile ezeli ve ebedi olan demek değildir. Sonu olmayan demektir. Lütfen burada bir düzeltme yapalım. Dini referanslar için başka bir kelime kullanmayı önerebilirim ancak sonsuzun anlamını tevil etmeye çalışmak sonuç vermez. Belki de bu nedenle, Kuran da sonsuz değil de, ezeli ve ebedi gibi kavramların üzerinde duruyor. Dolayısıyla tekrar söylemek isterim, dizinler sonsuzdur çünkü zaten sonsuzun anlamı, "son + olumsuzluk eki olarak -siz, -sız" şeklinde, sonu olmayandır. Çok üstünde durdum ancak, bir daha karşılaşmayalım diye yapıyorum, ezeli + ebedi <> sonsuz. Matematik için ise, daha da ileri giderek ebedi <> sonsuz. Sonu olmayan = sonsuz. Sonsuz, sizin yüklemek istediğiniz ilahi kodu, ekstra anlamları, maalesef karşılayamaz.

Sonsuz evren <> başlangıcı olmayan evren.

Bilimsel teori olarak açıklandığında sonsuz evren =
evrendeki metreküp / birim olarak alınan hidrojen atomu > 3'e yakın bir rakam ise homojen genişlemesi asla durmayacak olan evren.

sonsuz paralel evren teorisi <> başlangıcı belli olmayan evrenler kompleksi.

sonsuz paralel evren teorisi = her yeni yaşamsal olasılık için yeni bir evrenin oluştuğu sürekli +1 sayıda evren.

Kaldı ki, bunun da gerçekten sayısız olup olmadığını bilmek imkansızdır bu yüzden aslında oradaki sonsuz bir benzetmeden ibarettir. Bizim sayısını bilmediğimiz sayıda anlamına gelebilir.

Buna dair, şunu net olarak tekrarlamak lazım.

1- Bilimsel olarak geçerli ezeli evren diye bir teori yoktur.

2- Bilimsel olarak, ebedi evren (sonsuz evren, açık evren) teorisi, bugün itibarı ile çok fazla benimsenmemektedir.

3- Verdiğiniz çoklu evren teorileri, benim anlatmaya çalıştığım multiverse ile pek kesişmiyor. Kaldı ki, M teorisi ve sicimler ile ilgili incelemelerin tarihi henüz 5 yıllık bile değil. Evrenin 4. boyutunun üzerindeki boyutların kullanılamaz, atıl ve küçük konumlarda olduğu zaten matematik kesinlikte. Burada bahsettiğimiz şey, klasik hurafenin bize anlattığı 10 boyutlu evren masalı değil. 11 boyutlu sicimlerin ve bunların rezonans titreşimlerinin, henüz birkaç yıllık bulgusu. Yani cevapta bahsettiğiniz referansların verecekleri cevaplar şu an için tatmin edici değil. Yeni bir şeyler geliştirir ve yazıp çizerlerse olabilir. Mesela 10 boyutlu evrenin mikro kozmoz düzeyinde neden 11 boyutlu sicimler taşıdığını açıklayabilirlerse, belki düşünülebilir.

4- Sonsuz evren teorisi, bu evrenler sicimlerinden birbirlerine bağıl ve birer zar ile ayrılmış asli bütünlük içerisinde var olduğu sürece, çok tanrılı bir modele bırakın ışık tutmayı, tam anlamıyla karşı gelirler.

5- Tam da bahsettiğiniz, şansın aslında Allah'ın takdir ve yetkisi oluşu, daha önce de anlatmaya çalıştığım şekilde multiverse bir sistemde matematik olarak kanıtlanmaktadır.

Bu noktada özür dileyerek, olası bir cevabın bin yıllık hurafelere veya 600 yıl önce yaşamış filozoflara göre cevaplanmasını, bir miktar bilimin hafife alınması; bilimin bulacağı her olası çoklu evren teorisinin de düşünülmeden bin yıllık inanışa göre cevaplanmasını, bir miktar ata dini benzeri hurafe mantığı olarak görmekteyim. Üzgünüm ancak sicim teorisinin temeli, bırakın Einstein ve Bohr'u, bu teoriyi bugün öne süren insanların henüz 10 yıl önceki kitaplarını bile absürt kılıyor. Zaten Einstein'ın zamanını geçelim, 10 sene önce atom altı yapıyı bu ölçekte inceleyecek bir teknoloji de mevcut değildi.

Klasik tanımların dışa açık sonsuz evren teorilerine bağıl kalarak reddetmek benim için hurafedir. Bu teori, daha ziyade atom altına doğru bir inceleme. Evrenin sınırları, boyutu, şusu ve busu tamamen gereksiz zırvalardır. Buradan size milyar ışık yılı gözüken tüm bu alan, işin aslında bir metrekarede yaşadığınız ilüzyon ve grid üzerinde yazılımdan ibaret çıkabilir ve ne olduğunu bile anlayamazsınız. Ancak atom altı, farklı bir dünya. Tam da sicimlerin bulunduğu kuark düzeyinde, evrenin boyutunda olmaması gereken bir parçacık duruyorsa ve titreşerek evrenin frekansını belirliyorsa, çok özür dilerim ancak Ockhamlı William'ı bir kenara bırakıp, biraz da "bu bilim ne menem bir buluşa imza attı böyle yahu" diyemiyorsak, yaklaşım benim için sünni İslam'ın tutuculuğu veya dünya öküzün boynuzundadır diye ısrar eden kilisenin tavrı ile eş olur.

Tabi ki teoriler hemen gerçek olarak kabul görmez ancak bugünün teorisini de 700 yıllık referans ile çürütmeye çalışmak bana pek gerçekçi gelmedi. Salt 11 boyutlu bir kuark'ın varlığı bile, tanrıya olan inancı destekler niteliktedir. Başlangıç için, evrenimizin sağladığı boyutun üzerinde ortamların ve canlıların olabileceğini kanıtlar. Gelecekten gelen insanların tanrı zannedildiğine dair bazı inanışları yıkıp geçer. 11 boyutlu teknolojileri yoksa tabi. Mitolojik tüm külliyatın tanrısal rolüne son verir çünkü buna dair emareleri mitolojilerde bulamazsınız.

Bu noktada, dinler yozlaşmıştır, politika yozlaşmıştır, bilim yozlaşmıştır ve hepsi külli şeytani iradenin kontrolündedir ve reddedilmelidir şeklinde bir yaklaşım ise bana oldukça faşizan ve tehlikeli göründü. Her şey yozlaşmışsa, muhalefetinin yozlaşmadığını nasıl ispat ederiz ? Bu yüzden, Kuran'da aksi söylenmeyen bir olguyu reddederken, dini referansları kabul edemem. Bilimsel olanı da matematik olarak stabil olduğu sürece kabul ederim.

Şu noktaya ısrarla vurgu yaparak üzerinde durmak istiyorum ki, klasik din anlayışı, kilise ve sünni dünya, bilimsel gelişmelere din alimlerinin veya filozofların kısıtlı bakış açılarından, deneylenemez, gözlemlenemez ve matematik tutarlılık içermeyen cevaplar vererek, binlerce yıl savaş açmıştır. 2013 yılında, hala evrim karşıtı grupların Darwin dönemini ve maymun teroilerini gündemde tutarak evrim karşıtı duruş sergilemeleri gibi. Yanlış anlaşılmasın, evrim taraftarı değilim ancak evrime cevap vermek istiyorsanız, Darwin ve Lamark ikileminden kurtulup, Post-Dawkinsyen dönemi ve akıllı gen teorilerini anlamak ve bunlara cevap vermek zorundasınız. Darwin 1900'de yaşadı, 2013'te değil. Ockhamlı William 1300'de yaşadı. Tıpkı bunun gibi, Türkiye'de evrim karşıtları, toplanıp yaratılış teorisini tartışacakları ortamlar belirliyorlar hala. Oysa dünyada yaşanan gelişimin bugün itibarı ile adı, "akıllı tasarım". Ülkemde ise adı bile geçmiyor.

Şimdi sizlerden ricam, gerçekten ne yazdığıma ve ne demek istediğime bir dikkat edip, buna göre bir cevap vermeniz. Loop Quantum Gravity, sizin cevap olarak kullanmak istediğiniz model, ilginç bir şekilde benim kullandığım String Theory ile taban tabana zıt ve aslında biraz String Theory karşıtı bir duruş. Dolayısı ile ironik. İkisinin de amacının aynı olması, ikisinin de aynı şeyi söylediği anlamına gelmez. Amaç daima, kuantum fiziğini genel görelilik ile işler ve uygun hale getirmeye çalışmaktır ancak;

Vakum dalgalanmaları modeli:

1- Bu amaç dışında bir şeye hizmet edip düzgün bir model bile sumuyor. Tek derdi büyük patlama anında oluşması muhtemel sonsuz entalpiye cevap verecek bir yama teori oluşturmak.

2- Alvin teoremi, ilk 3 saniye ve 1.5 milyar kelvinlik ısıya kadar doğru işleyen bu vakum dalgalanmaları modeli, maalesef sonrasında zıvanadan çıkıyor ve düzeni sağlayabilmek için bütün bilimsel modeli bir rastlantısallık ile ilişkilendirmemiz gerekiyor. Bu da bilimsel değil.

3- Net olarak matematiksel stabiliteden uzak.

Sicim Teorisi:

1- Amaç olarak big bang anındaki maksimum entalpi ile ilgilenmiyor. Bu kuantum dolanıklığın bir sonucu olarak, büyük resimde çözümleniyor.

2- İlk 3 saniye veya ısıya bağıl bir teori sunmadığı gibi, günümüzdeki 4 kelvinlik alpha yansımaya bile açıklık getirebiliyor.

3- Kanıtlanması zor olsa da, matematiksel olarak stabil.

Bu noktada üzgünüm, bilime sosyolog ve filozof müdahalesi değil, bilim adamı yaklaşımı konusunda ısrarcıyım. Din bilimi emrederken, bizim reddetmemize ise karşıyım. Bilim ile ilgili net kural şudur, elinizdeki kitap 10 senelik ise, büyük ihtimalle saçmalıyordur; elinizdeki kitap 50 senelik ise, sağlayacağı maksimum değer sobanın içerisinde oluşturacağı entalpidir.
Sonsuzluktan sonsuzluğu çıkartırsanız, sonuç hayal ettiğiniz herhangi bir şey olabilir. Çünkü tüm sonsuzluklar eşit değildir...
Kullanıcı avatarı
Jaden
 
Mesajlar: 22
Kayıt: 23 Haz 2013 02:45

Re: Bir piyango biletinin düşündürdükleri

Mesajgönderen Emre_1974tr » 10 Tem 2013 17:39

facebook
twitter
gplus

Tekrar merhaba;

1- Zaten sen sonsuz ezelidir dedin demedim, inandığın sonsuz inancının yanlış olduğunu gösterdim. Sonsuzlar ve şans inançlarının birer hurafe olduğunu delilleriyle anlatıyoruz. Hiçbir dizin sonsuz değil, önünün açık olması yani içerdiği sürecin sürekli olması da sadece eleman sayısının çoğaltılabileceğini göstermekte o kadar. Her zaman mutlaka sınırlı bir sayıda elemana sahip olacak dizin. Zaten sayı denilen sembol bile bu sınırlı olmayı anlatmaktadır. Yaratılmış hiçbir şeyde sonsuzluk varlık olarak yoktur.

Aynı şekilde, sonsuz sayıda evren de olamaz...

Bu arada Kuran'da sadece ezeli ebedi kavramı değil, aynı zamanda sonsuzluk kavramı üzerinde de duruluyor.


2- Korunan ve yozlaşmayan tek kaynak Kuran'dır. Onun dışındaki her alandaki tüm kaynaklar malum güçlerin etkisine açıktır maalesef. Bu durumda akıl ve delillerle hurafeler tespit edilip ayıklanmaktadır.

Sonsuz evrenler teorisi de tıpkı "sonsuzlar ve şans" gibi kolayca mantığın ve bilimin süzgecinden geçirilerek deşifre edilebilmektedir.

3- Tekrarlayalım , sonsuz evren hurafesi de tıpkı diğer yanlış inançlar gibi zihinleri ateizme ve kardeşi olan ruhçuluğa götürmek amaçlıdır. Zaten baktığınızda, hatta binlerce yıllık geçmiş de dahil, inkarcılar ve de çok tanrıcılar tarafından benimsenmekteler çoğunlukla. Örneğin putperest Hinduizmin en temel inançlarındandır sonsuz sayıdaki evrenler ve sonsuz boyut kabulü.

Evrim, reenkarnasyon, sonsuzlar, sonsuz evren, sonsuz sayıda evrenler ve boyutlar,komünizm, ruhlar... bu inançlar binlerce ve hatta belki de milyonlarca yıldır vardı ve son asırlarda bilim maskesiyle bir kez daha insanlara sistemli bir şekilde aşılanmaktadır(kimisi gerçekleşti, kimilerinin ise temelleri atılmakta). Bu inançların nasıl akıl dışı ve temelsiz olduklarını ise ispatlarıyla gösteriyoruz.

4- Asıl Faşizan ve tehlikeli olan bu hurafeleri karşı delillere rağmen körü körüne benimsemeyi sürdürmektir. Zaten öyle yıkıcı hedefleri olmasaydı ısrarla insanlara benimsetmek için uğraşmazlardı bu putperest inançları.

Görmekteyim ki yazdıklarım ezberleriniz üzerinde etkide bulunmuyor, hem de tüm açıklığına ve ispatına rağmen. Yani bahsettiğiniz tutuculuğu da yine aslında siz sergilemektesiniz... Ama zaten bunun farkına vardığınız anda dogmalarınız sarsılacak ve yepyeni bir bakış açısına kavuşabileceksiniz.

5- İşte zaten bilimi redetmeyin, artık bilime ve akla yönelin diyoruz :)

Selam ve sevgiler
Emre_1974tr
 
Mesajlar: 548
Kayıt: 30 Haz 2013 12:33

Re: Bir piyango biletinin düşündürdükleri

Mesajgönderen Jaden » 10 Tem 2013 19:32

facebook
twitter
gplus

Tekrar selamlar;

Ne çok selamlaştık değil mi ? Neyse en azından forumda bir aktivite oluyor. Tartışmanın en kötüsü bile tartışmamaktan bir adım öndedir. Belki birilerinin katılımını cezbeder de, başka fikirler de duyabiliriz.

Ben bir din uzmanı değilim, Kuran uzmanı hiç değilim. Kendimce okur ve anlamaya çalışırım ve konumum bundan ibarettir. Yani Kuran ile ilgili ahkam kesmem, veya öncesinde danışır ve bir fikir alırım. Ancak emin olduğum bir konu var ki o da şeytanın hiç bir zaman ters istikamet ile yanılgı yaratmayacağıdır. Yani şeytan bana siyahı göstererek bu siyahtır diyorsa, ben onun beyaz olduğunu düşünmem de, tonu ile ilgili şüpheye düşebilirim. Dolayısıyla binlerce yıldır insanların batıl inanışlara çoklu evren teorilerini adapte etmeleri de, benim için bu teorileri çöpe atmaz.

Öncelikle, konu başlığı din ve felsefe olduğuna göre, sanırım çekinmeden bu konudan da bahsedebilirim, bazı batıl inanışların temellerindeki ilginç detaylar, bende onların zamanında birer ilahi öğreti olabileceği düşüncesi uyandırabiliyor. Örnek olarak, Bhagavad-Gita'yı inceleyince, (bu söyleyeceğim tamamen kişisel bir fikirdir ve kimseyi bağlamaz, hatta çok saçma görülebilir, ileri derecede uyuşturucu bağımlısı görüntüsü yaratabilir ama olsun) bunun bir dönem indirilmiş bir kutsal kitap olabileceğinden şüphelendim hep. Ayet marifetinde satırları ve dinlerle benzerlikleri söz konusuydu zira.

Israrla bu konudan bahsediyor olma nedenim, bir çoklu evren teorisine körü körüne inanıyor olmam da değil, sizin karşı çıkıyor olmanız da değil. Çünkü:

1- ben hiç bir teoriye körü körüne inanmam hatta M teorisinin detayını inceleyene kadar paralel evrenler benim için saçmalıktan ibaretti ki bu da 2 yıldan az zaman öncesidir.

2- isteyen istediğine inanır veya inanmaz, kimseyi inandırmaya çalışmam. Zaten çalışırsam kendim ile çelişirim.

Benim ısrar ve isyanla karşı çıktığım nokta, teoriyi anlamaya fırsat bile vermeden, üzerine bile konuşamadan, bin yıllık hurafeler sepetine eklememiz. Ezberimizde bin yıllık ardı boş bazı söylentiler var. Kuran'da çoklu bir evren teorisine karşı çıkan bir şey olduğuna dair bir bilgim de yok. Şimdi anlamaya çalıştığım şu, neden bir anda, incelenmeden, ne diyor diye bakılmadan, bu multiverse teori şeytan icadı oluveriyor? Hatta şeytan size sonsuz evren var diyor diye, olmamak zorunda mıdır? Şeytan vesveseyi nereden veriyor ona bakmak lazım. Bazılarına da, tanrı var ancak cennet cehennem yalan diyor, ateş yok ve sadece ruhunuz vicdan azabı çekecek diyor. Bunu reddederken, tanrı var şeklindeki kısmı da ret mi ediyoruz?

Bir düşünelim, henüz bir kaç yıllık teori gelişir ve sicimlerin varlığı ispatlanır, evrenler arası "soft spot"lar bulunur hatta geçişler imkanlı hale gelirse. Aslında bahsettiğiniz argümanların hiç biri ile alakası olmayan bir teori gerçek oldu diye, bütün inanç sisteminiz çökecek mi? Bunu sırf sorgulama için söyledim, aslında böyle bir olayın asla gerçekleşemeyeceğine inanıyorum. Anlatmak istediğim ise şu, multiverse teoride bir tevhidi Allah inancı o kadar güçlü ve olasılıklar öyle kesin bir matematik ile yerine oturuyor ki, ilahi olmak zorundalar. Din günü kurulacak mahkemede ise karşınıza çıkartılacak olasılık ve yaşanmışlık miktarı, gerçek bir matematikle kıldan ince, kılıçtan da keskince. Çünkü tüm olasılıkları yaşamış oluyorsunuz.

Yani karşı çıktığım şey neye inanıp inanmadığınız da değil, neye karşı durduğunuz da değil. Karşı çıktığım şey, anti-spiritualizm ekseninde, yüzyıllık bir ezberin ürünü olan argümanları kesin kabul ederek, 5 yıllık bilimsel geçmişi olan bir teoriyi, incelemeksizin çöpe atmanız. İncelemediğiniz sonucuna ise, vakum dalgalanmaları teorisi göndermenizden ulaşıyorum, yanlış anlaşılmasın. Bir ithamım yok yani. Benim son hatırladığım, sicim teorisinin bayrağını taşıyan Stephen Hawking'in, vakum dalgalanmaları için kinaye dolu sözlerini kitabında bizzat okuyuşum olmuştu ve zaten orada da belirtildiği gibi, çöken teoriyi ayakta tutmak için yapılan saçma sapan bir yama olarak bilim dünyasını da biraz gülümsetmişti.

Ağır sünni hatta cemaatçi bir arkadaşımın, Tesla ile dalga geçtiği günler geldi aklıma. "Dünyayı ortadan ikiye bölerim demek için, kimyasal çekmek lazım" diyordu. Sonucu hatırlatmak isterim. Şu an dünyayı ortadan ikiye ayırmak için tek ihtiyacınız, 1 adet yüksek metal kule (eyfel uygundur), 1 milyon volt ve üzeri miktarda elektrik (sene 2013, çok da zor değil), 1 adet stratosfer (elimizde mevcut), kaotik yapının karşı yük tutacağı anı yakalamak için biraz şans veya birden fazla deneme. Buyrun, denemesi bedava. Bilim yüz sene önce olabilir dedi, dinler karşı çıktı. Bilim 2000'lerin başında denemek istedi, dinler denemeyin diye yalvardı. Oysa ki, 1900'lerin başında hurafeydi, inanılmazdı, insanoğlunun kendini tanrı yerine koyması demekti ve gülünüp geçiliyordu. Üstelik referans olarak da yüz yıllık felsefe değil, 10 yıllık bilim gösteriliyordu. Tesla diye bir adam ise o 10 yıllık bilimi bırakın, önündeki 90 yıllık bilimin göremediklerini görebilmişti.

Bilim bazen haklı çıkar, bazen de yanılır. Olasıdır. Ancak bilim adamının bir önemli kişiliği vardır ki, tarafsızdır. İnançsız olması, tanrıyı ispatlayacak buluşu ortaya çıkartmasını engellemeyeceği gibi (bknz: Hawking ), inançlı olması da, tanrının varlığını şüphe altında bırakacak incelemeye yönelmesini engellemez (bknz: Einstein). Bilim adamı dinle savaşmaz. Savaşanın tarafını tutmaz (bknz: Darwin - Marx ve Enternasyonel Parti'nin, dinleri yıkmak için önerdiği finansal yardım talebini geri çevirirken, amacının dinleri yıkmak değil, bilime ışık tutmak olduğunu belirtmiştir). Bilim adamı olasılıklara saplanmaz, kesinlikler ile ilerlemez. Bugün bildiğini yarın unutmaya hazırdır. Dün unuttuğunu ise yarın tekrar hatırlamaktan kaçınmaz. Taraflı bilim adamı yok mudur? Tabi ki vardır. Bu münferitler de kaide üzerinde delik açmaz.

Bakın adı M teorisi, teori. Görelilik Kanunu değil. e = mckare denildiğinde, buna karşı çıkamıyoruz. Çünkü adımız gibi biliyoruz ki, atalet kütlesi sıfır olmayan atomun ışık hızına çıkışı maksimum entalpi demektir. Günlük hayatta da bunun imkansızlığını gözlemliyoruz. Hiç ışık hızında giden odun parçası görmedik mesela. M teorisi bir teori, çünkü ispatı için çok fazla zaman ve emek gerekiyor. Belki de bu süre içerisinde, karşıt durumlar fark edilip, terk edilecektir. Ancak bu M teorisini, on bin yıllık uygarlıkların hurafe sepetinde eritmez. Eritmek için de, tekrar ediyorum, bu teoriye bilimsel bir bakış ile karşı çıkacak argüman ihtiyacı söz konusudur. İblis asıl tekli evren teorisinde, hatta tam da tanrıyı bulduğumuzu sandığımız yerdedir. Tekilliğe dönüş ve tekrar patlama. Peki tanrı nerede? Asıl olanaksız olan, dinlere karşı duran, evrenin sonsuz döngüsüydü. İlginç bir şekilde, hiç bir dini otorite veya inanış buna karşı çıkmadı.

Yani sevgili dostum, ben bilim konusunda ön yargılarla işlemem. Din konusunda uzun süre öyle yaptım, çünkü gerçekten çok da ilgilenmedim. Ancak bilim konusunda, ön yargı evimin kapısından içeri giremez. Ancak bilim de rölatif olamaz ve "bu iblisin oyunu" diyenler var diye incelemekten geri duramaz. Bilim bin yıl önceki hurafe ile de ilgilenemez. Teorisini destekleyecek platform bulursa ilerler, bulamazsa orayı terk eder. Yılda milyon teori ortaya atılıyor ve bunların dev bir çoğunluğu akademik altyapı bulamadığı için tartışılmadan çöpe atılıyor. M teorisi ise, dünyanın en saygın teorik fizik profesörleri tarafından desteklenir konumda. Şimdi bu adamların hepsi yanılıyor da, aslen sosyolog olan ve bilim hakkında konuşurken bazen bizi gülümseten Caner Taslaman tek geçerli kaynaktır gibi bir düşünceye kapılamam, üzgünüm. Kaldı ki yineliyorum ve tekrarlıyorum. M teorisinin özelinde bir argüman göremiyorum. Referanslarınız tarih boyu süregelmiş ve tamamı metafizik konusu olan paralel evren anomalilerine dair. Dolayısıyla bilime, felsefeden karşı çıkmaktasınız.

İnanın bana, bilimsel tabandaki bir ateisti, dinden her yanı ile soğutmaktan başka bir sonuca gitmeyecek bir tebliğ yöntemi bu. İyi niyetli olduğunuzdan ve dogmalarla savaştığınızdan eminim ancak ezber bozayım derken ezbere tutunmaktan da çekinin. Dışarıdan bakılınca, aşırı katolik bir görüntü verebilir. Yani dünyada defalarca ortaya atılmış paralel evrenlerle ilgili meta fizik inanışlar ezber olabilir. Siz de bu ezberi bozmak için savaş vermiş olabilirsiniz. Bu savaşı verirken kullandığınız "çoklu evren şeytan işidir" argümanı süreç içinde bir ezbere dönüşmüş olabilir. M teorisi de şu an o ezberi de bozuyor olabilir. Olasılıklar...

Sevgiler. (Bu arada başka kimsenin fikri yok mu, bu kadar sondaj yaptık, bir eline kazma kapan gelmedi henüz araya ?)
Sonsuzluktan sonsuzluğu çıkartırsanız, sonuç hayal ettiğiniz herhangi bir şey olabilir. Çünkü tüm sonsuzluklar eşit değildir...
Kullanıcı avatarı
Jaden
 
Mesajlar: 22
Kayıt: 23 Haz 2013 02:45

Re: Bir piyango biletinin düşündürdükleri

Mesajgönderen eskimo » 11 Tem 2013 00:09

facebook
twitter
gplus

Öncelikle yazılar ne kadar uzun olsa da sonuna kadar okudum, o yüzden takdiri hak ettiğimi düşünüyorum :)

Konu bu şekilde başlamasa da, bu yönde ilerlediği için farklı bir açıdan birşey yazmak istiyorum.

Bilimin öncelikle felsefi olarak dinler ile çatışması mümkün değil. Özellikle dini açıdan bakıldığında bilimi desteklemek her dindarın yada din aliminin başlıca görevi olmalı. Örneğin İslam açısından bakıldığında Allah, insanlara araştırmayı, sorgulamayı, evrendeki delilleri irdelemeyi, öğrenmeyi öğütler.

Bilim açısından bakarsak dini hatta felsefeyi bilimin dışında tutmak bir tercihtir. Bilimin böyle bir sorumluluğu ve zorunluluğu olamaz. Ancak evrendeki herşeye, her yöne bakabilmek, geçmişe saplanmamak, dogmalardan sıyrılmak, duruma farklı açılardan bakabilmek şüphesiz bilime katkı sağlayacaktır.
Özetle bilimi salt bilimsel yöntemlerle ilerletmek bir tercihtir, ancak unutulmamalıdır ki bir çok büyük buluşa bilimsel olarak kabul edilmeyen yöntemlerle ulaşılmıştır. Elbette bilimsel yöntemlerle ispatlanmamış bir buluştan bahsetmek de mümkün değildir.

Aklıma çok popüler bir teori olan "Evrim Teorisi" geliyor hemen. Bu teoriyi ateistler neredeyse bir dine inanır gibi inanırken, teistlerin de sırf ateistler savunuyor diye"evrim teorisi" diye birşey yoktur demesi de doğru değil. "Evrim Teorisi" bir ateist tarafından ortaya konmuş olsa dahi (bu teorisyenin ateist olduğunu iddia etmiyorum), bu teorinin veya herhangi bir bilimsel teorinin ilerleyen evrelerinde "evrimleşerek", Allah'ın varlığını daha da destekleyeceğini, dini kitaplarla paralel bir duruma gelmeyeceğini kim söyleyebilir. Bilimin önündeki tek tehlike, bilime dogmatik yaklaşımlarla yanlış inançlara saplanan insanlardır. Ha bu bilimin umrunda olan ya da düşünmesi gereken bir konu değildir ama sosyolojik açıdan bu tarz düşünce biçimleri bilimi durdurmayacak ama uzun vadede yavaşlatacaktır. Tekrar belirtmek istiyorum yanlış anlaşma olmasın, konuya dini açıdan değil tamamen felsefik açıdan yaklaştım.
Kullanıcı avatarı
eskimo
 
Mesajlar: 2612
Kayıt: 22 Haz 2013 22:57

Sonraki

Dön Din & Felsefe
cron