Hocam ben olaya dini literatürden cevap vereceğim bu da bir çıkarım olabilir sizin için.
İslam dini alimlerinin hayatlarıyla ilgili kıssalarda başka alemlere gittiklerini ve oralarda da dini dersler verdiklerini söyleyenler var. Bu alimler şuandakiler gibi değil o zamanlar sözlerine daha çok güvenilen insanlardı.
Örneğin İbrahim Hakkı Hz. ''Uzayın yollarını Siirt Tillo'nun sokaklarından daha iyi bilirim.'' demiştir. Ki kendisinin yazdığı Mektubat-ı Şerif de Psikoloji, Anatomi, Matematik ve bunların yanı sıra Astroloji üzerine de bir çok Avrupa ülkelerinin kütüphanelerinde varolmuştur.
Süleyman Hilmi Tunahan talebelerine aynen şunları söylemiştir.
"İnsanlar Ay'a gitmeye çalışmak yerine Mars'a gidebilselerdi, oradaki mü'min kardeşleri ile tanışacaklardı. Orada teknoloji dünyadan çok üstün ve orada Müslümanlar hakimler."
Yine en önemli islam alimlerinden Said-i Nursi Hz. şöyle demiştir sözler kitabında ;
"Hakikat ve hikmet ister ki, zemin gibi, semâvâtın da kendine münâsip sekeneleri bulunsun. Lisân-ı şer'îde o ecnâs-ı muhtelifeye "melâike ve ruhâniyât" tesmiye edilir. "Zemin, küçüklüğü ve hakaretiyle beraber, zîhayat (hayat sahibi) ve zîşuur (şuur sahibi) mahlûklardan doldurulması ve ara sıra boşaltılıp yeniden zîşuurlarla şenlendirilmesi işaret eder, belki tasrih eder ki, şu muhteşem burçlar sahibi müzeyyen kasırlar hükmünde olan semâvât (gökyüzü) dahi zîşuur ve zevi'l-idrâk (anlayış sahibi) mahlûklarla doludur. Onlar dahi, ins ve cin gibi, şu âlem sarayının seyircileri ve şu kâinat kitâbının mütâlâacıları ve şu saltanat-ı Rubûbiyetin dellâllarıdırlar. Çünkü, kâinatı had ve hesâba gelmeyen tezyinât (süslemeler) ve mehâsin (güzellikler) ve nukuş ile süslendirip tezyin (donatma) etmesi, bilbedâhe (açıklıkla), mütefekkir istihsan edici ve mütehayyir takdir edicilerin enzârını (bakışlarını) ister. (Sözler, 162)"
"Denilebilir ki, hayat olmazsa, vücud vücud değildir, ademden (yokluktan) farkı olmaz. Hayat, ruhun ziyâsıdır; şuur, hayatın nurudur. Mâdem ki hayat ve şuur bu kadar ehemmiyetlidirler (önemlidirler); ve mâdem şu âlemde bilmüşâhede (bizzat şahit olarak) bir intizam-ı kâmil-i ekmel (mükemmel bir düzen) vardır; ve şu kâinatta bir itkân-ı muhkem (sağlam ve pürüzsüz), bir insicâm-ı ahkem (tam düzgünlük) görünüyor; mâdem şu bîçare perişan küremiz, sergerdan (şaşkın) zeminimiz bu kadar hadd ü hesâba gelmez zevi'l-hayat (hayat sahibi) ile zevi'l-ervâh (ruh sahibi) ve zevi'l-idrâk ile dolmuştur; elbette sâdık bir hadis ile ve katî bir yakîn ile hükmolunur ki, şu kusûr-u semâviye (gezegenler) ve şu bürûc-u sâmiyenin dahi kendilerine münâsip zîhayat, zîşuur sekeneleri (sakinleri/oturanlar) vardır. Balık suda yaşadığı gibi, güneşin ateşinde dahi o nurânî sekeneler bulunur. Nâr (ateş), nuru yakmaz. Belki ateş ışığa meded verir. ..
Bunlar cinde olabilir ama benim aklıma Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sav) Dünyada cinlere ders verdiği kısas aklıma geliyor..
Birde benim aklıma hep takılan şey 18 bin alem olayı.. Bizim sınırlandırdığımız gibi İnsanlar, Hayvanlar, Bakteriler, Bitkiler, Mantarlar falan filan diye devam ediyor. Peki kaç tane daha sayabilir ? Ben bu alemlerin içine ruhani varlıklardan sonra Uzaylılar da koyulabilir neden olamasınlar ki ?
http://galaktikinsan.blogcu.com/18-bin- ... uz/8014091 buradaki link 18 bin alemle ilgili bilgi veriyor ama sana şuan kesinliğini söyleyemem.