20. ve 21. Yüzyıllarda popülaritesi artan olgu. Öyle ki artık bunu yapmayan insanlar toplumun azınlık bir kesimi tarafından aşağılayıcı yaftalarla küçümseniyor. Bir bakıma haksız da değiller. Fakat yüzyıllardır devam eden insanlık tarihinin en kadim geleneği olan dinlerin ve din ihtiyacının, zaman içinde her insanın düşünerek, sorgulayarak ulaşabileceği bir kültür oluşturmadığını da es geçmemek gerek. Dinlerin hedefi de bütün, devasa insanlar topluluğunun kendi araştırmaları neticesinde kabul edip benimsediği bir kurum olmak değildir.
Daha da ileri gideyim, bence dine rasyonel sebeplere dayanarak inanılmaz veya iman edilmez. Din; teslimiyettir, kültürdür. Bir birikimdir. İnsanoğlunun en kadim ihtiyaçlarındandır. Bu haseple, her ne kadar günümüzde her şeyin nedenlere dayanarak açıklanması ve temellendirilmesi, hayatımızın her alanını etkileyen bilimin ve bilimsel yöntemin temel taşlarından biri olduğu bilinse de, bu anlama ve algılama yöntemi dinler üzerinde geçerli kılınmaya çalışılmamalıdır.
İnsanlar topluluklar halinde yaşar. Her topluluğun kendi anlayış ve ihtiyaçları doğrultusunda benimsediği dinler vardır. Bir dine inanmak isteyen insanın sebebi, kişisel bazda spiritüel ihtiyaçlarını karşılamak ve doyurmak, hayatın zorluklarına karşı bir kalkan vazifesi görmesini sağlamak olmalıdır. İnsanın kendisini toplumdan bağımsız düşünemeyeceğimiz için kişi eğer dine inanmayınca kendini yaşadığı toplumdan, ailesinden, çevresinden soyutladığını düşünüyorsa dinsizlik onun için hiçbir yarar sağlamayacaktır.
Din, kişinin ve toplumun vicdanında olmalıdır. İman etmek için spesifik bir neden aranmamalıdır. Aransa da bulunamaz. Son dönemde insanlar her ne kadar dine ihtiyaç kalmadığını, bilimsel yöntemle birçok şeyin anlaşılabilir hale geldiğini düşünse de, dinlerin amacının etrafımızdaki çevreyi bilimsel veya bilimsel olmayan metotlarla açıklamak olmadığı ortadadır. Din, insanlığın kadim bir ihtiyacıdır. İnsanı bireysel ve toplumsal yaşamına adapte eder. Gerçekliği inanca dayalıdır. Kişi, inanıyorsa gerçektir. Gerisi mühim değildir. Ve şu da bir gerçektir ki, birçok insan dini olgular olmaksızın zorluklarla baş edemez. Baş edeceğini iddia eden insanların, zorluk kavramından ve yaşayışından bihaber olmaları muhtemeldir.