Bir projeyi yönetmek veya yönetmemek

Siyaset, Din ve Felsefe dışında kalan ciddi konularda makaleler, blog yazıları, videolar vb. materyaller paylaşarak fikir alışverişi yapıyoruz

Bir projeyi yönetmek veya yönetmemek

Mesajgönderen salihcyilmaz » 02 Haz 2015 16:55

facebook
twitter
gplus

Projenin küçük bir tanimini verip bir de alinti birakip kaçiyorum

Proje, özgün bir ürün, hizmet ya da sonuç yaratmak için yürütülen geçici bir girişimdir.

kisa özet: Occupy benzeri hareketlerden başariya ulaşanlar ve ulaşamayanlar arasindaki farklari konu alan makale

Devrim Yönetmek

17 Eylül 2011’de finans sektörünün kalbinin attığı Aşağı Manhattan’daki Zuccoti Park’ta Occupy Wall Street işgali başladı. “Biz yüzde 99’uz” sloganıyla ve kurumsal liderlerin saygınlığını yerle bir etmeleriyle tüm ulusun dikkatini çektiler. Bununla beraber, birkaç ay içerisinde park temizlendi ve prostestocular evlerine döndü. Çok fazla başarı elde edemediler.

1998 yılında, Sırbirstan’da benzer bir hareket olan Otpor başlamıştı. İki yıl içerisinde otoriter ve yolsuzluklara bulaşmış olan Miloseviç hükümetini devirdiler. Sonrasında Sırbistan'da değişim gerçekleşti; Otpor hareketi daha da yayıldı. Gürcistan’da Kmara, Ukrayna’da Pora gibi organizasyonlar ve Mısır’da 6 Nisan hareketi bu gruptan tavsiye ve eğitim alarak, benzer bir başarı yakaladı. Bu hareket, birkaçını saymak gerekirse İran, Burma ve Zimbabwe gibi uzak ve farklı ülkelerde yaşamayı sürdürüyor.

Occupy hareketi kesinlikle tutku veya cazibeden yoksun kalsa da eşitsizliğe yönelik temel mesajı halen yankılanmakla beraber, bu gayreti etkili bir aksiyona dönüştüremedi. Öte yandan, Otpor tüm dünyaya dalga dalga yayılan bir hareket yarattı.

Tezatlık belirgin ve tesadüfi değil. Başarılı hareketler, başarısız olanların yapmadığı şeyler yapıyor. Özetle, net bir amaç, ortak değerler yaratıyor, etkin bir şekilde planlanıyor ve ana akıma bağlanıyor.

Otpor’a gelecek olursak, ne başarmak istedikleri noktasında hiçbir soru işareti yoktu. Slobodan Miloseviç’in barışçıl, şiddet içermeyen yollarla devrilmesi ve yaptıkları her şey bu misyona odaklanıyor. Grup ayrıca çalışmalarında rejimin dayandığı medya, bürokrası, polis ve asker gibi belli sacayaklarına odaklandı.

Amacın net olması doğrudan aksiyona yol açtı. Mesela, Otpor en başlarda büyük ölçekli gösteriler düzenlemeye odaklanmaktan ziyade, rejimi küçük düşüren sokak tiyatroları ve muzip sokak şakaları yapmaya odaklandı. Tutuklandıklarında, polise saygılı davranmakla beraber, avukatlarının ve basının göz altına alındıklarını öğrendiğinden emin oldular. Bu da karakolun dışında, destek gösterilerine yol açtı.

Otpor yavaş başlayıp, ölçek kazandıkça kendi üyelerine ve genel anlamda ülkeye sadece net hedefleri olduğunu göstermekle kalmadı, ilerleme kaydettiğini de gösterdi. Böylece diğerleri de onlara katılmak istedi. Bu daha da büyük bir başarı ve destek kazandırdı. Sonuç olarak olumlu bir geribildirim döngüsü oluştu.

Joe Nocera’nın New York Times’da yayınlanan köşesinde belirttiği gibi bu hareket, Occupy ile karşılaştırılacak olursa, Occupy’ın “Pek çok sıkıntısı oldu. Temelde şirketlerin “baskıcı” gücünü hedef alıyordu”; fakat “hiçbir zaman kendi sloganlarının ötesine geçemedi.” Grup dikkat çekmekle beraber, hiç kimse hatta protestocuların kendileri bile ne yapılacağı konusunda net değildi. Üzerinden çok zaman geçmeden, herkes ilgisini kaybetti.

Otpor ayrıca net bir değerler doktrini geliştirmişti. Prensipleri, öğrencilere, birlik olmaya, hoşgörüye ve şiddet içermeyen bir disipline odaklanıyordu. Bu prensipler, tıpkı bir gen haritası gibi diğerlerinin de uyum sağlayabileceği kurallar sağlıyordu. Sırbistan ve dünyanın çevresindekiler, bu kuralları kolayca izleyebiliyordu; koşullar ve durumlar değişse de bu kurallar uygulanabiliyordu.

Grup belirsiz bir dizi slogan üretmek yerine, aksiyona yönelik açık bir rehber geliştirdi. Tina Rosenberg’in Join The Club isimli kitabında anlattığı gibi Otpor bir kullanma kılavuzu yayınladı, bir eğitim programı geliştirdi ve Sırbistan’ın her yerinden aktivistleri kendine çekti. Otpor protestocu bir grup olabilir; fakat ürün pazarlayan bir start-up şirketi gibi hareket ediyordu.

Miloseviç devrildikten sonra, Otpor yöneticileri CANVAS (Centre for Non Violent Action and Strategies)’i oluşturdu ve hareket öncelikle Gürcistan’a (Gül Devrimi), ardından Ukrayna’ya (Turuncu Devrim), sonra da Mısır’a (Arap Baharı) ve dünyaya yayıldı. Otpor gibi bu gruplar da, kendi ülkelerine değişim getirmekte başarılı oldular.

Öte yandan, Occupy organizasyon, yapı ve doktrinden yoksundu. Nocera’nın da belirttiği gibi “Occupy protestocuları hem amaç itibariyle liderden yoksundu, hem de bundan gurur duyuyordu. Geniş ve belirsiz bir konsesus için liderlikten kaçınıyordu.” Belki de anlamlı bir başarı sağlayamamış olmaları çok da şaşırtıcı değil.

Bu hareketlerin getirdiği devrimler, dış dünyaya spontane ve kaotik göründü; fakat kesinlikle böyle değillerdi. Aslına bakılırsa, Otpor hem eğitim hem de yayınlarında planlamaya büyük vurgu yapıyordu. Planlamaya odaklanma belki de başarılı ve başarısız hareketler arasındaki en güçlü tezatlığı oluşturuyor.

CANVAS eğitim kılavuzlarında, “Bir kampanyayı küçük ve somut görevlere bölün”; “geriye dönük planlama sizi bir kampanyayı küçük, gerçekçi görevlere bölmeye zorlar” gibi bolca tavsiye bulunuyor. Dahası şöyle tavsiyeler de var: “Başarması mümkün görevler doğrultusunda çalışmak, insanları bunları tamamlamaya motive eder.”

Yukarıda da belirttiğim gibi Otpor’un ilk aksiyonları küçüktü; fakat gelişigüzel olmaktan uzaktı. Hatta tutuklanmaları bile bir amaca hizmet ediyordu. Rejimi küçük düşürseler ve rejime başkaldırsalar bile, polise karşı gösterdikleri nazik ve saygılı tutumla, onları da bu amaca kazandırdılar. Koordine edilmiş duyuru kampanyaları, en ufak provokasyonların bile muhalefete yönelik büyük darbelere dönüştürülmesine yardımcı oldu.

Tüm bunların amacı, rejimin sacayaklarını “devirmek” değil, onları da kendi içine çekmekti. Muzip şakalar, rejimi küçük düşürüyordu; fakat eğlenceliydiler ve iş liderlerinden, devletin bürokratlarından, polisten ve güvenlik güçlerinden bile destek topluyorlardı. Occupy karşı çıktıklarına kara çalmaya odaklanırken, Otpor karşı çıktıklarını potansiyel müttefikler olarak görüyordu.

En nihayetinde, aslında rejimin kendi ayakları Miloseviç’i devirdi. Otpor sadece bir katalizördü.

Başarılı hareketler, sadece bozmaya değil, bağ kurmaya çabalar. Herhangi bir hareketin gerçek anlamda devrimsel olabilmesi için en sonunda ana akım tarafından benimsenmesi gerekir. Occupy ve Otpor arasındaki en önemli fark buydu. Occupy sadece düzeni altüst etmeye çalışırken, Otpor beraberinde değişim getirmeye kararlıydı. Her ne kadar Occupy’ın “Biz yüzde 99’uz” söylemi kapsayıcı olsa da aksiyonları değildi.

Bunlar elbette bütün olarak topluma değişim getirmeyi hedefleyen politik hareketlerdi. Fakat aynı prensipler markalar, organizasyonlar ve hatta sistemi değiştirmeye çalışan bireylere de uygulanabilir. Değişimi gerçekleştirmek için bir grup tutkulu amatörü bir araya getirmek asla yeterli değildir. Amacınız açık olmalı, değerler belirlemelisiniz ve bir başarı planı oluşturmalısınız.

Her şeyden önce, aradığınız değişimin hareketin içerisinde değil, dışarısında gerçekleşeceğini anlamanız gerekiyor. Otpor kurucularından birinin belirttiği gibi “Temel amacımız genel topluma rejimin değişebileceğini göstermekti” diyor. Rejimin içinden bazı kişiler de dahil olmak üzere Sırbistan halkı bu ihtimale inandığında, bunu gerçeğe dönüştürmeye yardımcı oldular.

Bu da sosyal ağ toplumunda liderler için yeni bir role işaret ediyor. Günümüzde zorlamayla değil, ilham vererek ve inancı güçlendirerek en etkili şekilde nüfuz eder ve ikna ederiz.

kaynak: HBR TURKIYE
It is a capital mistake to theorise before one has data. Insensibly one begins to twist facts to suit theories, instead of theories to suit facts.
salihcyilmaz
 
Mesajlar: 1445
Kayıt: 26 Eyl 2013 01:45
Konum: Ankara

Re: Bir projeyi yönetmek veya yönetmemek

Mesajgönderen yazyagmuru » 03 Haz 2015 20:01

facebook
twitter
gplus

otpor'un da, birçok medya ve think thank vb. kuruluşlarının da çatı örgütü tavistock'tur. toplum mühendisliği konusunda uzmandırlar.17 aralık'tan bu yana aralıksız olarak türkiye toplumu üzerinde algı operasyonu yapıyorlar. (iktidarın hepsi hırsız, teröristlere yardım ediyorlar, otoriterleşiyorlar, ifade özgürlüğü yok, oy çalıyorlar, altın klozete yapıyorlar, yandaşlarını devlete yerleştiriyorlar,ekonomiyi kötü yönetiyorlar, yoruldular,diktatörleştiler vs). bakalım 7 haziran seçimleriyle amaçlarına ulaşıp cumhurbaşkanımızı ve akp'yi zayıflatabilecekler mi???
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Kullanıcı avatarı
yazyagmuru
 
Mesajlar: 1295
Kayıt: 13 Tem 2013 11:11
Konum: ankara


Dön Serbest Kürsü
cron