Kur'an'cılar hakkında bugüne kadar gördüğüm yazılmış en kapsamlı ve mükemmel yazı. Herkesin okumasını tavsiye ederim.
https://www.google.com.tr/amp/sahnisema ... r-bey/amp/
ASUS_Z00AD cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Bizim ülkemizde bu ârızayla en fazla malûl zihniyetlerden birisi Kur’ancılar/Mealciler nâmıyla maruf tâifedir. Bilerek inanmaktansa inanarak bilme zaafının en bâriz sûrette kendisini açığa vurduğu akımlardan birisi budur desek sanırım haksızlık etmiş olmayız. Nitekim bu zaafın bir tezâhürü olarak, onlar sünneti bir hurâfeler yumağı şeklinde görürlerken; Kur’an âyetlerinde hiçbir probleme rastlamazlar. Hadis kitapları aklın kabul etmeyeceği bir sürü zırvadan geçilmezken, onlara göre Kur’an’daki her şey mantıklı, bilimsel ve nettir. Ne ki, onların hadiste bunca problem bulmalarının asıl sebebi, o metnin hadis olduğuna dair ön bilgileri olduğu gibi âyetlerde hiçbir problem gör(e)memelerinin sebebi de okudukları metnin âyet olduğuna dâir inançlarıdır.
Açıkça söylemek gerekirse orta seviye bir ateistin bu Kur’ancı/Mealci arkadaşlardan daha tutarlı olduğu kanaatindeyim. Nisbeten daha hür düşünebildikleri için, onların her dâim hadislerde buldukları problemlerin mâhiyet itibarıyla aynılarını Kur’an’da da bulurlar. Fakat Kur’ancı kardeşlerimiz burhan ehli olmayıp taassup ve dogma ehli olduklarından dolayı, hadislere baktıkları eleştirel gözle âyetlere bakamazlar; sünnette icra ettikleri hür düşünme ameliyesini Kur’an’a tatbik etmeye bir türlü cesaret edemezler. Yapamazlar zira ne bu sıkleti çekecek terâzileri, ne de bu yükün altından kalkabilecekleri donanım ve özgüvenleri vardır. Şayet tutunabildikleri son dal da -maazallah- koparsa İslam’la olan bağları kopmuş olacaktır. Fakat bu kardeşlerimiz İslam’a inanmayı istemekte ve Kur’an’dan kopmayı istememektedir. İşte bu tâifeyi İslam’a bağlayan psikolojik durum böyle bir şeydir. Evet, bu durum psikolojiktir; zira doğru olduğu için inandıkları bir Kur’an’dan ziyâde inanmak istedikleri için doğru buldukları bir Kur’an vardır önlerinde… Yânî imanlarının sâiki ilim değil irâdedir.
Sahra yazdı:Bizim ülkemizde bu ârızayla en fazla malûl zihniyetlerden birisi Kur’ancılar/Mealciler nâmıyla maruf tâifedir. Bilerek inanmaktansa inanarak bilme zaafının en bâriz sûrette kendisini açığa vurduğu akımlardan birisi budur desek sanırım haksızlık etmiş olmayız. Nitekim bu zaafın bir tezâhürü olarak, onlar sünneti bir hurâfeler yumağı şeklinde görürlerken; Kur’an âyetlerinde hiçbir probleme rastlamazlar. Hadis kitapları aklın kabul etmeyeceği bir sürü zırvadan geçilmezken, onlara göre Kur’an’daki her şey mantıklı, bilimsel ve nettir. Ne ki, onların hadiste bunca problem bulmalarının asıl sebebi, o metnin hadis olduğuna dair ön bilgileri olduğu gibi âyetlerde hiçbir problem gör(e)memelerinin sebebi de okudukları metnin âyet olduğuna dâir inançlarıdır.
Açıkça söylemek gerekirse orta seviye bir ateistin bu Kur’ancı/Mealci arkadaşlardan daha tutarlı olduğu kanaatindeyim. Nisbeten daha hür düşünebildikleri için, onların her dâim hadislerde buldukları problemlerin mâhiyet itibarıyla aynılarını Kur’an’da da bulurlar. Fakat Kur’ancı kardeşlerimiz burhan ehli olmayıp taassup ve dogma ehli olduklarından dolayı, hadislere baktıkları eleştirel gözle âyetlere bakamazlar; sünnette icra ettikleri hür düşünme ameliyesini Kur’an’a tatbik etmeye bir türlü cesaret edemezler. Yapamazlar zira ne bu sıkleti çekecek terâzileri, ne de bu yükün altından kalkabilecekleri donanım ve özgüvenleri vardır. Şayet tutunabildikleri son dal da -maazallah- koparsa İslam’la olan bağları kopmuş olacaktır. Fakat bu kardeşlerimiz İslam’a inanmayı istemekte ve Kur’an’dan kopmayı istememektedir. İşte bu tâifeyi İslam’a bağlayan psikolojik durum böyle bir şeydir. Evet, bu durum psikolojiktir; zira doğru olduğu için inandıkları bir Kur’an’dan ziyâde inanmak istedikleri için doğru buldukları bir Kur’an vardır önlerinde… Yânî imanlarının sâiki ilim değil irâdedir.
Dusuncelerimi guzel yansitmis. Ozellikle de Kur'an'daki mucizelere mecaz diyen arkadaslar hakkinda boyle dusunuyorum.